Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Vakit’i Susturma Plânı’na niye duyarsız kalındı?

Vakit’i Susturma Plânı’na niye duyarsız kalındı?

Bazı meslektaşlarımızın ifade ettiği gibi; Kurmay Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanan ve adına “darbe belgesi” veya “ihanet belgesi” denilen “AK Parti’yi devirme, Fethullah Gülen cemaatini bitirme” plânının “deşifre” edilmesinin çok önemli bir yönü de, “Türkiye medyası”nda maskelerin düşmesini sağlaması oldu...
Hem “gazeteciler” olarak bizler, hem de “kamuoyu” gördü ki medyada “demokrat”lar olduğu gibi “cuntacı faşistler” de vardır... Aynı şekilde; “özgürlükçüler” de vardır, “omurgasız postal yalayıcılar” da!.. Evet, “ihanet plânı”nın ortaya çıkmasının birçok faydası olduğu gibi, “akredite” gazetecilerin zaman içinde evrimleşip “embeddet”liğe alçalmasının görülmesi de, büyük bir faydadır!..
GAZETECİLER İKNA(!) MI EDİLDİ?
12 Haziran’dan bu yana yapılan yayınları hep birlikte gördük... Kimi gazetelerimiz “ihanet plânı”nı ve bu plânı hazırlayan “cuntacı odaklar”ı deşifre edebilmek için olağanüstü gayretler sarfederken, bazı “iri gazeteler”imiz “esas duruş”a geçip, adeta “Genelkurmay Bülteni” gibi yayın yaptılar!..
Bunlar, öylesine “embeddet”çe yayınlardı ki; “İhanet belgesi ve altındaki imza yüzde 99 doğru” olmasına rağmen, “yüzde 99 sahte” diyenler bile çıktı!..
“Acaba bu postal yalayıcılığının sebebi ne?” diye düşünüyorduk ki; Bugün gazetesinin taa 11. sayfasında “gazeteciler ikna odasına mı alındı?” başlığıyla verilen bir haber, gazetecilerin “balans ayarı”na maruz kaldıklarını gösteriyordu.
20 Haziran günkü Bugün’ün haberi şöyleydi:
“Genelkurmay’da her hafta düzenlenen bilgilendirme toplantısı bu hafta iptal edildi. ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ tartışmalarının yaşandığı bir dönemde toplantının iptal edilmesi manidar bulundu.
Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız’ın önceki akşam akredite basın kuruluşlarından bazılarının temsilcilerini ağırladığı da iddia edildi. Iğsız’ın, temsilcilerle görüşmesinde skandal belgenin gündeme geldiği öne sürüldü. Genelkurmay Karargâhı’ndaki gizli görüşme ‘Gazeteciler ikna odasına alındı’ yorumlarına neden oldu.”
“28 Şubat süreci”nde askerler tarafından “yargı”ya, “üniversite”lere ve “gazeteci”lere verilen “brifing”leri andıran bu “ağırlama”dan sonradır ki; özellikle “kartel” cenahında “ihanet plânı ve onu hazırlayanları aklayan haberler-yorumlar çıkması” son derece manidar geldi bize!
BU SİTEMLER DOĞRU AMA!!!
Bu açıdan bakınca, “bazı meslektaşlarımız”ın yakınmalarına hak vermemek mümkün değil...
Meslektaşlarımız “medyanın tavrı”nı eleştirirken şöyle ifadeler kullanmışlar;
“Bir gazetede ‘Garip Şeyler Oluyor’ sürmanşetiyle haber yapan arkadaşlar topu taca atacak başka bir yaklaşım biçimi sergilemişler.”
“Bir gazetemiz de yukarıdaki taktiğe azıcık meyledip soru işaretleri oluşturmaya çalışıyordu. Neymiş?
‘Acaba eylem planını polis mi koymuş?’
Akla ziyan bir teori.
‘Bu haberi bizden başka kimse yazamaz’ deyip arada bir meydan okuyan bir başka gazete bile İrtica Eylem Planı’nın haberine yer vermemeyi tercih etti. Halbuki onlardan en azından enerji meselelerinde gösterdikleri yayın cesareti kadar bir cesaret ve bağımsızlık bekleniyordu. Şaşılacak bir durum!
(...)
“Medya, ortaya çıkan olaylar yerine komplo teorileri üreterek yakasını kara propaganda işbirlikçiliğinden kurtaramaz.”
Bu “eleştiri”lerin, “sitem”lerin ve “değerlendirme”lerin hepsine katılıyor, bu ifadelerin altına biz de imza atıyoruz...
VAKİT, ÖZGÜRLÜKLERDEN YANA
Ancak, aynı meslektaşlarımıza bizim de bir “hatırlatma”mız, bizim de bir “sitem”imiz olacak...
Sormak istiyoruz kendilerine;
“AK Parti’yi devirme, Fethullah Gülen’i bitirme plânı” konusunda bu kadar “hassas” olan ve “herkesi göreve çağıran” sizler, acaba “Vakit’i susturma plânı” deşifre edildiğinde aynı hassasiyeti niye göstermediniz?..
Doğru, o “ihanet plânı”nda deniliyordu ki;
“AK Parti içine yerleştirilen ajanlar harekete geçirilecek. 'Işık evler' adını verdikleri evlerde 'silah ve mühimmat bulunması sağlanacak'.
Fethullah Gülen cemaati ile PKK arasında işbirliği varmış gibi gösterilecek, ayrıca bu insanların CIA ve MOSSAD gibi örgütlerle irtibatı olduğuna dair kara propaganda yapılacak.
Ergenekon sanığı subaylar savunulacak, bununla ilgili medya harekete geçirilecek. Ermenistan ve Yunanistan ile ilişkili haberlere yazılı ve görsel medyada yer verilerek milliyetçi partilerin tabanı genişletilecek...”
Açık ve net söyleyelim;
“Hak ve halk düşmanları” tarafından hazırlanan bu “iğrenç plân”la ilgili olarak, Vakit, daha ilk günlerden itibaren tavrını ortaya koydu ve bütün gelişmeleri okurlarına yansıtmaya çalıştı...
Peki ama; “Vakit’i bitirme plânı”yla ilgili olarak aynı meslektaşlarımız ne yaptı, hangi tavrı koydu...
Dahasını da söyleyelim: Bugünkü hassasiyet, “Vakit’i bitirme plânı”na karşı da gösterilseydi, acaba bu “cuntacı odak”lar aynı cesareti gösterebilirler miydi?..
Malûm; yayın hayatımıza atıldığımızdan bu yana bu gazeteye karşı nice “saldırı”lar yapıldı.
Merkez binamızın önüne "el bombası" bırakıldı, "Kaleşnikof"tan kurşunlar sıkıldı, "400 polis, iki panzer ve keskin nişancılar" eşliğinde "baskın"lara maruz kaldık!..
"Mafya bozuntusu" kişilerin "iftira"ları üzerine "gözaltı"lar yaşadık...
Ve, en son olarak da; değil Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, dünya tarihinde bile eşi-benzeri görülmemiş bir "dâvâ"ya, evet "312 General Dâvâsı"na muhatap olduk...
Kısacası; yayın hayatımıza atıldığımızdan bu yana; hem "linç girişimleri"ne, hem de "yargısız infaz" teşebbüslerine maruz kaldık... Ama, her "sözlü ve fiili saldırı"nın ardından, bir tek söz söyledik:
"Susmayacağız!"
"Bizi susturamazsınız!"
Zaten, susturamadılar!..
İtiraf edelim ki; bu "sözlü ve fiili saldırılar"ın perde arkasında; "dikensiz gül bahçesi" isteyen "Hükümet"lerin ya da "koltuk konforu"na dokunulmasını istemeyen "bürokrat"ların olduğunu düşünüyorduk... Öyle ya; "Vakit, muhalif bir gazete" idi ve gerek hükümetler, gerek bürokratlar bu "muhalif ses"ten rahatsızdı!.. Dolayısıyla, "Vakit'le mücadele" etmeleri gayet normaldi!..
Ama, kazın ayağı hiç de öyle değilmiş!..
Meğer, bütün bu olan-bitenler, bir "plân" dahilinde, bir "strateji" gereği yürütülüyormuş!..
Meğer, "kiralık tetikçi" bulup "adam öldürten", sonra da "kendi cinayetlerinden Vakit'i sorumlu göstermek" isteyen, hep onlarmış!..
YIL 2008... BU DA VAKİT’İ SUSTURMA PLANI
Peki, kimmiş onlar?
Bir dönem, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya tarafından kurdurulduğu ileri sürülen Batı Çalışma Grubu hükümranlığını sürdürdü ve Türkiye'de "fişlemedikleri kişi ve kuruluş" bırakmadılar...
Kimileri hakkında "Andıç"lar hazırlandı!..
Daha sonra, benzeri bir "illegal yapılanma"yı, bu defa "Cumhuriyet Çalışma Grubu" adıyla, dönemin Jandarma Komutanı Org. Şener Eruygur'un kurdurduğu ve yönettiği ileri sürüldü.
İşte bu "illegal yapılanma"nın Vakit'le ilgili bir "plân" hazırladığı, "Vakit Gazetesine Karşı Alınacak Tedbirler" başlıklı bu "şeytanca plân"la, Vakit'in, nasıl "susturulmak" istendiği ortaya çıktı...
Hem de, "bir plânın gereği" olarak!..
Bu plân, "TSK içindeki cuntacılar" tarafından oluşturulan "Cumhuriyet Çalışma Grubu" adlı "illegal çete"nin işi!..
"Vakit'i susturmayı" hedefleyen "şeytanca plân"ın maddeleri şöyle:
¥ Gazete yönetiminin ve yazarlarının özel yaşamları ve aile ilişkilerinin teknik takibe alınması,
¥ Her gün Adli Müşavirlikçe gazete taranarak suç unsuru tespit edilen haber ve yorumların İstihbarat Yönetim Şube Müdürlüğü'ne bildirilmesi,
¥ Tespit edilen suç unsurları doğrultusunda ilgili kişi, kurum ve STK'ların, duruma göre açık veya kapalı olarak uyarılması ve dava açmalarına öncülük edilmesi,
¥ Bu şekilde organize edilen yoğun davalarla gazetenin çalışamaz hale getirilmesi,
¥ Vakit gazetesinin kullandığı temalar takibe alınmış olup, bu temalar ve savundukları tezlerin çürütülmesi için cevabî mahiyette çalışmalar yapılması,
¥ Gazetenin, Remix projesi de dahil olmak üzere Mali ve Teknik D. Bşk’lığının imkan ve kabiliyetleri kullanılarak çok yönlü takibe alınması,
¥ Vergi, mali durum, ahlaki durum ve diğer ticari faaliyet ve ilişkileri takibe alınarak, işlem yapılması ve elde edilen bilgilerin kamuoyuna sızdırılması,
¥ Gazetenin ilgi ve iltisaklarına ilişkin elde edilecek bilgiler bir gazetede yayınlanarak, iki gazete arasında yaratılacak polemikten istifade edilmesi (...) uygun değerlendirilmektedir.
Yukarıdaki maddeler, başka söze hacet bırakmayacak kadar açık!..
“Vakit’i susturmak” için ne yapmaları gerekiyorsa yaptılar...
Artık iyice biliyoruz ki; Vakit, “darbe”ler ve “cunta”cıların önünde “en büyük engel”dir!..
“Susturulması” gereken bir engel!..
Yukarıdan beri saydığımız maddeler, “legal”(!) görünümlü “linç girişimleri”dir!..
Ki, bunlara “kartel gazeteleri” de, haber ve köşe yazılarıyla “yardım ve yataklık” etmişlerdir!..
SABOTAJ, ADAM KAÇIRMA VE DARP!
Yukarıdan beri saydığımız maddeler, “legal”(!) görünümlü “linç girişimleri”dir!..
Ki, bunlara “kartel gazeteleri” de, haber ve köşe yazılarıyla “yardım ve yataklık” etmişlerdir!..
Bir de “illegal yöntemler” var ki; bunlar “insanın kanını donduracak” cinsten!..
Buyurun, maddeleri okuyalım:
¥ Gazete dağıtım sistemi ve dağıtım şirketi takibe alınarak, dağıtım araçlarına yönelik eylem yapılması,
¥ Gazetenin baskıya girdiği akşam saatlerinde, gazete binasının elektrik, gaz, yangın güvenliği gibi alanlarına yönelik saldırı ve sabotajlarda bulunulması,
¥ Adam kaçırma, tehdit, darp gibi yollara başvurulması, (...) uygulanabilir ve etkin hareket tarzları olarak değerlendirilmektedir.
Hemen söyleyelim; “CÇG’nin plânı”nda öngörülen bu “saldırı”ları da yaşadık biz!..
Gazetemizin önüne “el bombası” bırakılması ve merkez binamızın “Kaleşnikoflu saldırı”ya uğraması, sadece iki örnek!..
Sonuç olarak söylemek istediğimiz şu:
Bizim, “doğaçlama” olarak geliştiğini sandığımız olayların birçoğu meğer “plân gereği” imiş!..
Evet, “Vakit’i susturma” plânının gereği!..
Ne var ki; “legal ve illegal saldırılar”a rağmen, bugüne kadar susmadık, inşallah bundan sonra da susmayacak ve “gerçekleri haykırmaya” devam edeceğiz!..
Tabii, “darbeci”leri deşifre ederek, “özgürlük düşmanları”nın maskelerini indirerek!..
BİR VE BERABER OLMADIKÇA!
Evet, tavrımızı açık ve net koyduk ortaya;
“Susmayacağız!.. Gerçekleri haykıracağız!”
Hiç kimse bunun aksini iddia edemez...
Ne var ki;
“Vakit’i susturma plânı” karşısında sessiz kalanların, bugün “duyarlılık” istemelerine bir çift sözümüz var;
“Vakit, 18 Ağustos 2008’de illegal CÇG’nin iğrenç plânlarını deşifre ettiğinde sizler neredeydiniz, birkaç satırla da olsa bu plâna niye karşı çıkmadınız?..
İnsanların harekete geçmeleri için illa da kendi nasırlarına basılması mı gerekiyor?”
Unutulmasın ki;
“İhanet”lere karşı, “Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için” düsturuyla hareket edilmediği sürece “cuntacılar” ve “ihanet plânları”ndan kurtulamayız!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi