Onlar aslında irtica ile mücadele ediyor...
Eski bir çamaşır makinası reklamı vardı. Kadın örgü örüyor veya ev işleri yapıyor, yahut da komşusuyla dedikodu... “Ben aslında çamaşır yıkıyorum!” diyor. O sırada otomatik çamaşır makinasının şeffaf kısmından çamaşırların makina içinde döndüğü görülüyor...
“İrtica” kavramının siyasî literatürümüze armağan edilişinin yüzüncü yılındayız. Malûm, 31 Mart 1909 Vak’ası, İttihatçılara böyle zengin bir edebiyatın kapısını sonuna kadar açmıştı. Bu kapıdan nice üniformalı, üniformasız kahramanlar geldi geçti. Kimi zafer takları altından geçirilerek tebcil edildi, kimi yüksek makam ve mevkilere yükseltilerek takdir edildi. Servet ü samana boğulanlar da oldu.
Birileri bu kadar uzun zamandır irtica ile mücadele ediyor. Fakat ortada sonuç yok! İrtica ile mücadelede bugüne kadar başarısız olanlara nasıl güveneceğiz?
1960 darbecileri irtica ile mücadele ediyorlardı, 12 Martçılar keza, 12 Eylülcüler de elbette! Ya 28 Şubatçılar? Her biri bir irtica ile mücadele kahramanı idi! 27 Nisan e-muhtıracılarının da niyeti buydu.
“İrtica ile mücadele” akan suları durdurdu.
Kim bu irtica? Demokrat Parti, Adalet Partisi, Millî Nizam Partisi, Millî Selamet Partisi, Doğru Yol Partisi, ANAP, Refah Partisi ve nihayet AKP... Kısacası ülkenin modernleşmesinde ve gelişmesinde payı olan bütün siyasî hareketler!
Ne zamana kadar?
“Geçen yıla kadar” diyecektik. Fakat, son vukuat, böyle deme imkânımızı elimizden aldı. Bir yerlerde hâlâ -silsile-i meratip içinde veya dışında- “irtica ile mücadele eylem plan”larının hazırlanmakta olduğu haberleri manşete çıktı. Hem de ne eylem planı! Filan partiyi parçala, feşmekan cemaati bitir, irtica ile mücadele eylem planını sonuca ulaştır!
Emredersiniz! Baş üstüne!!!
Zamanında birçok kereler “irtica odağı” olarak tanımlanmış eski bir partinin başına geçeceği söylentisi yayılan anayasa hukukçusu prof. “irtica ile mücadeleye kimsenin bir şey diyeceği olamaz” diyor. Bir partinin hedef gösterilmesi ise kabul edilemezmiş!
İrtica ile mücadele perdesi altında bugüne kadar yapılanlar elbette hafızalardan silinmiş olamaz.
Birileri, üniforma sırtlarındayken, kendi dar ideolojik zihniyetlerine aykırı gördükleri iktidarlara karşı, “irtica ile mücadele” başlığı altında komplo düzenliyor. Hadi bu sonuncusu gerçek mi değil mi diye tartışılıyor. Ya 2003 yılında yapıldığı kesin olan ve ETÖ kapsamında mahkeme edilmeyi bekleyen bir zamanların anlı şanlı komutanlarının eylem planları neyin nesi?
“Biz gelenekçi bir kurumuz, irtica ile mücadeleden vazgeçmeyiz” açıklamasını beklemeli miyiz?
Henüz böyle bir açıklama ile karşı karşıya kalmadık.
Fakat şu açıkça görüldü ve kabul edildi ki, “irtica ile mücadele” asıl yapılmak isteneni örtmek için başvurulan bir kamuflaj!
“Biz darbe yapacağız! Kendi iktidarımızı kuracağız! Ülkeyi sivil-seçilmiş hükümetlerden daha iyi yöneteceğiz!” demek yerine, “Biz aslında irtica ile mücadele ediyoruz!” deniliyor.
Elbette irtica ile mücadele edenler kendi irticalarını da oluşturuyorlardı. Bir takım saçı sakalı birbirine karışmış düzmece şeyhler, mehdiler, sahte peygamberler... Onlarla iş tutan hatun kişiler, yuvarlanıp duran bir takım meczuplar...
İrtica tiyatrosu bir daha sahneye konulmak yerine bu sefer, doğrudan bir siyasî parti ve bir cemaat hedef seçilmiş! İşte mesele bu! Eski bir komutan, “bu salaklıkla darbe filan yapılmaz” diyor!
Bu müjde bizi çok sevindirdi!
İrtica ile mücadele kavramının böyle salakca bir şey olduğu ikrar edildiği için elbette!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.