Cemal Nar

Cemal Nar

“12 Ve 14 Bizden”

“12 Ve 14 Bizden”

Kimliği önemli değil aslında. Birileri kalkıyor ve ciddi ciddi “12. ve 14. mahkeme bizden” diyor.

Birileri kalkıyor, “İstanbul, Ankara ve İzmir baroları bizden” diyor.

Yarın birileri de kalkar, “Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay bizden” derse hiç şaşmam bu gidişle.

O zaman yapacak bir şey kalmamıştır.

Belki yapacak bir şey kalmıştır aslında o zaman; oturup kıyameti gözlemek.

Beklemekten ve “Hoş geldin kıyamet” demekten başka bir şey kalmamıştır o zaman.

Hani yapacak bir şeyi kalmayan adamın büyük bir teslimiyetle dediği gibi, “Gelmeyecektin kara gün amma, madem geldin, hoş geldin sefâlar getirdin.”

Ne yapalım, “elle gelen düğün bayram” demişler. Kıyamet gelirse istisna tanımaz. Herkese gelen, gam değil, ne yapalım, bize de gelsin. Ne de olsa “Musibet yaygın olursa, kolaylaşır”mış…

“Kurunun yanında yaş da yanar” demiş atalar.

İyi ki öyle. Adaleti yok ederek bu mülkün temeline dinamit koyanlar da geberir ya kıyamet koparsa. İyi ki böylesi ilahî kanunlar var da teselli oluyoruz.

Evet, Sevgili Peygamberimiz Efendimiz (sav): “İşler ehline verilmezse, kıyameti gözleyiniz” buyurmuşlar.

Hukuk, kanun saygına, zengine, makamlıya göre değişiyorsa, cezayı hep fakirler, fukaralar, garibanlar, yani saygın olmayanlar(!) çekiyorsa, kıyamet elbette kopacaktır.

Gerçekten “Adalet mülkün temeli” ise, temeller yerle bir edildiğinde kıyamet elbette kopacaktır.

Varsın kopsun be!

Üzülelim mi?

Hayır!

Bilakis haykıralım: “Hoş geldin kıyamet.”

Kimse mani olamayacaktır bu kıyamete. İstemese de o korkunç azabı bir şekilde yaşayacaktır herkes.

Ondan sonrası mı?

Ondan sonrası ilâhî adalettir. Orada 12. veya 14. mahkemeler yok. Orada biricik mahkeme var. Hakimi de mutlak âdildir.

“Bu kadar insana nasıl sıra gelecek? Desene orada da çok bekleyeceğiz” demesin kimse, o hakimler hakimi “serîu’l hisap”tır.

Eğer aklı başında yetkili adamlar derhal olaya el koyar da adalete, yargıya bir çeki düzen verirlerse ne âlâ. Değilse, “hoş geldin kıyamet.”

Çünkü yukarıda gördük, Sevgili Peygamberimiz (sav) bunu çok önceden haber vermiştir. Ayrıca şu olayı da beraberce seyredelim mi?:

“Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Hırsızlık yapan Mahzumlu kadının durumu Kureyşlileri fazlasıyla üzdü.

"- Bu kadın hakkında Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) nezdinde kim etkili bir şefaatte bulunabilir?" diye adam aradılar.

"- Bu işe, sadece Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın çok sevdiği Üsâme İbnu Zeyd (radıyallâhu anhümâ) cür'et edebilir" dediler.

Üsâme huzura çıkarak, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a şefaat talebinde bulundu. Efendimiz:

- "Allah'ın hududundan (kanunlarından) bir hadd hususunda şefaat mi taleb ediyorsun?" diye çıkıştı.

Sonra kalkıp cemaate şu hitabede bulundu:

"- Sizden öncekileri helâk eden şey şudur: İçlerinden şerefli birisi hırsızlık yaptı mı onu terkedip (ceza vermezlerdi). Aralarında kimsesiz zayıf birisi hırsızlık yapınca derhal ona hadd tatbik ederlerdi. Allah'a yemin olsun! Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlık yapmış olsa mutlaka onun da elini keserdim." (*)

Başka söze ne hacet.

Bu gün “şerefli” yerine “saygın” demeye başladılar. Onu da ayrıca yazalım inşallah.

-------------------------------

(*) Bu olay şu kaynaklarımızda anlatılmaktadır: Buhârî, Hudud 11, 12, 14, Şehâdat 8, Enbiyâ 50, Fedâilu'l-Ashâb 18, Megâzî 52; Müslim, Hudud 8, 1688; Tirmizî, Hudud 9, (1430); Ebû Dâvud, Hudud 4, (4373, 4374); Nesâî, Sârik 5, (8, 74, 75). Ayrıca bkz, İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/265.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi