Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Soruyu değiştirerek sormak...

Soruyu değiştirerek sormak...

Herhangi bir batı şehrinde, kasabasında hatta köyünde yaşayan bir insan, elektriği ya da suyu kesildiği zaman ne yapar acaba?..

Köşedeki marketten, hemen yakındaki fırından ekmek almaya gittiğinde, ekmek bulamazsa, tepkisi ne olur?..

Toplu taşıma vasıtaları birden çalışmaz olur; üstüne üstlük, kapısındaki arabası için benzin almaya gittiği istasyonda yakıt da bulamazsa...

Bu arada ısınma ihtiyacını karşılayan sistem devre dışı kalır, bu ihtiyacı alternatif yollardan karşılayabilme imkanı da kalmazsa...

Okullar artık eğitim vermemeye başlar; sağlık kuruluşları bir anda doktorsuz ve eczaneler ilaçsız kalırsa...

Sağlıkla ilgili ihtiyaçlarını temin için yakında bulunan bir yere gitmeye kalkıştıklarında, daha ilk sokakta uzun bir sorgulama ile karşılaşırlarsa bir de...

Toplu halde yaşanmakta olan yerlerde başa gelebilecek bütün olumsuzluklar yaşanmaya başlarsa yani...

Herhangi bir batı şehri dedik ama o kadar uzağa gitmeye gerek yok. Türkiye'mizin bir şehrinde, kasabasında, köyünde benzer bir durum meydana gelirse, biz ne yaparız, nasıl tepki veririz?..

'Olmaz öyle şey!' dediğinizi duyar gibiyim.

Tabii ki olmaz... Ama ya olursa?..

Ne yaparız, ne yaparsınız?..

İsrail'li yetkililerin ve onlardan ödünç alıp utanmadan kullanan İsrail yanlılarının sık kullanmayı sevdikleri bir soru var: "Bulunduğunuz yere roket mermileri ve havan topları fırlatılıyor olsa, siz ne yapardınız?.." şeklinde bir soru bu.

İsrail'in 27 Aralık'ta başlatarak bin 400 Filistinli'yi katlettiği saldırıların bahanesi olarak kullanılmaya çalışılan bu soru, özellikle Filistin'de neler olup bittiğini öğrenme şansı olmayan batılı ülkelerde epey işe yarıyor olmalı...

Filistin, Gazze ne durumdadır, orada yaşayan insanların hali nicedir; bu insanlar neden başlarına kötü şeyler geleceğini bildikleri halde sürekli olarak İsrail'e roket atarlar?..

Batılı ülkelerde kimse; elektriksiz, susuz, yakıtsız, hastanesiz, doktorsuz, ilaçsız, okulsuz... bir şekilde, küçücük bir alana sıkıştırılmış bir buçuk milyon insandan ve onların yaşadığı çaresizlikten bahsetmiyor, anlaşıldığı kadarıyla.

Batılılara sorulan soru biraz değiştirilip: "Daracık bir alana sıkış-tıkış doldurulduğunuzu, en temel ihtiyaçlardan mahrum edildiğinizi; yiyecek ekmek, içecek su bulmakta güçlük çektiğinizi, sağlık hizmetlerinden mahrum bırakıldığınızı ve bu ve benzeri hallerin öyle üç-beş gün değil yıllar ve yıllardır sürdüğünü düşünün: Ne yapardınız?.." şeklinde sorulsa ne gibi cevaplar alınırdı acaba?..

Komşu bir ülkeden kendisine yönelebilecek roket ve havan saldırıları karşısında ne yapacağı sorusuna muhatap olan batılı, arzu edilen cevabı veriyor elbette.

Ama soru değiştirilip yukardaki gibi sorulabilse, Filistinlilerin çektiği sıkıntıyı ta yüreğinde hissettiği için memleketinden kopup bölgeye gelen ve Filistinlilerin evini yıkmak için gelen İsrail buldozerleri altında hayatını kaybeden Rachel Corrie'lerin sayısı çok artardı şüphesiz...

Komşudan gelen roket ve havan mermileri karşısında ne yapılacağı sorusunun, Gazze'deki insanların durumu hakkında bilgi sahibi olmayan batılılar nezdinde anlamlı olması, normal...

Ama bizde, Türkiye'de; Gazze'de, Filistin'de yaşananları en iyi bilen insanların yaşadığı bir coğrafyada bile bu sorunun sorulabiliyor olması, tuhaf bir durum...

Filistinlinin yaşadıklarını bütün açıklığı ile dünyaya anlatmak borcunda olanların, 'Filistinli olsaydınız ne yapardınız?' sorusuna cevap aramak yerine; İsrail'in işine gelen türden sorular sormaya çalışmaları, en azından utanılacak bir durum...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi