M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Guantanamo'da Müslüman Olan Yankee

Guantanamo'da Müslüman Olan Yankee

DÜNYANIN en güçlü uzmanları, en derin bilginleri, en gelişmiş beyinleri, en büyük kütüphaneleri, en imkânlı araştırma merkezleri ABD'dedir. Yeryüzünde kaç ülke ve devlet varsa, ABDonlardan beyin, vasıflı insan ithal etmiştir ve çalıştırmaktadır. Harvard Üniversitesi'nin kütüphanesinde 15 milyon kitap ve belge bulunmaktadır.Orada 2500 üniversite vardır.

Madalyonun öbür yüzü: Dünyanın en cahil halkı Amerikan halkıdır. ABD ordusunun cehaleti korkunç boyuttadır. ABD'de ya hiç okuma yazma bilmeyen, yahut zar zor çat pat okuyabilen 75 milyon vatandaş bulunduğuna dair yazılar okumuştum.

ABD zirveler ve uçurumlar ülkesidir. Bir yanda hukuk, demokrasi, bilgi, insan hakları, din ve düşünce hürriyeti zirveleri; öbür yanda cehalet, ahlâksızlık, azgınlık, haksızlık, içki, fuhuş, bin türlü sapıklık, eşitsizlik, sömürü gayyaları.

ABD çağımızın Roma'sıdır. ABD çağımızın Babil'idir. ABD çağımızın Sodom Gomore'sidir...

İşte bu zirveler ve gayyalar Amerika'sının çocuklarından biri, Terry Holdbrooks, orduda mukaveleli bir askerlik işine/hizmetine başlar. Vazifesi Guantanamo üssündeki Müslüman mahpuslara (haps edilmişlere) gardiyanlık yapmaktır.

Herhangi bir dine bağlı olmayan, Allah'a inanmayan er Terry orada cehennemi görür. Harp hukukunu tanzim eden Cenevre sözleşmelerindeki esir statüsünde bile bulunmayan tutuklulara ne korkunç işkenceler ve zulümler yapıldığına şahit olur. Arkadaşları Yankee'lerin orada, boş zamanlarında genellikle iki eğlencesi vardır: Porno film seyretmek, pingpong oynamak. Vazife saatlerinde de Müslümanlara işkence ve eziyet etmek.

Orada zulüm, ahlâksızlık, vahşet o dereceye varmıştır ki, Kur'ân yırtılıp ayaklar altına atılmış ve parçaları tuvalete süpürülmüştür.

Guantanamo'da insanlık yoktur.

İşte bir gece Allahsız ve dinsiz Terry'nin kalbinde hidayet şimşeği çakar ve konuştuğu Faslı Müslümana "Bana bir kağıda Kelime-i Şehadet'in İngilizcesini ve Arapça telaffuzunu (okunuşunu)yaz" der. Sonra kağıdı alır ve okuyup Müslüman olur.

Gizli gizli namaz kılmaktadır. Beraber kaldığı odadaki iki arkadaşı onun bu seçimine saygı gösterirler ama üstleri şüphelenir. Guantanamo'dan başka bir yere nakl ederler ve bir müddet sonra da kontratını fesh ederler.

Gördükleri, başından geçenler Terry'nin dengesini bozar, kendisini alkole ve pavyonlara verir, içki içmeye başlar, alkolik olur.

Geçirdiği bir trafik kazasından sonra tekrar İslâm'a döner. Bir yazarla anlaşır ve gördüklerini kitap haline getirir. Böylece rezaletleri ve dehşetleri dünyaya bir Yankee, bir daha ilan eder.

TEKRARLAMAYA DEVAM EDECEĞİM

YAZILARIMDAN hoşlanmayan bir din kardeşimiz sinirlenmiş "Bu adam hep aynı şeyleri yazıyor!.." demiş.Eyvallah, doğrudur, bazı şeyleri sık sık yazıyorum. Lakin, eski yazdıklarımı yeniden yayınlayarak değil, o konuda yeni yazılar kaleme alarak.

Nİçin?.. Zarurî, lüzumlu, faydalı, iyi fikirleri bir kere söylemek ve yazmak yeterli değildir. Bıktırmamak, usandırmamak, bezdirmemek şartıyla bunların tekrar edilmesi, devamlı şekilde bildirilmesi, duyurulması gerekir.

Muhalif okuyucumun düşünce ve duygularına elbette hürmet ederim. Lakin, onun da elinde çok imkânlar vardır. Beğenmiyorsa okumaz. Ne kadar kolay değil mi? Beğenmediğin bir TV programını kapattığın gibi...

Sanırım onun asıl şikayetçi olduğu husus, bendenizin bazı konuları tekrar etmem değil, "Onun sevmediği, istemediği, hoşlanmadığı konuları tekrar" etmemdir. Aradaki farka dikkat buyurmanızı istirham ederim.

Şöyle yazılar yazsa idim:

Hazret-i Muhterem çok büyüktür...

Hazret-i Muhterem pek büyüktür...

Hazret-i Muhterem yaman büyüktür...

Hazret-i Muhterem'in fikirleri çok büyüktür...

Aman Hazret-i Muhterem...

Medet Hazret-i Muhterem...

Canım ciğerim Hazret-i Muhterem...

Bu tekrarlardan kimbilir ne kadar hoşlanacak, bana tahsinler, tebrikler, aferinler yağdıracaktı. Nur ol, var ol, elin dert görmesin, yaz yaz yaz... Bizim Hazret-i Muhteremi yaz... Hep onu yaz... Onun marifet ve menkıbelerini yaz...

Bendeniz hiçbir Hazret-i Muhterem'i isim vererek, kimlik göstererek tenkit etmem. Anonim (ortaya) tenkitler yaparım. Ucu Falana veya Filana dokunuyormuş. Bu beni ilgilendirmez.

Bazıları üzülecek ve bozulacak diye fıkhın lüzumundan, mezheplerin lüzumundan niçin bahs etmeyecekmişim?

Nİçin, Allah katında hak ve muteber tek din İslâm'dır demeyecekmişim?

Niçin, bazı diyalogçuların görüşlerinin çok yanlış olduğunu söylemeyecekmişim?

İyi, doğru, güzel şeyler hep tekrar edilmeli.

Zihinlere yerleştirilmeli.

İman, İslâm,Kur'ân, Şeriat, fıkıh, İslâm ahlâkı, İslâm hikmeti gerçekleri hep söylenmeli, hep yazılmalı.

Öyle ki, bu konudaki gerçekler halkın ve gençliğin vicdanlarında yer etsin.

Bozuk, yanlış, hatâlı fikirler, görüşler de tenkit edilmeli.

Bu tekrarlar, bu tenkitler yapılırken İslâm kardeşliği bozulmamalı.

İsim vererek, kimlik göstererek kimse karalanmamalı. Ismarlama gömlek dikilmemeli, hazır gömlek dikilmeli.

"Efganî'nin aleyhinde bulunanlar onun taharet bezi olamazlar..." gibi ucuz, galiz, yakışıksız tenkitler yapılmamalı; konu, elden geldiği kadar edepli, vasıflı, seviyeli bir şekilde tartışılmalı. Efganî'nin masonluğu, "Onu tenkit edenler onun taharet bezi olamazlar..." edebiyatı ile savunulabilir mi? Varsa elinde delilin, gerekçen onlarla konuş. Efganî sadece Mason değildir, azılı bir Masondur. (Bu konuda ileride gerekçeli bir yazı kaleme alacağım.)

Bazılarına dall ve mudil (Hem sapık, hem de saptırıcı) diyormuşuz...İsim veriyor muyuz.Vermiyoruz... Ne diyoruz? Kur'ân'da kesin olarak bildirilen bir emri veya yasağı inkâr eden dall ve mudildir. Adam Kur'ân'da tesettür yoktur diye bas bas bağırıyor. Bu kişiye hidayet meş'alesi diyecek halimiz yok...

Bazı kişiler, hakkında 14 asırlık bir icmâ olan "Kadınların hayız halinde namaz kılamayacaklarına" dair kesin fıkıh kuralına aykırı fetvalar veriyor. İsim vermeden onları niçin tenkit etmeyecekmişiz...

Biz Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanları "Kur'ân'ı ehil olmayan, icazeti bulunmayan kişiler re'y ve heva metoduyla tercüme ve tefsir edemez" diyoruz. Bazıları bizi bu yüzden Kur'ân düşmanlığı ile suçlamaya yelteniyor. Bu kadar haksızlık ve insafsızlık olur mu?

Evet İman, İslâm, Kur'ân, Sünnet,Şeriat ve Ahlâk hakikatleri tekrar edilecektir.

Buna paralel olarak bid'atler, bozukluklar, yanlış görüşler tenkit edilecektir.

Bârika-i hakikat müsâdeme-i efkârdan doğar.

Bu tenvir (aydınlatma) ve tenkit (eleştiri) faaliyetleri esnasında isim verilmeyecek, şahıslar veya cemaatler hedef gösterilmeyecektir.

Bütün Müslümanlar kardeştir. Uyarmak, aydınlatmak, olumlu tenkitler yapmak fitne ve fesat olarak görülemez.

HEYBELİADA MEKTEBİ AÇILIRSA

OBAMA hazretleri emir ve tavsiye buyurmuşlar, Heybeliada'daki Rum Ortodoks Ruhban mektebini açarsanız iyi olur demişler. Ankara ricali bu tavsiye karşısında ne yapar bilmem ama bendeniz Müslüman bir Türkiyeli olarak daha fazla din, inanç, inandığı gibi yaşamak, eğitim hürriyeti isterim.

Heybeliada ruhban mektebi açılırsa...

Müslümanlara da, yüzde yüz hür ve bağımsız kendi okullarını, medreselerini açmak hürriyeti verilmelidir.

Diyanet İşleri üzerindeki "rejimsel" ve ideolojik baskılar kaldırılmalıdır.

ABD'den, AB'den, İsrail'den gelen tavsiyeler doğrultusunda, Türkiye İslâmlığını Fazlurrahman mezhebi haline getirmek zorlamalarından vazgeçilmelidir.

Yine dışarıdan gelen ilhamlarla sahih hadîsleri ayıklamak faaliyetleri derhal durdurulmalıdır.

Eşitlikse biz Müslümanlar da bu eşitlikten yararlanmak istiyoruz.

Masonlar çok eşit, Müslümanlar az eşit.Böyle eşitlik olmaz olsun.

Kemalizmle İslâm'ı bağdaştırmak isteyenler, bunun tutacağına sahiden inanıyorlar mı?

Biz Müslümanlar kimseden lütuf istemiyoruz. Haklarımızı istiyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi