İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci

Mümin ile münafık arasındaki üç fark

Mümin ile münafık arasındaki üç fark

Ülkemizdeki bazı politikacıları ve bu politikacıların birtakım tutarsızlıklarını yazmayı düşünüyordum. Ta ki Cuma namazına kadar... Hoca efendi, sohbetinde, ayet ve hadislerden yola çıkarak, mümin ile münafık arasındaki üç temel farkı anlattı.

Mümin kimse, emanete ihanet etmez. Emanet, sadece bir kimseye teslim edilen mal ya da para demek değildir. Dinimiz, eşimiz, çocuklarımız, mevkilerimiz ve yaptığımız işler de bizlere emanettir. İşini iyi yapmayan ya da çocuklarına özen göstermeyen de, emaneti ihmal etmiş olur.

Münafık ise, emanete ihanet edendir.

Mümin kimse, yalan söylemez. Yalanın kötü bir şey olduğunu bilir. Münafık ise yalan söylemekte bir sakınca görmez. İşini görmek, yükselmek ya da birini karalamak için hür türlü yalanı rahatlıkla söyleyebilir.

Dikkat ederseniz, son yıllarda "yalan söyledi" pek kullanılmıyor. Genellikle "yanlış bilgi verdiği" söyleniyor. Yalan söylemek ya da söylememek, dini bir şeydir. Yalan söyleyen günah işlemiş olur. Fakat yanlış bilgi vermek, oldukça masum ve teknik bir mesele gibi duruyor.

Mümin kimse, sözünde duran, vaatlerini yerine getirendir. Tutamayacağı ve kendini aşan sözleri, vaatleri asla vermez. Münafık ise sözünde durmaz, vaatlerini hiçbir zaman yerine getirmez.

Bu üç temel özellikten sonra, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Mümin, güven veren ve Müslümanlara güvenen kimsedir. Münafık ise güven vermediği gibi, kimseye de güvenmez. Herkesten kuşku duyar, sürekli çevre değiştirir, en yakınındakileri bile kolaylıkla harcar.

Şimdi, bütün politikacıları bu üç temel ölçüye göre değerlendirebiliriz.

İsmet Özel, "Dünyaya alışan şiir yazamaz" diyor.

Emanete ihanet edenlere, yalan söyleyenlere ve sözlerini tutmayıp vaatlerini yerine getirmeyenlere alışan kimseler de, şuurlu Müslüman olamaz diye düşünüyorum. Saydığımız olumsuzluklara sahip birinin, kendi ifadesiyle, sekiz kere gidip dokuz kere gelmesi, bize konuyla ilgili çok şey söylüyor.

Deniliyor ki; "modern tıp, insanı bir makine olarak görür." Makinenin kimi parçaları nasıl değişiyorsa, artık insanın da değişiyor. Makinenin nasıl ruhu yoksa, insanın da olsun istenmiyor.

Türkiye'de politikayı dizayn edenlerin yapmaya çalıştıkları da böyle bir şey. "Her seçmen bir makinedir ve komut vererek, butona basarak, onları yönlendirebiliriz" diye düşünüyor olmalılar. Oysa Türk insanı, seçime sadece iki partinin girmediğini çok iyi bilmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Tenekeci Arşivi