Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Türkiye İsrail'e mecbur mu?

Türkiye İsrail'e mecbur mu?

Filistinli kardeşlerimizin toprakları yıllardan beri İsrail'in işgali altında. Bu da yetmiyor Filistinliler kendi ülkelerinde Açıkhava hapishanesinde yaşıyorlar. Gardiyanları ise İsrailliler... Onlar neye izin verirse Filistinliler onu yapabiliyor, onların izin verdiği yere izin verdikleri sürece gidebiliyorlar. Bu da yetmiyor Filistinliler yüz yıllardan beri oturdukları topraklarından çıkartılarak yerlerine yeni Yahudi yerleşim birimleri oluşturuluyor. Bu da yetmiyor Filistin topraklarında Filistinli bırakmamak için toplu katliamlar dahil İsrail her yola başvuruyor. Bunun son örneğini Gazze'ye karşı yürütülen İsrail saldırları... Binin üzerinde sivil Filistinlinin hayatını kaybettiği, on binlercesinin evsiz sokakta yaşamaya mahkum edildiği bu saldırıların arkasından bile sanki suçlu Filistinlilermiş gibi bir hava estiriyor İsrail tarafı. Tüm bu olanlar karşısında beklenen bu ülke ile ilişkileri kesmek, bu olmazsa en alt seviye indirmek değil midir?

Hayır... Türkiye bunu yapmıyor, yapamıyor... Zaman zaman ayranımız kabarıyor, Başbakan'ın ağzından "Siz sivilleri ve çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz" şeklinde tepki veriliyor ama aradan uzun bir süre geçmeden Suriye sınırımızdaki mayınlı arazinin temizlenmesi ve arkasından da buralarda tarım yapmak üzere 45 yıllığına İsrailli bir firmaya verebilmenin hukuki alt yapısının hızarlığına girişiliyor. Sanki Türkiye İsrail'e mecburmuş gibi... Dışarıdan bakınca Türkiye'nin İsrail'e karşı hiçbir mecburiyeti yoktur, olamaz... Ama ilişkilerin sürdürülüş şekline baktığımızda sanki bir mecburiyet varmış görüntüsü ortaya çıkıyor. O zaman bu mecburiyetin ne olduğunun topluma açıklanması gerekmez mi?

Bu girişin arkasından dünkü iki gazetemizde yer alan iki ayrı haberden söz etmek istiyorum. Bu haberden ilki Türk Milletvekili AKP'li Aşkın Asan Akdeniz Asamblesi Türk Grubu Başkanı olarak beraberindeki 7 ayrı ülkeden milletvekili ile Gazze'ye gidiyor. Ne var ki İsrail, Parlamenterlerin Gazze'ye geçişine "Güvenliğinizi sağlayamayız" diye izin vermiyor. Bunun üzerine Parlamenterler Mısır üzerinden uçakla Rafah Kapısına geçiyor ve buradan BM'nin zırhlı araçlarıyla Gazze'ye girebiliyorlar.

Gazze'ye gidecek bir Türk parlamenterin güvenliğini İsrail kime ya da kimlere karşı sağlayacak? Filistinliler Gazze'ye gidecek Türk Parlamentere değil sıradan bir Türk vatandaşına karşı bırakın zarar vermeyi kardeş bilerek bağırlarına basıyorlar. Eğer İsrail'in kontrolü altındaki Gazze ya da Filistin'in diğer bölgelerinde bir güvenlik sorunu varsa ve insanların can güvenliği tehlikede olabiliyorsa bunun sorumlusu İsraillerden başkası olabilir mi?

Kısacası İsrail, Başkanlığını bir Türk Parlamenterin yaptığı 7 kişilik milletvekili grubunu Gazze'ye sokmak istemiyor, bunu da güvenliğinizi sağlayamayız şeklinde bir kılıfa sokuyorlar. Parlamenterler biz sizden güvenliğimizi sağlamanızı istemiyoruz, sadece sizden bir tehlike gelmesin yeter deseler sanıyorum bir gerçeğe dikkat çekmiş olurlardı.

Dikkatinize sunacağım bir diğer haber ise ülkemizdeki Sabetaycıların İsrail'e dönmek isteklerine dair İsrail'e yayınlanan bir gazete haberi. Habere göre ismini açıklamayan Türkiye'deki Sabetaycıların lideri sayıları 60 bin civarında olan Sabetaycıların İsrail'e dönmek istediklerini, bunun için İsrail'in var olan yasağı kaldırmasını talep etmiş. İsrail Yahudilikten çıkanların ülkeye göç etmesine izin vermiyormuş, Sabetaycılerı da Yahudilikten çıkmış olarak kabul ettiğinden dönüşlerine izin vermiyormuş... Halbuki Sabetaycılar İslam'ı kabul etmedikleri halde kabul etmiş gibi görünen bir gruptur. Ne var ki böyle bir görüntü vermeyi bile İsrail kabul edememiş şimdiye kadar. Ancak görünen o ki, önümüzdeki günlerde İsrail, Sabetaycılara da kapılarını açacak.

Elbette İsrail'in kapılarını kimlere ve ne şartlarla açacağı bizim sorunumuz değil. Bu haberlerden bizim almamız gereken ders var. İsrail tüm dünyaya karşı kırmızı çizgilerini sonuna kadar koruyor. Bunun için hiçbir taviz vermiyor. Şu ya da bu ülkeye şirin görünmek adına bu kırmızı çizgilerinden geçici bir süre için bile vazgeçmiyor.

İsrail böylesine kırmızı çizgilere sahipken bu kırmızı çizgilerinin ana unsurunu Arz-ı Mevud olarak tarif edilen toprakların kendilerine ait olduğu inancı oluştururken Suriye sınırımızdaki 500 kilometre uzunluğunda, yaklaşık bir kilometre genişliğinde bir arazi parçasının ne adına olursa olsun bu ülkeye bırakılmasının düşünülmesi bile Türkiye'nin kendi güvenliğini kendi eliyle tehlikeye atması anlamına gelmez mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi