Sayın idarecilerimiz lütfen kiminle dans! ettiğinize dikkat edin…

Sayın idarecilerimiz lütfen kiminle dans! ettiğinize dikkat edin…

Tüm dünyada taş çatlasa 12-15 milyon Yahudi yaşamaktadır. dünya nüfusuna oranla, devede kulak değil, pire bile sayılacak kadar az olan bu güruh neden her taşın altından çıkıyor. Nerede bir kan, gözyaşı, feryat, çığlık, açlık, savaş, terör, örgüt, çete, derin devlet, mahfil, loca, kulüp vb gizli aşikar klik varsa; orada Siyonizm var, Yahudi var.
Bunun elbette birden fazla sebebi var. Ancak en büyük sebep bunların tahrif ettikleri Tevrat kaynaklı bozuk akideleri olsa gerek. İşte bazı örnekler:
Ve o kralların günlerinde göklerin Allah'ı (Yehova) ebediyen harap olmayacak bir krallık kuracak ve onun hakimiyeti başka bir kavme bırakılmayacak; ancak bu krallıkların (devletlerin) hepsini o parçalayacak ve bitirecek. (daniel bab 2 ayet 44)
O zaman Rab Yehova bütün bu milletleri önünüzden kovacak ve sizden büyük bir kuvvetli milletlerin mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak. (tensiye bab 11 a. 23-24)
Eğer kendi yüreğinde bu milletler benden çokturlar nasıl onların mülkünü alabilirim dersen onlardan korkmayacaksın... (tensiye bab 7 a 17-18)
Ve Allah'ın Rab (Yehova) o milletleri senin önünden azar, azar kovacak, onları çabukça bitiremezsin yoksa senin üzerine kir hayvanları çoğalır ve Yehova onları krallarını senin eline verecek. (tensiye bab 7 a 22-24)
Temelde şiddetli bir ırkçılığa ve maddeciliğe dayanan bu inançla yüzyıllardan bu yana Siyonist zihniyetteki Yahudiler , Hz.Adem'in oğullarının elinden kendilerinin "tabii hakkı" olan bu mali geri almaları yolunda gerek sosyalizm, gerek kapitalizm sahalarında mücadele etmektedirler. Ancak kendilerinden sayıca çok daha güçlü olan diğer milletlerin devletlerini ve mülklerini ele geçirmek için kaba gücün ve açıkça onlarla karşı karşıya gelmenin fayda sağlamayacağını çok iyi bilen Siyonistler - Masonluk - Felsefe - Siyaset - Basın - Propaganda - Ekonomi - Bankacılık - Anarşiler - Savaşlar ve Ahlakı ifsat gibi stratejik silahlar kullanarak bu görünmez istila hareketini sürdürmektedirler.
“1837 Yılında yapılan bir sayıma göre Filistin'de 9000 yahudi yaşamaktadır hepsi de topraksızdır.1840 yılında Britanya İmparatorluğu Küdüs'te bir elçilik kurduğunda İngiliz Lord Palmerston "Britanya İmparatorluğunun yüksek çıkarlarını korumak üzere" burada bir Avrupalı Yahudi yerleşim kolonisi kurma fikrini ortaya attı. Filistin de kurulacak müslüman olmayan bir devlet ingiliz emperyalizminin ortadoğuda ileri karakolu olacak hem de Avrupa'daki yahudi nüfus azaltılmış olacaktı.. Zaten tevrata göre Nil nehri ile Fırat nehri arasındaki topraklar tanrının(yahova)israil oğullarına vadettiği topraklardı..Yahudiler ikibin yıldır dini törenlerinden sonra 'gelecek baharda Kudüs'te buluşacağız' diye sayıklıyorlardı.Avrupa ve Amerika basınında kampanyalar düzenlendi: "Vatansız halka, halksız vatan". Yahudiler vatansızdılar ve Filistin halksız bir vatandı..Filistin siyonistlere verilmeliydi.Halbuki Osmanlı Devletinin elindeki bu topraklarda araplar ve türkler yaşamaktaydı.1800'lü yılların başlarında Filistin'de bini aşkın köy vardı. Kudüs, Hayfa, Gazze, Yafa, Nablus, Akre, Eriha, Ramle, Hebron ve Nasıra gelişmekte olan kentlerdi. Arazi baştan başa sulama kanalları ile örtülüydü. Filistin'de yetişen turunçgil, zeytin ve hububatın ünü dünyayı sarmıştı.” (Ralph Schoenman,Siyonizmin Gizli Tarihi,KardelenYayınları,1992,s 19)
Filistin'de Yahudilerin oturduğu ilk yerleşim yeri 1860 ta kuruldu.Filistine Yahudi göçü Rus çarı II.Aleksendr'in öldürülmesi ile hızlandı.Ruslar çarlarının öldürülmesinden Yahudileri sorumlu tuttular.Rusya'da zaten güçlü olan Yahudi düşmanlığı suikasten sonra iyice arttı.Rusya'da Yahudiler kendilerine ait mahallelerde oturuyorlardı.Ruslarla karışmıyorlardı.Yahudi mahallelerine karşı 'pogrom' denilen baskın ve öldürmelerin artması yahudilerin Amerika,Avrupa ve az bir kısmının Filistin'e göçünü başlattı. Rusya'da o tarihlerde 3 milyon yahudi vardı. Esasen hitlerin katliamı da almanyadan filistine Yahudi göçünü hızlandırmak için yapılan Yahudi kaynaklı bir plandır.
Osmanlı devletinde Yahudilerin toprak satın alması yasaktı.Ticaret,tefecilik, bankerlik,kuyumculuk ve gümrüklerle ilgili işler yapabiliyorlardı.1882 yılında, Osmanlı Devleti hacılar hariç tüm Yahudilerin Filistin'e girişini yasakladı. Fakat bu önlem Yahudi göçünü durdurmak için yeterli değildi. Kendilerini hacı gibi gösterip giriş yaptıktan sonra kolonileştirme faaliyetlerine devam ettiler ve geri dönüş yapmadılar. 1884 yılına gelindiğinde Dâhiliye Nazırı yeni bir yasa çıkardı. Yasaya göre, hacılar da dâhil olmak üzere vizelerini yetkili Osmanlı şubelerine onaylatmayan Yahudiler, Filistin'e kabul edilmeyecekti. Fakat bu önlem de soruna tam bir çare olmadı. Yahudiler sahte pasaport kullanmak suretiyle bu engeli de aşmayı başardılar. 1887 yılına geldiğimizde Osmanlı Devleti daha ciddi önlemler alma yoluna gitti. Yeni kanunlara göre, Yahudiler Filistin'de sadece bir ay kalabileceklerdi ve Filistin'e girerken depozit olarak büyük bir meblağ ödemek zorundaydılar. Ödemiş oldukları depozit ise Filistin'den çıkarken kendilerine iade edilecekti. Fakat bu önlemlerle de istenen sonuç elde edilemedi. Yahudiler Almanya, Avusturya-Macaristan ve İngiltere gibi ülkelere başvurarak bu ülkelerin vatandaşları haline geliyorlardı. Daha sonra ise Osmanlı Devleti Yahudilerle değil de yabancı ülkelerin vatandaşlarıyla uğraşmak zorunda kalıyordu.Bütün bu yasak ve tedbirleri yahudiler azimle deldiler. Kudüs mutasarrıflarını, kaymakamları,tapu müdürlerini satın aldılar.

Yahudiler satın aldıkları toprakları kendi adamları olan yerli halktan kimselerin üzerine tapu çıkararak alıyorlardı.Tıpkı bugün GAP ta ve diğer bölgelerde yaptıkları gibi.Yahudi göçmenlerin bazı engellere rağmen kolayca toprak satın almaları yahudi milyarderleri ve yahudi dünyasında ilgiyle karşılandı. (burada şunu unutmayalım ki bu toprak satanlar Filistindeki hristiyan araplardır Müslümanlardan bu hiyaneti yapanlar yok denecek kadar azdır. Yahudinin korsan devlet vasıtasıyla istimlak! Adı altında el koyduğu topraklar zaten çoktur.)
Siyonist hareket yahudi sayısının ve toprağının artması ile güçlenmeye başladı.Siyonistler bölgede bir Yahudi devleti kurma planlarında Osmanlı İmparatorluğu, Britanya, İmparatorluk Almanyası gibi tüm egemen güçlerle ilişki kurdu ve destek aramaya başladı. 1896 yılında Filistin'i Siyonist harekete bağışlaması yolunda Osmanlı İmparatorluğunu ikna etmeye yönelik bir plan ortaya atıldı. 1854 te Osmanlı Devleti Kırım Harbine girerken ilk dış borcunu alıyordu.Otuz sene içinde Osmanlı Maliyesi borç ve faiz ödemelerine dayanamayarak aynen bugünkü gibi iflas etti. Duyun-Umumiye'yi yani bir çeşit bugünkü İMF yi kabul ederek maliyesini,iktisadi idaresini Avrupalılara teslim etmişti.
Teodor Herzel 1896 yılında Osmanlı İstihbaratının Avrupadaki ajanlarından Newlinski ile İstanbula gelerek II.Abdülhamit'le görüştü.Yirmi milyon altın karşılığında Filstin'e yahudi göçünün serbest bırakılmasını yani Filistin'i satınalmak istedi.Abdülhamit şiddetle Teodor Herzl'in teklifini reddetti. Newlinskiy'e Herzl'e iletmesi için şu cevabı verdi: 'Eğer Bay Herzl senin benim arkadaşım olduğu gibi arkadaşın ise, ona söyle bu meselede ikinci bir adım atmasın.Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil, milletime aittir.Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz.Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı birer birer Plevne'de şehit düşmüşlerdir. Bir tanesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanlarında kalmışlardır. Türk imparatorluğu bana ait değildir,Türk milletinindir.Ben onun hiçbir parçasını vermem. Bırakalım, Museviler milyonlarını saklasınlar, benim imparatorluğum parçalandığı zaman onlar, Filistin'i hiç karşılıksız ele geçirebilirler.Fakat yalnız bizim cesetlerimiz taksim edilebilr. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade edemem.'(Doç.Dr.Yaşar Kutluay,Siyonizm ve Türkiye,s 108-109)

Tahttan indirilmesinde birinci derecede Yahudilerin rolü vardı. Çünkü daha o zamanlar Yahudiler Filistin'den toprak istemişler, Sultan Abdülhamidde reddetmişti.

Sonuç olarak:
• Sayın cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar ve tüm vekillerimiz. İyi biliyorsunuzki siyaset dehası abdulhamit han, arkasındaki imparatorluk gücüyle bu yahudilerin desiseleriyle baş edememiştir.
• Tarih boyu bu lanetli kavim bir çok ülkenin başına bela olmuş ve halada olmaktadırlar. Turuncu devrimler vs…
• Nice ülkelerdeki derin devlet planları gibi bizdeki; “kontrgerilla” “özel harekat” “Ergenekon” vb nice hain yapılanmalarda yine yahudinin parmağı vardır.
• Birleşmiş milletlerin 150 den fazla kararını takmayan terörist İsrail korsan devleti bizimle yaptıkları anlaşmaları takarmı?..
• Bu ümmeti elli küsür parçaya bölen bunlar değimli? Osmanlının yıkılmasının üzerinden kaç yıl geçti ki? O günleri canlı yaşayanlar hala aramızdayken neden biz bu siyonist deliğine elimizi, kolumuzu sokup duruyoruz. Kaç kere siyon yılanı tarafından ısırıldık yetmez mi?
• Bu mayınları döşeyen TSK pekala geri temizleyebilir. Ekip, ekipman yetersizmiş falan… bilesiniz ki halk “gel sen onu külahıma anlat” şeklinde karşılamaktadır. Benden söylemesi…
• Hakkat sayın başbakanım! Davos ruhuna ne oldu?
Sayın idarecilerimiz işte size tarihten okkalı bir nasihat.
Ulu Hakan Abdülhamit Han'ı dinleyelim:
“Bana en çok dokunan, bu Mason taslağı Yahudi'nin hâl (tahttan indirme) kararını tebliğ edişi olmuştur. Yıldıza gelen mebus heyetinde Emanuel Karaso'yu hiç unutamıyorum. Bu sûretle Makam-ı Hilafete hakaret edilmiştir. Yahudilerin Hz. Peygamber zamanından beri Sadr-ı İslama ve Makam-ı Hilafet’e karşı duydukları kin ve nefret cümlenin malûmudur. Ben Osmanlı tahtında iken Siyonistlik davası için bir gün huzuruma, beynelminel Yahudi teşkilatının kurucusu Teodor Hertzel ile hahambaşı gelmişlerdi. Bunları Yıldız Sarayı’nda kabul etmiş ve maksatlarını dinlemiştim. Her ikisi, Yahudiler için bir yurt dileğindeydiler. Bunun için de Kudüs'ü gösteriyorlardı. Hattâ utanmadan Teodor Hertzel:
-Zat-ı Haşmetpenahilerine arzederim ki, Kudüs için bir kaç milyon altın tensip buyurursanız, derhâl takdime amadeyiz, demez mi? Kan beynime çıkmıştı. Düşün ki, Makam-ı Saltanatımız’a bu iki Yahudi rüşvet teklifi cesaretinde bulunmuşlardı.
-Terkedin burayı, vatan parayla satılmaz, diye bağırmıştım. Işte bundan sonra Yahudiler, bana düşman olmuşlardı.”

Şimdi bu düşmanlık bittimi sizce?!!!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi