Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Kayısı satmak için mi AB’ye girilecek?

Kayısı satmak için mi AB’ye girilecek?

ABD Başkanı Obama'nın Türkye ziyareti ve bu ziyaret sırasında yaptığı konuşmalar basınımızda farklı yorumlara sebep oldu. Bir taraf Obama'yı göklere çıkartırken bir taraf "Dağ fare doğurdu" biçimde özetleyebileceğimiz yorumlar yaptı.

Şahsen iki yorumu da abartılı buluyorum. Çünkü Obama ciddi hiçbir şey söylemeden geldi ve gitti. Daha doğrusu bu yorumlar beklentilerle bağlantılı olarak dile getirildi. Bir taraf Obama'nın ziyaretinden büyük beklentiler içine girmiş, ABD dış politikasının Obama ile birlikte tamamen değişeceği gibi bir kanaate sahip olmuşlar ki Obama'nın söyledikleri karşısında hayal kırıklığı yaşamış görünüyorlar. Bir bölüm ise Obama ne derse desin onu alkışlamaya hazır vaziyette bekledikleri için cümlelerinin içinden bazılarını cımbızla çekerek manşetlere taşıdılar.

Halbuki ABDdış politikalarının bir anda değişmeyeceğini, buna izin verilmeyeceğini bilenler için Obama geldi ve gittiden ibaret bir ziyaretti. Bu arada Obama tüm konuşmalarında Bush'tan farklı olmadığını ısrarla gösterdi. Ne var ki bizdeki ABDsevdalıları bunu görmek istemediler. Söz gelimi Ayasofya ve Sultanahmet ziyaretlerinin ardından, "Ayasofya muhteşem, Sultanahmet çok güzel" şeklindeki değerlendirmesi bile Obama'nın safını gösteriyordu. Demek istediğim o ki, Obama'nın Türkiye ve Batılı ülkeler arasındaki ilişkilerde, İslâm ile Hıristiyan dünya arasında bir ihtilaf çıktığında safının neresi olacağı bellidir. Belli ki Obama tarafsız olamaz, adil davranamaz. Çünkü, adının içinde "Hüseyin" de olsa onun safı Hüseyin'in yanı değildir. İsrail sahip olduğu nükleer silahlar kaşısıında sesi çıkmazken Bush gibi İran'ın nükleer silah peşinde koşmaktan vazgeçmesini istemesi de bunu gösteriyor. Kaldı ki Obama bu ziyaret sırasında bunun daha başka örneklerini de verdi. Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorun konusunda Ermenistan'dan yana olan görüşünde bir değişiklik olmadığını özellikle vurguladı. Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması gerektiğini söyledi. Rasmussen'in NATO Genel Sekreterliği konusunda 'ağabey' pozlarına bürünerek bazı konuların garantörlüğünü üstlendi ama tüm bunların ardından Fransa'dan gelen açıklamalar karşısında konuyu hafife alan bir üslup sergiledi.

Güya Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkan Sarkozy'e cevap verirken, "NATO'ya müttefiklerini korumak için asker gönderen Türkiye, neden Avrupa'ya kayısı satmasın veya dolaşım özgürlüğü olmasın" şeklinde bir yaklaşımla olayın ciddiyeti ile bağdaşmayan bir üslup sergiledi. Bunu cehaletinden mi söyledi yoksa gerçekten Türkiye'nin AB'ye girmesini kayısı satmakla sınırlı mı görüyor bilinmez ama üslup ciddiyetten uzaktı. Türkiye AB'ye girmese de Avrupa ülkeleri ile ticareti ABD'den fazladır. Avrupa'ya kayısı ya da bir başka ürün satması için AB'ye girmeye de ihtiyacı yoktur. Eğer Türkiye'deki AB yandaşları da Obama gibi düşünüyorlarsa yandık ki ne yandık.

Obama'nın Türkiye ziyaretini ve konuşmalarını çocuk kandırmaya çalışmak şeklinde nitelendirmek mümkündür. Samimiyetten uzaktır. Söz gelimi Sarkozy bizim aleyhimize olmasına rağmen Obama'dan daha açık sözlüdür. İşin başından beri AB'nin bir Hıristiyan topluluğu olduğunu, bu topluluk içinde Müslüman bir ülkeye yer olmadığını net bir şekilde ifade ediyor. Söz gelimi, "Şunları da yaparsanız aramıza belki alırız" bile demiyor.

Sarkozy'nin safı bellidir.Obama ise safı belli olmakla birlikte bunu gizlemeye, muhataplarını kandırmaya çılışıyor. Arada bir edilen gönül alıcı sözlerin hemen ardından esas niyet dile getiriliyor. Bir bakıma öylesine bir üslup sergiliyor ki herkes canının istediği kısmı alıyor, ona göre yorum getiriliyor. Böyle olunca da Obama'nın ziyaretinin şu ana kadar çok net bir izahının yapıldığını söylemek mümkün değil. Bir takım hedef saptırmalarla işin aslı topluma yine gösterilmiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi