M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Pakistan İslâm Cumhuriyeti

Pakistan İslâm Cumhuriyeti

Pakistan'ın resmî ismi "Pakistan İslâm Cumhuriyeti"dir. Paraların, pulların üzerinde, resmî dairelerin levhalarında böyle yazar. İslâm Cumhuriyeti yazıyor diye, Pakistan gerçekten bir İslâm devleti midir? Maalesef değildir.

Pakistan'da çeşitli İslâmî anlayışlar, yorumlar bulunmaktadır. Orada, bizde olduğu gibi siyasal İslâm vardır, İslâmcılık vardır, aktivist İslâmî cereyanlar vardır; tarikatlar, cemaatler, hizipler, fırkalar vardır.

İsmi İslâm Cumhuriyeti'nin anayasasında İslâm'a aykırı kanun çıkartılamaz diye yazılı, Müslümanları ve İslâmcıları engelleyen, köstekleyen baskılar yok; peki bunca hürriyete, imkâna, fırsata, enerjiye, serbestliğe rağmen siyasal İslâm orada niçin başarılı olamadı, ülkede gerçek bir İslâmî sistem ve idare kuramadı?

Pakistan'ın halkı dindar değil mi?.. Dindar, hem de bize göre çok dindar.

Demek ki, orada yaşayan Müslüman kardeşlerimizde bir takım hatâlar var.

Bir kere birlik halinde değiller. Şimdiki durumu bilmiyorum, bir ara altı siyasî İslâm partisi olduğunu da duymuştum...

Çoğunluk olan Sünnîler ile yüzde on azınlık oluşturan Şiîlerin arası iyi değilmiş. Camilere bombalar atılıyormuş...

Orada Müslümanların, Kur'ân ve Sünnet'in doğru yorumuna dayanan ve umum Müslüman ahali tarafından benimsenmiş bir kurtuluş ve hürleşme plan ve programı yok.

Orada, bütün Müslümanların imam olarak kabul ettikleri ve emirlerini yerine getirdikleri müşterek bir İslâmî baş yok.

Pakistan'daki temiz, doğru, dürüst, ahlaklı, faziletli din kardeşlerimizi tenzih ederek söylüyorum, orada büyük bir ahlak bozukluğu sergileniyor. Elbette bütün halk böyle değil ama bozukluk var, bozuklar var...

Pakistan'ın bu hale düşmesinin sebepleri nelerdir? Neler yapılmalıydı?

Kur'ân'ın, Sünnet'in doğru yorumundan, Şeriat'tan kıl kadar ayrılmayan, çeşitli İslâmî boyutları olan, İslâmî boyutlarından bir teki bile eksik olmayan, dinî ölçülere ve normlara uygun bir imam-ı kebir veya emirülmü'minîn etrafında birleşilmesi gerekirdi. Bir ümmet içinde bir yığın baş olursa onun akıbeti iyi olmaz.

Salahaddin Eyyubî, Şeyh Şâmil, Emîr Abdülkadir gibi bir lider bulmalı, yetiştirmeli ve ona biat etmeliydiler.

Kur'ân'ın ve Sünnet'in doğru yorumuna aykırı bütün bid'atlerden bütün Sünnet dışı doktrinlerden, bütün İslâmî ideolojilerden uzak durmalıydılar.

İslâmcılıktan uzak durmalıydılar. Biz Müslümanlara İslâm yeter, onun yanında İslâmcılık diye bir ideoloji gerekmez.

Alışmışız İslâm dini diyoruz. Tek kelime, İslâm demek yeterli değil midir?

Pakistan'ın kurtuluşu yeterli sayıda vasıflı, güçlü, üstün, yüksek ahlaklı, yüksek karakterli, âlim, ârif, hikmetli Müslümanlar yetiştirip onları kadrolaştırmaya bağlıdır. Böyle vasıflı Müslümanlar kadrolaşırsa, yapılması gereken bütün hizmet ve faaliyetleri yaparlar.

Pakistanlı bir İslâmî lider vardı. Hem Müslüman siyasetçi, hem din hocası, büyük sayıda dinî kitabın yazarı, müfessir, ideolog ve aktivist, adı bütün İslâm dünyasında bilinen...

Bu zatın kitapları Türkçe'ye tercüme edildi, belki yekûn olarak milyonla basıldı, dağıtıldı, okundu. Onun İslâmî metodu, İslâm'ı anlayışı Türkiye'de tatbik edilmek istendi.

Pakistan İslâm Cumhuriyeti'nde başarılı olamayan bir plan program, doktrin, İslâmî ideoloji, metod acaba Türkiye'de başarılı olabilir miydi? Bu husus düşünüldü mü?

Bize Mısır'dan da İslâmî kurtuluş reçeteleri, çare çözümleri ithal edildi. Mısırlı aktivist İslâmcı kardeşlerimizin yayınladıkları kitaplar tercüme edildi, yekun olarak onlar da milyonla basıldı, dağıtıldı, bir kısmı okundu. Lakin beklenen İslâmî izzet ve hürriyet güneşi doğmadı.

Mısır'da başarılı olmayan bir şey Türkiye'de nasıl olacak?

Müslümanlara nasıl anlatmalı bilmem ki... Müslümanların kurtuluşu, izzeti, hürleşmesi, haysiyeti ancak ve ancak Kur'ân'ın ve Sünnet'in doğru yorumu ile olur.

Müslümanlar, adı İslâm ideolojisi de olsa, hiçbir ideoloji ile kurtulamazlar, necat ve felah bulamazlar.

İslâm kutsal ilahî dinimizdir, lakin İslâmcılık bir ideolojidir. İkisini birbirine karıştırmamak gerekir.

19'uncu asırda Kafkasya'da aynı zamanda Şeyh Şamil'den başka imamlar olsaydı o cihad destanları yazılabilir miydi?

Salahaddin'in, Kudüs'ü istirdat etmesi (geri alması) için birinci şart, tek Salahaddin olmasaydı. Ortadoğu'da birkaç sultan olsaydı, o zafer kazanılamazdı.

Pakistan'da dinî bir cemaatin lideri, Âmentü'nün şartlarını altıdan beşe indirmiş, kadere imanı kaldırmıştır. Tartışmaya lüzum yok, bu husus kitaplarında besbellidir.

Haftada iki gün nafile oruç tutsalar, geceleri teheccüd namazına kalksalar bile, Müslümanlar tek bir imama biat etmezler, Kur'ân ve Sünnet'in doğru yorumu ile amel etmezlerse kurtulamazlar.

Yaratanımız ve Rabbimiz ve İlahımız olan Yüce Allah bizim birlik halinde olmamızı istiyor. Kur'ân, bir olmazsanız, birbirinizle çekişirseniz devletiniz, gücünüz elden gider diyor.

Allah'ın Resûlü (Salat ve selam olsun ona) bir ve beraber olmamızı istiyor. Bir devirde iki emîr zuhur ederse birini katlediniz buyuruyor.

Akıl, hikmet, tarih bize birliği emrediyor.

Dinimiz, Allah ile olan bütün işlerimizde bize ihlâsı emr ediyor.

Dünya ve yaratıklar ile ilgili işlerde adaletin temel prensip olduğunu bildiriyor.

Kur'ân ilmi emr ediyor. "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" diyor.

Din bize hikmeti, hikmetli olmayı emrediyor.

Müslümanlar için İslâm'dan, Kur'ân'dan, Sünnet'ten, Şeriat'tan başka çare ve çözüm yoktur.

İman ve İslâm kardeşliği lafla, edebiyatla olmaz. Müslümanların birbirlerini sevmedikleri, birbirlerinin gıybetini yaptıkları, birbirlerine düşmanlık ettikleri bir İslâm toplumu sürünmeye mahkumdur.

Özetlemek gerekirse;

Hak ve doğru fıkıh mezhebi lüzumludur, mezhepçilik kötüdür.

Şeriata uygun hak ve doğru tarikat iyidir, tarikatçılık kötüdür.

Âlimler, şeyhler, mürşidler, kâmil ve sâlih Müslümanlar saygıya layık iyi kimselerdir, onları erbab haline getirip putlaştırmak yanlıştır.

Din yeter, ideolojiye lüzum yoktur.

İhlas yoksa kurtuluş yoktur.

Adalet yoksa kurtuluş yoktur.

Ahlak ve fazilet yoksa kurtuluş yoktur.

Haram yemek yaygın hale gelmişse kurtuluş yoktur.

Müslümanlar lükse, israfa, sefahate batmışsa kurtuluş yoktur.

Son elli yıl içinde Müslümanlar niçin kurtulamadı? Gerçek din hocalarının, gerçek İslâm aydınlarının bu konuda ciddî kitaplar yazması gerekir.

Kabahat İslâm'da olmadığına göre elbette Müslümanlardadır. Hangi konularda yanıldık? Bunları araştırmamız, sorgulamamız, öğrenmemiz, bilmemiz, bunlardan ders almamız gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi