M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Ekranda büyük kavga

Ekranda büyük kavga

Dedikodu, gevezelik, zevzeklik, polemik, horoz dövüşü merakı ruhumuza, iliklerimize kadar işlemiş.

Bazen çok ağır ve haksız saldırılara ve hakaretlere mâruz kalıyorum da cevap vermiyorum. Niçin?..Cevap verirsem hemen bir kıpırdanma, hareket, heyecan başlayacak...Gördün mü, herif Eygi'yi yedi kat yerin dibine batırmış... Ama Eygi de onu yerden yere vurmuş... Heh heh heh... Hah hah hah...

İki tarafın yazıları okunma rekoru kırar, dedikoducular okurken mest olur...O ne demiş, bu ne demiş, birbirlerine nasıl saldırmışlar... Hoh hoh hoh...Hih hih hih... Kih kih kih...

Dedikoducuları memnun ve mesrur etmemek için cevap vermiyorum. İstisnâî olarak verirsem kısa kesiyorum. Zevkleri uzun olmasın.

Faydalı yazılar yazabiliyorsam (inşaallah yazabiliyorumdur)onlar, polemik yazıları kadar ilgi görmez, merak uyandırmaz.

Toplum kavgaya, gürültüye, çekişmeye, tepişmeye pek meraklıdır. Her hafta televizyon kanallarında bir yığın açık oturum yapılıyor. Bunların en fazla ilgi görenleri kavgalı olanlarıdır. Zıt fikir ve görüşlere sahip iki katılımcının sabır taşları çatlıyor, yerlerinden kalkıyorlar ve birbirlerinin üzerine atlıyorlar... Salonda bir heyecan bir heyecan... Yüz bin evde seyrediliyorsa, bunlardan birinin beyi heyecanla karısını mutfaktan çağırıyor:

-Sevgi Sevgi, hemen gel açık oturumda kavga başladı, sakın kaçırma!.. Karı çayı mayı bırakır koşar, gözler fincan, ağızlar faraş gibi açılmıştır, pür dikkat ekrana bakarlar. Profesör Kerkeriz ile düşünür ve yazar Flamingo al takke ver külah çarpışıyor...Müsademe-i efkârdan bârika-i hakikat doğarmış (Düşüncelerin çatışmasından hakikat şimşekleri çakar)... Sunucu ve yardımcıları (reyting sevincinden dört köşe olmuş bir vaziyette) kavgayı ayırırlar. Kameralar çekin çekin, ne güzel bir gelişmedir bu.

Ertesi gün:

"Tüh be!.. Dün gece Kanal Zamzum'da tartışmacılar birbirinin üzerine yürümüş ve dehşetli bir boks maçı olmuş.Biz o esnada Kanal Damdum'daki programa bakıyorduk.Kaçırdık kaçırdık...Ne yazık..."

Sevgi hanım komşusuna anlatır: Açık oturumda harika bir kavga dövüş oldu...Siz görmediniz mi?

Televizyon halkımızı çok değiştirdi. Adeta yoğurdu, şekil verdi.

Faydalı şeylere dikkat etmeyen, faydalıya merakı olmayan, hafızasız bir toplum olduk.

Yararına ve zararına olan şeyleri bilmeyen bir toplum.

Seviye düştükçe düştü.

Ruh asaleti, mürüvvet, fütüvvet, âdab-ı muaşeret (görgü) nezaket, incelik kalmadı.

Basit duygularıyla, basit heyecanlarıyla yaşayan bir toplum.

Hassasiyetlerin yerini holiganlıklar aldı.

Bir gece bir TV'de çok ciddî, çok kültürlü, çok sâkin birkaç gerçek düşünür Türkiye'nin meselelerini seviyeli bir üslûpla müzakere etseler ne olur? Çok düşük reyting olur.

Elhamdülillah Ehl-i Sünnet mezhebindenim

On onbeş sene kadar önceydi. Bir gün Sultanahmet civarındaki Divanyolu caddesinden geçerken, Şiî hocası kıyafetinde bir zat gördüm.Şiî hocalarının kıyafetleri çok estetiktir. Başlarında düzgün sarılmış sarıkları, sırtlarında nefis maşlahları... Selam verdim, siz hangi ülkeden geliyorsunuz dedim. Lübnan'dan dedi. Lübnan, eskiden Osmanlıda olduğu gibi interconfessionnel, yani çeşitli dinî ve kültürel cemaatlerden oluşan bir yapıya sahiptir.

Cumhurbaşkanı Marunî Hıristiyanlardan olur, Başbakan Sünnî, Meclis Başkanı Şiî... Kabinede Dürzi bakan olur, Ermeni bakan...

Lübnanlı hocaya sordum: Hangi cemaate mensupsunuz? Kaşlarını çattı, sorum hoşuna gitmemişti. Cemaat memaat yok, ben Müslümanım dedi.

Söylediği söz güzeldi ama taqiyye yaparak kimliğini saklamıştı. Pekâlâ "Müslümanım Şiîyim..." diyebilirdi. Şiî hocası olduğu halde bunu niçin gizliyordu?

İslâm dünyasında çeşitlilikler, faklılıklar vardır.

Hazret-i Ali efendimizi (radiyalahu anh ve kerremallahu vecheh) şehid eden Haricîler de biz Müslümanız derler. Namaz kılarlar, diğer ibadetleri eda ederler.

Mirza Gulam Ahmed Kadiyanî'yi (hâşâ) nebi olarak kabul eden Ahmedîler de Müslümanız diyor.

Selanikli Avdetîler, sıkıştılar mı "Elhamdülillah biz de Müslümanız" derler.

Evet bugün yeryüzünde 73 çeşit Müslüman vardır.

Bunlar, dinin üsûlünde (asıllarında, temel inançlarında, esaslarında) birlik halinde değildirler.

Vehhabîlere göre Allah göktedir.Bu, O'nun muhkem sıfatıdır ve inkâr eden kâfir olur.

Sünnîlerle Şia nice esaslı konuda zıttır.

Yeni zuhur eden Diyalog mezhebinde, İslâm'ın Hak katında tek hak din olduğu kabul edilmez ve üç ibrahimî hak din olduğu inancına yer verilir.

Fazlurrahman mezhebine göre nice Kur'ân ayeti ve nice sahih hadîs tarihseldir ve günümüzde hükümleri geçerli değildir.

İlm-i Kelam kitaplarında firak-ı dalle anlatılır.

Ehl-i Sünnet ve Cemaat camiası içinde dört hak fıkıh mezhebi vardır. Bir Müslüman bu dört hak mezhepten birine mensup olduğunu belirtir ve beyan ederse onun Sünnî olduğu anlaşılır.

Bir Sünnî Müslümanın mezhebi olması gereklidir. Mezhepli olmak caiz, mezhepçilik yapmak, mezhep taassubuna sahip olmak caiz değildir.

Zamanımızda Türkiye'de bir sürü mezhep, fırka, hizip, taife türemiştir.

Meselâ Nasirüddin Albanî'yi üstad, imam, önder kabul edenler vardır. Bu zat aleyhinde Sünnî ulemâ ciltlerle kitap yazmış, bozuk ve bid'at fikirlerini, görüşlerini red ve cerh etmiştir. (Bu konuda bir yazı kaleme alacağım.)

Azılı Farmason Afganî'yi Müslümanlara rehber, kılavuz, önder, kurtarıcı gibi gösterenler vardır.

Şeriatî'yi de üstad bilenler bulunmaktadır.

Böyle bir kaos ve kargaşa içinde Ehl-i Sünnet Müslümanlarının itikaden ve fıkhen hangi hak mezhebe mensup olduklarını beyan etmelerinde hiçbir sakınca yoktur.

Meselâ bendeniz:

"Ehl-i Sünnet ve cemaat Müslümanıyım. İtikaden Mâturîdiyim, amelen mezhebim Hanefîyim."

Benim bu yazımdan Şiîler, mezhepsizler, telfik-i mezâhib taraftarları, Afganîciler, Fazlurrahmancılar, Neo-Haricîler, Reformistler, Modernistler, şunlar bunlar memnun olmazlarmış. Bu onların bileceği bir iştir.

Şiîler Türkiye'yi Şiî yapmak istiyor.

Fazlurrahmancılar, Ehl-i Sünneti kaldırıp kendi mezheplerini hakim kılmak istiyor.

Şu mâlum ve mâhut kıdemli ilâhiyatçı Türkiye Müslümanlarını Afganîci yapmak istiyor.

Onlara karşı ben de "Müslümanım elhamdülillah... Ehl-i Sünnettenim... İtikadda imamım İmamı Mâturidî, amelde mezhebim Hanefîliktir..." dersem niçin yanlış olacakmış, suç olacakmış?

Bazı mutaassıplar (fanatikler, bağnazlar) "Mezhepler puttur..." gibi aşırı sözler ediyor. Bu gibi sözler, beyanlar Ehl-i Sünnet dışıdır, hezeyandır.

Bid'at fırkalarına mensup aşırılığa, gulüvve sapmış bazı kişiler, neredeyse Sünnîyim, Şâfiî veya Hanefîyim demeyi küfür sayacaklar.

Hiç kimse taqiyye yapmasın, herkes hangi inanç ve amel mezhebine bağlıysa samimî şekilde açıklasın.

Kendi bozuk ve bid'at mezhebine (veya fırkasına) içinden sımsıkı bağlı olacak, zahirde ise "Mezhebe lüzum yoktur" diye bağıracak. Kimsenin böyle bir riyakârlığı yapmaya hakkı yoktur.

Bugün ülkemizde Yüce İslâm dini ile resmî ideolojiyi te'lif etmeye (bağdaştırmaya, birleştirmeye) çalışan bid'atçiler bulunmaktadır. Onların önündeki en büyük engel Ehl-i Sünnettir. Onu yıkacaklar ki, kötü emellerini gerçekleştirsinler. Allah onlara fırsat vermesin.

Sevgili kardeşlerim!.. İtikaden ve 'amelen Ehl-i Sünnet mezhebine bağlı olduğunuzu iftiharla söyleyiniz. Mezhepli olunuz, lâkin asla mezhepçilik yapmayınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi