Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Alan yok, satan ne yapsın!..

Alan yok, satan ne yapsın!..

Şubat ayı enflasyon rakamlarının açıklanması haklı olarak birtakım yorumlara yol açtı. Özellikle üretici fiyatlarında yüzde 1.17 artışa karşılık tüketici fiyatlarında 0.34 gerileme oluşu enflasyondaki gerilemenin ifadesi olarak nitelendirilebileceği gibi insanımızın alım gücünün iyice tükendiğinin bir ifadesidir de. Üretici maliyetini ve karını hesaplayarak bir fiyat belirliyor ve bu fiyat bir önceki aya göre yüzde 1'in üzerinde artış gösteriyorken tüketici fiyatlarında düşüşün yaşanması "Alan yok, satan ne yapsın" şeklinde özetlenebilir. Bir başka ifade ile üreticiler alan olmayınca ürettiklerini maliyetinin altında, en azından karından fedakarlık ederek satmaya çalışıyorlar.

Bir gazete olayı "İş yok, aş yok enflasyon da yok", "Piyasa o kadar durgun ki enflasyon bile tuş oldu" başlıkları altında vermişti. Sanıyorum bu şartlar enflasyonun düşmesi mi yoksa enflasyona rağmen insanımızın alım gücünün artırılmasının mı daha iyi olduğunu bile tartışma gündemine getirebilir. Enflasyonu vatandaşın cebindeki paranın tırtıklanması olarak nitelendirmek mümkündür. Bir bakıma enflasyon resmi hırsızlık olarak da tarif edilebilir. Ancak, yaşananlar neredeyse bu resmi hırsızlığı aratır hale geldi. Alım gücü sıfıra inmiş insanlar için fiyatların sabit kalması ya da gerilemesi fazla bir anlam ifade etmiyor. Bir diğer ifade ile fiyatlar ne kadar düşerse düşsün insanlar çarşıda, pazarda almaktan çok seyretmek durumunda kalıyorlarsa hiç kimsenin enflasyonu düşürdük diye övünmemesi gerekir.

Sağlıklı piyasa arz ile talebin dengede olduğu piyasalardır. Eğer piyasaya arz var; yani mal sürülürken talep olmuyorsa o piyasada ciddi sıkıntı söz konusudur. Dolayısıyla o ülkenin insanı ciddi bir ekonomik sıkıntı yaşıyor demektir.

Bu noktada rahmetli dedemden dinlediğim bir nasihati aktarmak istiyorum. Her fırsatta ayağımızı yorganımıza göre uzatmamız gerektiğini hatırlatır, imkan varsa, yani cepte para varsa ihtiyaç duyulan bir şeyin alınabileceğini, cepte para yoksa fiyatı çok düşmüş bile alınamayacağını anlatmak için anlattığı hikayeyi aktarmak istiyorum.

Bir ailenin deveye ihtiyacı varmış. Oğlu her pazara indiğinde deve fiyatlarını inceleyip eve döndüğünde babasına fiyatları aktarırmış. Yine bir günü pazar döşünde "Baba... Deve bir pula satılıyor" demiş. Babası "Kalsın oğlum" demiş. Oğul da sesini çıkarmamış. Aradan bir süre geçmiş oğul yine pazara indiğinde deve fiyatlarını incelmemiş ve eve gelerek babasına "Baba... Deve bin pula" deyince babası cebinden para çıkartıp oğluna vererek, "Oğlum.. Git al da gel." demiş. Oğul şaşkın bir şekilde, "Baba deve bir pula olduğunda kalsın, dedin. Bin pula çıktığında al da gel diyorsun bunun hikmeti nedir?" diye sormuş..

Baba şu karşılığı vermiş;

"Oğul bir pula dediğinde cebimizde o para yoktu. Şimdi bin pula dedin ama cebimde fazlası para vardı al dedim. Bu bakımdan ihtiyaç duyulan malın fiyatı önemli olmakla birlikte alım yapabilmen için cebindeki para çok daha önemlidir"

Bu misali sanıyorum günümüze aynen uyarlamak mümkün.

Başta tekstil olmak bazı sektörlerde fiyatlar yıllar öncesinin aynı hatta bazılarında daha da düşük olmasına rağmen esnafın eskisi gibi satış yapamaması, bazılarının siftah yapmadan dükkanını kapatmak zorunda kalışı piyasa için arz kadar talebin de önemli olduğunu gösteriyor. Elbette talep daraldıkça üretim de buna bağlı olarak düşecek, üretimin düşmesi işyerlerinin kapatılması ve işsizler ordusuna yeni işsizlerin katılması demektir. İşini kaybetmiş bir insan fiyatları istediğiniz kadar indirin alışveriş yapması mümkün olabilir mi?

Özetle şunu söylemek istiyorum enflasyon düşüyor, fiyatlar yerinde sayıyor ya da geriliyor diye madalyonun sadece bir yüzünü göstererek ekonominin içine düştüğü kötü durumu gizlemek mümkün değildir. Enflasyon düşüyor ama bu ekonominin sağlıklı oluşundan değil, iş olmayınca ister istemez açlık ve yokluk gündeme geliyor. İnsanımızı yokluğa mahkum ettikten sonra enflasyon düşse ne olur düşmese ne olur? Hatta giderek insanımız karnım doysun da enflasyon yükselirse yükselsin deme noktasına gelebilir. Bir bakıma ölümü gösterip hastalıklı yaşamaya razı etmek gibi bir şey.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi