Resul Tosun

Resul Tosun

O kadarı bizde de var

O kadarı bizde de var

Geçen hafta San'a'ya iki günlük bir ziyaretim olmuştu. Bir sempozyumda tebliğ sunmak üzere gitmiştim. Ama uçaktan indiğim saatten, dönmek üzere tekrar bindiğim saate kadar kendimi rüyada hissettim. Türkiye'ye döndüğümde rüyadan uyandım.

Arap ülkeleri arasında en fakir olanlarından biri. Fakat Arapların arasında insanlığı zirvede bir halk. Hz Peygamber Yemenliler için, "En yumuşak kalpli ve en ince ruhlu" insanlar buyurmuştu zira.

Petrol ülkelerindeki servet sarhoşu Arapların başkalarına tepeden bakan kibirli duruşlarının yanında Yemen halkının tevazu ve içtenliğini tarif etmek çok zor.

Bir de fakirlik ve yanaklarını şişiren "kat" olmasa. Ülke insanının fakirliğini anlamanız çok uzun sürmüyor. Her trafik lambasında o kadar dilenci var ki uzaktan orada bir toplantı var zannedersiniz. Aracınız yaklaşınca camlara üşüşüyorlar. Üzülmemek elde değil.

Bir de "kat" ismi verilen ve narkotik özelliği de bulunduğu söylenen ot var ki Yemenliyi esir almış. Ağızlarına alıyorlar saatlerce çiğniyorlar ve avurtlarından birinde saatlerce muhafaza ediyorlar. Görseniz dişi apse yapmış zannedersiniz. Ya da zurna çalan insanların yanakları gibi şişik.

Bu iki sıra dışılığı bir kenara bırakırsanız San'a'da tarihi yaşayabilirsiniz. Duvarlardan sarkan elektrik telefon telleri olmasa kendinizi 500 sene öncesinde farz edebilmeniz için hiçbir şeye ihtiyaç yok.

Hele eski San'a Nuh Nebi'den kalma derler ya tamı tamına öyle.

Yemen'in kendine has bir mimarisi var ama San'a da ki tarihi eserlerin neredeyse tamamı Osmanlı dönemine ait.

Son 400 senesi Osmanlı'nın bir vilayeti olması hasebiyle bundan normal bir şey olamaz. Fakat Yemen'in farkı var. Çünkü asırlar boyu Osmanlı'nın bir vilayeti olan Kimi Arap ülkelerinde Osmanlı izlerini silme gayretlerini hatırlayınca Yemen farkı ortaya çıkıyor.

Yemen'deki vilayet konağını, hemen karşısındaki Bükeyriye Camii'ni görünce burasının bir Osmanlı toprağı olduğunu kimsenin söylemesine gerek kalmıyor.

Eski San'a'nın 19. asırda yapılmış olan Yemen Kapısı'nı görünce kendinizi Topkapı Sarayı'nın önünde hissetmemeniz için hiçbir sebep yok.

San'a'daki tren istasyonunun önünde durduğunda bir an Haydarpaşa Garı'nın önündeymişsiniz duygusuna kapılmamanız için birinin size Yemen'de olduğunuzu hatırlatması gerekir.

San'adaki askeri kışlanın önünden geçerken Selimiye Kışlası'nın yanından geçtiğinizi düşünebilmeniz için başka hiçbir şeye ihtiyacınız yok. Osmanlı tuğrası orada duruyor. Üstelik bu kışla Selimiye Kışlası'ndan daha görkemli. Rehberimiz Ali b. Zi'b, buraya Osmanlı Pentagonu diyor. Pentagon bu mimari yanında sınıfta kalır!

Osmanlı İstanbul'da ne varsa aynısını hatta daha güzelini San'a'ya yapmış.

Muhasebecilik ve idarecilik öğretimi veren Reşidiye, Yüksek Muallim Mektebi, Kız Lisesi, Harb Okulu, Sanayi Mektebi hepsi Osmanlı okulu hepsi tarihi bina, hepsi tarih kokuyor, hepsi tarih haykırıyor. Rehberimiz bizi gezdirirken, "bunlar sizin atalarınızın eserleri" demeyi ihmal etmiyor.

Rehberimiz bunların yanısıra, savaş topu imalinden cam üretimine kadar çok sayıda ihtiyacın San'a'da karşılanmasını sağlayacak müesseselerin Osmanlılar tarafından getirildiğini ve kurulduğunu anlatıyor. Rehberimiz "Bize ağır sanayii Osmanlı getirdi" diyor.

Bize Osmanlı'nın inşa ettiği taş ve asma köprüleri, kurmaya çalıştığı tren yolu çalışmalarını ve bu çalışmalardan geriye kalan malzemeyi gösteriyor.

Rehberimiz Ali b. Zi'b 1876 yılında San'a 'da basılmış bir gazeteyi göstererek, "Matbaayı da bize Osmanlı getirmiştir" diyor. Osmanlı parası, senedi, tapusundan örnekler gösteriyor, kabilelerin işini kolaylaştırmak için Osmanlı döneminde kurulan seyyar mahkemelerden bahsediyor.

Rehberimizi dinleyince sempozyumda Nasırcı bir asker olan, Emekli Tuğgeneral Hatem Ebu Havatim'in, "Yemen'e sanatı, matbaayı, üniversiteyi, silah fabrikasını, köprüleri, yolları, demir yollarını Türkler getirdi. Her şeyimizi onlara borçuluyuz", sözünü hatırlıyorum.

Bunları duyunca acaba kültürlü insanlar mı böyle düşünüyor diye aklınızdan geçirebilirsiniz. Sokakta geziyoruz, rehberimiz Türk olduğumuzu söyleyince muhatabımız hayranlığını gizlemiyor hatta biri damdan düşercesine,

- "Gelin buraları tekrar siz idare edin" diyor.

- "Korkmuyor musun böyle konuşmaya?" diye sorduğumda ise:

- "O kadar hürriyet bizde de var!" cevabını veriyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Resul Tosun Arşivi