D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Kindar “mağdure”!

Kindar “mağdure”!

Dün yazımızı “Tevfik İleri Türkan hanımın nefret kutbu olmayı hak etmiş bir Millî Eğitim bakanıdır” cümlesiyle noktalamıştık.
Evet! Türkan hanım ve hempalarının gözünde Tevfik İleri, hatta idamı hak etmiş büyük bir mücrimdir! Nitekim meşhur Yassıada Mahkemesi tarafından idama mahkûm edilmiş, cezası müebbede çevrilmiş ve tutuklu iken hastalanmış ve 1961’de vefat etmiştir.
Nedir Tevfik İleri’nin idamı mucib suçu?
Büyük suçlarından bir tanesini hatırlatacağım, ikna olacağınızdan şüphe etmiyorum: Din derslerini ilk defa ilköğretim programına soktu.
Bazılarının gözünde bu asla ve kat’a affedilmez bir iştir!
Bununla da kalmadı. Köy enstitülerini öğretmen okullarıyla birleştirdi. Bu çok büyük suçundan başka, “Türk kültür eserleri” dizini yayına soktu. İnönü Ansiklopedisi’nin ismini Türk Ansiklopedisi’ne çevirdi.
Bütün bunların üstüne daha ne kadar büyük suçlar işledi biliyor musunuz? 1951 yılında ilk imam hatip okulunu açtı. 1959’da ise Yüksek İslâm Enstitüsü’nü...
Türkan hanım boşuna Tevfik İleri’yi yalan yanlış bilgilerle boşuna karalamıyor. Onun gibi düşünenler için gerçek bir nefret kutbu bu merhum bakanımız.
Hayatını eğitime vakfettiği iddia edilen Türkan hanımın büyük bir eğitim uzmanı tafrasıyla kaleme aldığı yazı, ilim yönünden olduğu kadar tutarlılık ve mantık açısından da tam bir felaket. Hanımefendi, mecburî öğretimin 12 yıla çıkarılması gerektiğini buyuruyor. Bunun için çok ciddi, ilmî, mantıkî deliller bekliyorsunuz.
Büyük uzmanın böyle şeylere ihtiyacı yok. Gerekçesi çok basit: Böylece evlenme yaşı 18 sonrasına çekilecek! Eğitimle evlenme yaşı arasında böyle ilişki kurmak hangi mantıkla bağdaşır? Hangi akıllı millet eğitim sistemini evlilik yaşını kıstas alarak düzenler?
Ancak eğitim-öğretimin esas amacına göre köklü düzenlemeler sözkonusu olabilir. Doğrudan eğitimi ilgilendirmeyen bir hususla ilgili, milyonlarca gencin zorunlu tutulması; bunlar arasında hiç okumaya yüzü olmayan çok sayıda çocuk da bulunacaktır, hangi akılla izah edilebilir? Bu mantığa göre, kızların evlenme yaşını için mecburî öğretimi 12 yıla çıkarmak yetmeyebilir, doğum yapamayacakları yaşa kadar zorunlu öğretimi sürdürmek kesin çözüm olur! Haydi kızlar ömür boyu mecburî eğitime! Türkiye’de böyle tutarsız, mantıktan yoksun saçmalamalar “fikir” addediliyor
Çağımızın öğretim modeli, “okulsuz toplum” olarak adlandırılıyor. Mecburi öğretim 19. yüzyıla has bir uygulama olarak değerlendiriliyor. Türkiye’de eğitim ideolojikleştirmenin aracı. Eğitimimizin en büyük açmazı da bu.
İlk yazımızda, Rahibe Tereza’dan söz etmiştik. Buradan Bayan Türkan’ı sanki Tereza’ya nisbet ettiğimiz mânası çıkmasın. Asla böyle bir niyetimiz yok. Bu Tereza’ya haksızlık olur. Tereza’ya atfedilen şu cümleler onun muvahhidliğe hayli yaklaştığını gösteriyor: "Yalnızca bir Tanrı vardır ve O, herkesin Tanrı'sıdır. Bu yüzden, Tanrı'nın önünde herkes eşittir. Her zaman dediğim gibi, bir Hintliye daha iyi bir Hintli, bir Müslümana daha iyi bir Müslüman, bir Katoliğe daha iyi bir Katolik olması için yardım etmeliyiz.”
Bu ifade size yetmiş iki buçuk millete bir gözle baktığını söyleyen Yunus Emre’yi hatırlatmıyor mu? Çağdaş yaşamcı hatun yüz yetmiş iki buçuk millete bir gözle bakıyorsa bile, Müslümanlara böyle bir gözle bakmadığı kesin. Ne olursan olacaksın, fakat Müslüman olmayacaksın!
Başörtülü kızlara asla burs vermiyormuş.
Hiçbir gerekçe bu ilkel ayrımcılığı mazur gösteremez. Hangi geniş ufuklu, büyük düşünen kişi böyle bir söz edebilir? Merhamet damarları kurumuş birisi nasıl “yardımsever azize” rolüne soyunabilir?
Mevlâna, herkesi dergâhına çağırıyor; çünkü herkesi kendine çekecek engin bir öğretinin sahibi. Hanımefendinin, kıytırık ideolojisi tamamen kine, nefrete dayanıyor. Kendisi gibi düşünmediğine inandığı çocuklardan korkuyor. Onlar ihtiyaç içinde olsalar bile, yardımdan imtina ediyor.
Kim böyle apaçık ayrımcılık yapan birine azizelik pâyesi verebilir? Velev ki Vatikan olsa! Türkan hanım ve hempaları neden çocuklarla, gençlerle ilgileniyorlar peki? Gerçek bir iyilik hareketi oluşturmak ve insanlara ayrım yapmadan yardımcı olmak için mi? Onların burs verdikleri çocuklara, tahsisen kızlara vaad ettiği ne?
Çarpık modernleşme, dinsiz çağdaşlaşma... Modernlik, kadına neler verdi, nelerini aldı? Önce bunu tartışmamız lâzım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi