M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Müslümanların dikkatlerine

Müslümanların dikkatlerine

Münzel (Hak katından indirilmiş) ilahî İslâm dini hiçbir beşerî ideoloji ile uyuşmaz. İslâm Faşizm ile, Nazizm ile, Marksizm-Leninizm ile, Baassizm ile ve diğer ideolojilerle uyuşmaz.

Hattâ İslâm, İslâmizm (İslâmcılık) denilen ideoloji ile de özdeş değildir.

İlâhî İslâm dinini, beşerî ideolojilerle özdeşleştirmeye çalışanlar sapıktır ve saptırıcıdır.

Dini anlamak için akıl lazımdır. Lakin akıl bir âlet ve vasıtadır, dinin kaynağı değildir.

Aklı olmayanın dini mükellefiyeti (yükümlülüğü) yoktur.

Din bilgilerinin, hükümlerinin kaynakları dörttür. Bunlara edille-i erbaa (dört delil) denir. (1)Kur'ân, (2) Sünnet, (3) İcmâ-i Ümmet, (4) Kıyas-ı fukaha.

İctihad delil ve kaynak değildir, ehliyeti ve liyakati olanlar için dinî hüküm çıkartma metodudur.

İslâm dinini tehdit en büyük tehlikelerden biri, ehil olmayan yarı cahillerin ve kötü niyetlilerin kendi heva, re'y ve hevesleriyle Kur'ân'ı yorumlamaya ve ondan hüküm çıkartmaya yeltenmeleridir.

Kur'ân tercümeleri, meâlleri ve tefsirleri Kur'ân'ın kendisi değildir.Türkçe Kur'ân demek çok büyük bir yanlışlıktır.Türkçe tercüme, meâl veya tefsir denilebilir.

Kur'ân'da yanlış yoktur. Tercümelerde, meâllerde, tefsirlerde olabilir.

Namazda kesinlikle Kur'ân âyetleri dışında kıraat olmaz. Türkçe Kur'ân tercümesi veya meâli ile namaz kılınmaz.

Merhum MehmedÂkif, Arapça Kur'ân nazmının yerine konulacağından korktuğu için yaptığı tercümenin yakılmasını vasiyet etmiştir. Bu vasiyeti yerine getirilmiştir. Âkif, İslâm'ı hepimizden iyi bilen bir kimseydi...

Hiçbir ilâhiyatçının dinde reform, yenilik, değişiklik, azaltma, sulandırma yapmaya hakkı yoktur. Böyle bir şey büyük bir sapıklıktır. Küfre kadar gider.

Ne mâzide, ne de çağımızda ve günümüzde "İbrahimî dinler" olmamış, sadece bir tek ibrahimî din olmuştur.O da İslâm'dır.

Hazret-i Musa'nın ve Hazret-i İsa'nın (aleyhimesselam) dinleri İslâmdı. Bugünkü Musevilik Hz. Musa'nın, bugünkü Nasranilik Hz.İsa'nın dini değildir.

"Günümüzde üç hak din vardır.İslâm'ın dışındaki dinlere inananlar da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir" diyenlerin küfre düşmüş olmalarından korkulur. Bu konuda İslâm âleminin büyük ulemâsına ve fetva makamlarına müracaat edilerek fetva istenmelidir.

Ashabın büyüklerinden Hz.Ebû Hureyre'ye iftira atan, onu yalancılıkla suçlayan bozuk ilâhiyatçıların muhaddisliğe soyunmaları gülünçtür.

Mânevî tevâtür beyyinesi ile sabit olan, Hz.İsa'nın âhir zamanda nüzulünü inkâr eden oryantalist kılıklı ilâhiyatçıların dinimiz hakkında ileri geri konuşmalarına itibar edilmez.

Fazlurrahman bozuk bir adamdır. Gerçek din alimi değildir. Onun "Tarihsellik" mezhebi ve doktrini sapıktır, bozuktur. Fazlurrahmancıların dinimizi bozmalarına, tahrif etmelerine fırsat ve imkân vermemeliyiz.

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ABD ve İsrail tarafından İslâm'ı bozmak, Müslümanları sapıtmak için hazırlanmış bir düzen ve tuzaktır. Mü'minler bu tuzağa düşmesinler.

Selefîlik, gulüvve sapmış aşırılığa kaçmış İbn Teymiyye ve takipçilerinin mezhebidir. Hak bir mezhep ve doktrin değildir.

Bozguncular dinimizi mihraptan yıkmaya çalışıyor. Açıkça din düşmanlığı yapmıyor, dini tâmir bahanesiyle tahribe çalışıyor.

Sevgili Müslümanlar:

1. Cumhur-i ulemâ yolundan ayrılmayınız.

2. Sünnetsiz İslâm olmaz. Ehl-i Sünnet yolundan ayrılmayınız.

3. İslâm dininde kesinlikle reform yapılamaz.

4. Dini kendimize değil, kendimizi dine uydurmaya çalışalım.

5. Kabahat İslâm'da değil, Müslümanlardadır.

6. Fıkıh Kur'ân'dan ve Sünnetten çıkartılmış İslâmî hükümler demektir. Fıkhı inkâr, dolaylı olarak İslâm'ı inkâr olur.

7.İlmi, icazeti, ehliyeti, liyakati olmayanlar ictihad yapamaz.

8. Peygamberimizin ölümünden önce İslâm dini tamamlanmıştır. O günden bugüne dinimiz tamam olarak bize intikal etmiştir.

9.Kur'ân'ın ehl-i sünnet dışı tercüme, meal, tefsir ve yorumlarını kabul etmemeliyiz.

10.Alet ilimlerini ve 'âli ilimleri icazetli üstadlardan okuyup, imtihan verip icazet almamış kimselerin din hakkındaki bozuk görüş, yorum, fetva ve açıklamalarını kabul etmemeliyiz.

11. Din konusunda cadde-i kübradan, sevad-ı azamdan ayrılmamalıyız.

12. Dinimizin asılları, temelleri, ana hükümleri evrenseldir. Onlarda değişiklik olamaz.

13. Fıkhın ve şeriatin en küçük ve ayrıntıya ait hükümleri bile değişiklik kabul etmez. Zaten füruatta çeşitlilik vardır. Bu çeşitlilik geniş bir rahmet ve zenginliktir.

14. Kâfirler ve münafıklar ılımlı, ehlî (evcil), sulandırılmış, fıkıh ve şeriattan arındırılmış düzmece ve türeme bir İslâm çıkartmak istiyor. Onların oyununa gelmemeliyiz.

15. Ehl-i sünnet Müslümanları birr/sâlih veya fâcir imamın ardında namaz kılar. Lakin, imamın fıskı, fücuru, bid'ati kendisini küfre götürecek mahiyette olursa onun ardında namaz kılınmaz. "Tevhid inancı ile Teslis inancı birdir" diyen imamın ardında namaz kılınmaz...

16. Şazz, aykırı, kıyıda köşede kalmış, cumhur-i ulemânın itibarına nail olmamış dinî fikir, görüş ve yorumları kabul etmemeliyiz.

Bu yazımdaki bilgiler şahsî görüşlerim değildir, Ehl-i Sünnet kitaplarında yazılı olan doğru bilgilerdir.

Sevgili din kardeşlerimin dikkatlerine sunulur.

HOPARLÖR BELÂSI

Şehir merkezindeki tarihî Mimar Sinan yapısı camide öğle namazında beş saf cemaat vardı. Müezzin kamete kalktı, ben de üçüncü safın ortasında yer aldım. Aman ya Rabbî!.. Başımın üzerindeki kandilin ortasına bir hoparlör koymuşlar, sonuna kadar açmışlar, neredeyse kulak zarlarım patlayacaktı. Namaz başlamadan oradan kaçtım, kenarda bir yere gittim.

Camilerdeki hoparlörlerin ayarlanmasından artık ümidimi kestim.

Eskiden daha sık cemaate gidiyordum. Avaz avaz bağırtılan korkunç ve berbat hoparlörler yüzünden artık eskisi kadar camiye gitmiyorum.

Hoparlör değil, baş belâsı...
Cemaate baktım. Kostümlü, kravatlı, yüksek tabakadan Müslüman yoktu.İşçi, esnaf, fakir, orta halli kimseler. Kostümlü, kravatlı İslâmcılar nerede? Onlardan namaz kılanlar, münferid olarak (tek başlarına) şurada burada yalap şalap kılarlar. Önemli işleri vardır. Kimisi rant peşinde koşar, kimisi cemaatçilik yapar, kimisi kulis...

İslâm dininde şer'î özrü olmayan hür ve mukim erkekler farz namazları cemaatle kılar. İslâmcılık dininde böyle bir mecburiyet yoktur.Özrü olmadığı halde cemaati terk eden bir Müslüman, dolaylı şekilde köle statüsüne düşmüş olur da bunun farkında olmaz. Zaten neyin farkındayız...

Yemekten sonra Divanyolu'ndaki Yazarlar Birliği lokalinde bir kahve içtim. Yoldan geçen bir serbest muhasebeci izin alıp masama oturdu. Acı acı dert yandı. Kimsecikler vergisini doğru dürüst ödemiyormuş.Kiraları düşük göstererek az stopaj ödüyorlarmış... Ona, A'dan Z'ye her şeyin bozuk olduğu, bütün çivilerin yerinden oynamış bulunduğu bir toplumda vergilerin de kanuna göre ödenmeyeceğini söyledim.

Divanyolu'nda lüks kitapçı dükkanları var. Turistler, yabancılar için İngilizce, Fransızca, Almanca kitaplar satılıyor. O bölge avukat ve okumuş Türk dolu ama onlar pek kitap okumaz.

Fransa'dan, Tunuslu bir profesörün kaleme almış olduğu Vehhabilikle ilgili Fransızca bir kitap getirttim. Kitabın ücreti, yol parası 72 lira tuttu. Bu fiyatlarla yeni yayınları getirtip okumam imkansız.

Âhir ömrümü sâkin ve huzurlu bir yerde geçirebilsem...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi