Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Küresel krizden sonra, şimdi de küresel salgın!

Küresel krizden sonra, şimdi de küresel salgın!

Domuz gribi önce Meksika'da görüldü ardından ABD'de yayıldığı duyuruldu... Elbette küresel köyün jandarmasında herhangi bir kriz ya da salgın çıkmaya görsün hemen tüm dünyayı etkisi altına almaya başlıyor. Ekonomik krizde böyle olmuştu... Şimdi domuz gribi salgınında da benzer görüntüyü yaşıyoruz. ABD sanki kriz ve salgın ihraç merkezi gibi.

Böyle olunca da her kriz ve salgının arkasından bir takım komplo teorileri de gündeme geliyor. Ekonomik krizin küresel sermayenin sahipleri tarafından özellikle tetiklendiği ileri sürüldü. Domuz gribi salgını ile birlikte de bir başka iddia konuşulmaya ve yazılmaya başlandı. Buna göre ABD domuz gribinin önce aşısını bulmuş ve üretmeye, ardından da gribi dünyaya ihraç etmeye başlamış. Bu tür iddialar bir iddiadan ileri gitmeyebilir ama ABD'nin Domuz Gribi hastalarına sıradan bir ilaç verip yurt dışına çıkışlarına izin vermesi sanki hastalığın dünya üzerinde yayılmasını istediğini göstermez mi? Sağlık Bakanımız Recep Akdağ'ın geçtiğimiz günlerde Amerika'dan Türkiye'ye gelen ve Domuz Gribi oldukları tespit edilen iki hastanın Amerika'da doktora gittiklerini ancak, tedavileri yapılmadan ilaç verilerek gönderildiklerini açıkladığını hatırlayacak olursak Amerika'nın domuz gribi ihracını tetiklediğini ileri sürmek komplo teorisi olmaktan çıkmaz mı?

Bir olayın kaynağını ABD oluşturuyorsa tüm uluslararası örgütler de harekete geçiyor. ABD'nin istekleri doğrultusunda hemen dünyanın tümünü kapsayan kararlar alabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'nun 41 yıldır ilk defa küresel grip salgını alarmı vererek tüm dünyayı domuz gribi salgınının tehdit ettiğini ilan ediverdi. Bu karar elbette tüm ülkeleri öncelikli olarak aşı temini konusunda harekete geçmeye zorlayacak. Türkiye şimdiden aşı siparişi için harekete geçmiş durumda.

Bir salgın söz konusu ise her türlü tedbirin alınması gerekir. Söz konusu olan insan sağılığı ve hayatıdır. İnsan hayatından daha önemli bir şey olamayacağına göre tüm ülkeler kesinin ağzını açmak durumundadırlar. Bunun yadırganacak bir yanı olamaz.

Dileriz salgın korkulacak boyutlara ulaşmaz, çok fazla insan hayatını kaybetmeden yok olur gider... Çünkü, daha yakın denebilecek bir geçmişte de Kuş Gribi salgını gündeme gelmiş, söz konusu salgının 100 binlerce insanın ölümüne yol açabileceği ileri sürülmüş, her gün televizyon ekranlarında bu gribinin ne kadar tehlikeli olduğu uzmanlar tarafından anlatılmaya çalışılmıştı. Neticede kümeslerdeki tavukların bir kısmı ilaçla bir kısmı da canlı canlı yakılarak kökü kurutulduktan sonra kuş gribi de kaybolup gitti. Halbuki kuş gribinin başlangıçta göçmen kuşlar vasıtasıyla bu kuşların göç yollarındaki ülkelere sıçradığı ileri sürülmüştü. Tavuklar yok edildi ama göçmen kuşlar hâlâ varlıklarını sürdürüyor ve göçlerine devam ediyorlar. Türkiye'de bu kuşların göç yolları üzerindeki yerini koruyor.

Tüm bunlar birlikte düşünüldüğünde domuz gribi olayında da dünyanın bir senaryoya kurban edildiğini düşünmek fazlaca hayali gelmiyor insana.

Bu noktada Dünya Sağılık Örgütü (WHO) Genel Müdürü Margaret Chan'ın açıklamasından iki cümleyi arka arkaya aktarmak istiyorum. Chan'ın ilk cümlesi tam bir felaket habercisi:

"Domuz gribi şu an durdurulamıyor."

Bir salgının vehametini anlatmak için kullanılabilecek en ağır cümle bu olsa gerek.

Chan daha sonra domuz gribinin görüldüğü ülkelerin ikinci dalga vakalara hazırlıklı olmaları gerektiğini belirttikten sonra, Grip uzmanlarının tavsiyesi üzerine WHO üyesi 193 ülkeye sınırlarını kapatmaması veya insanlara, gıdalara ve hizmetlere sınırlama getirilmemesi çağrısında bulunuyor.

İnsan ister istemez "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" demekten kendisini alamıyor. Çünkü, söze salgının önünün alınamadığını belirterek başlayan Dünya Sağlık Örgütü Genel Müdürü, arkasından sınırın kapatılmamasını tavsiye ediyor. Eğer salgının önü alınamıyorsa sınırların kapatılması bir tedbir olarak düşünülemez mi?

Bu arada Dünya Sağlık Örgütü'nün küresel grip salgını alarmı vermesinin ardından ülkemizde hemen Hacc konusu gündeme taşındı. Bazıları Hacca gidişi engellemek için bir fırsat yakaladıklarını düşünmeye başladılar.

Yol emniyeti salgın hastalık gibi sebeplerden dolayı ortadan kalkacak olursa Hacca gidilmeyebilir ama ülkeler dış kaynaklı bazı senaryoların kurbanı olmamaya dikkat etmek durumundadırlar. Yıllar önce de her Hacc mevsiminde Suudi Arabistan'da kolera görüldüğü şeklinde haberler medyamızda yer alır, Hacc mevsimi geçince de ne koleradan ne de benzer haberlerden eser kalırdı. Şimdi de benzer bir oyuna gelinmemesi gerekir.

Sağlık ve insan hayatı için her türlü tedbire evet ama dış kaynaklı senaryolara hayır diyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi