Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Aah ah!..

Aah ah!..

Meğerse başörtüsü yasağı diye bir yasak yokmuş..
Peki o kadar telaş niyeydi?.
Aslında, bu başörtüsü yasağı 28 Şubat'ta hortladı. Sahi 28 Şubat'tan önce Türkiye'de laiklik yok mu idi?!
Bu iş çevik Bir ve Güven Erkaya gibi kişilerin başının altından çıktı.. Bugün olanlar 28 Şubatçılarla, İnsan Hakları, Adalet, Barış, özgürlük taraftarlarının hesaplaşmasıdır..
çankaya ilk kez başörtüsü ile tanışıyor değil. M. Kemal zamanında çankaya'da başörtüsü değil çarşaf vardı.. CHP'liler önce Yakup Kadri'nin ”çarşaf ve Peçeye dair” başlıklı makalesini okuyup gelsinler..
Tekrar söylüyorum, terör de irtica da derin güçlerin siyaset yapma aracıdır..
çeteler daha önce ekonomik krizi bahane ederek halkı sokağa çekmeye çalıştı, olmadı, bölgedeki askeri operasyonları bahane ederek büyük şehirlerde terör eylemlerini kışkırtacaklardı olmadı.. Son olarak da başörtüsü konusunu bir rejim sorunu haline getirmeyi denediler ve sonuç yine aynı.
Oysa Cuma günü, ODTü'de bir araya gelen birtakım üst düzey emekli bürokratlar ve brifingçi bilim adamları ve emekli yargı mensupları, bu işe son noktayı koymak için kararlı bir şekilde gelmişlerdi.. Akşamdan düğmeye basacaklar ve hafta sonu ne olacaksa olacaktı..
Ama olmadı. Zaten adım adım izleniyorlardı. İçerden bilgi sızıyordu ve eğer düğmeye basma kararı çıksaydı bu buluşmadan, çoğunun evlerine varmaları mümkün de olmayabilirdi.
Toplantıya katılanlar tehdit algılamasında anlaşıyorlardı, ama karşı eylem ve sonuçta kimin hangi göreve getirileceği, yeni rejimin niteliği konusunda anlaşamıyorlardı..
Daha da önemli bir başka sorun vardı: Ya başarılı olunamazsa..
Konuşmalar uzadıkça, başarının güçlüğü ve hatta imkansızlığı açık bir gerçek olarak ortaya çıktı ve derin bir kuşku gündeme hakim oldu.
Yeteri kadar dış destek yoktu.
Peki esnaf kepenk kaparsa ne olacaktı..
Ya da halk direnirse..
çatışmalar kontrol dışına çıkarsa..
Derin güçlerin bu konuda derin kuşkuları vardır ve bu muhtemel gelişmelere tatmin edici bir cevap bulunamıyordu..
Aslında cumartesi eylemi tam bir fiyaskoydu onlar için.. En fazla 25.000 kişinin katıldığı eylemde en az 5000 sivil polis vardı.. CHP, DSP, İP gibi partiler, çYDD, ADD, emekli asker dernekleri ve özel grubların ülke genelinden katılımlarına rağmen bir varlık gösterememenin ötesinde, çoğu yaşlı, vasıfsız, derme çatma kalabalıklarla bir yere varılması mümkün değildi..
Hafta başında herkesin evinde ve işine gidiyor olması bir şans..
Peki derin güçler, darbe taleplerinden tümü ile vazgeçtiler mi? Hayır. Bu mümkün değil.. Onlar fırsat kollamaya devam edecekler.. Konjonktürü ve siyasi gelişmeleri takip edecekler..
Ama bu arada bir başka risk var. Bu kadrolara güvenenler, şimdi kendilerine daha güvenli limanlar aramaya koyulabilirler. öte yandan bugün müttefik gibi gözüken bu kadroların kendi arasında bir iç hesaplaşma yaşanabilir.
En azından suç ortaklarını ortadan kaldırmaya yönelik birtakım operasyonlar gündeme gelebilir..
Cuma akşamı buluşmasının ardından derin çetelerin işbirliği yaptığı muvazzaf kadroların kulağına kar suyu kaçabilir ve bu çevreler sessiz ya da iktidara yakın çevrelerle yakınlaşma sürecine girebilirler..
Bu dönemde binlerce çete mensubu, yüzlerce çete çökertildi. Ama bütün bunlar tetikçi seviyesindeki yapılardı. Şimdi operasyon sayısı bundan sonra azalsa da çok daha fazla ses getirecek operasyonlar gerçekleştirilebilir..
MİT ve emniyet istihbaratı bu konuda geçmişe göre daha iyi bir performans sergiliyor.. Dış istihbarat kaynakları da, kendi rakiplerine karşı iktidara servis sağlıyor.. Müthiş bir para akışı ve istihbarat akışı sözkonusu..
Merkezdeki derin çözülmenin ardından, çetelerin mediadaki uzantılarında da kopmalar yaşanabilir..
Bana kalırsa kayıtdışı ekonomi alanında önümüzdeki günlerde çok ciddi operasyonlara imza atılabilir. Media çevresinde de aynı durum sözkonusu. Petrol kaçakçılığı ile ilgili çemberin giderek daraldığını düşünüyorum.
Bu arada daha önce Türkiye'ye girdirilmiş patlayıcıların gelişigüzel kullanılması da bir başka risk.. Bunlar giderken “benden sonrası tufan” mantığı ile arkalarında büyük patlamalar bırakmayı düşünebilirler..
Bürokraside de, ucu siyaset ve yargı çevrelerine, güvenlik çevrelerine uzayabilecek yeni bir operasyonun uzak olmadığı da söyleniyor..
Orakoğlu'nun ya da, birkaç gün önce yazdığım Taner ünal'ın açıklamaları boşuna değil..
Hepsi suçüstü oldu. özden örnek'in 5000 sayfalık “hatıra defteri (?!)”nde yazılanlar da ortada, Ergenekon dosyaları, JİTEM’in arşivi de.. Telefon dinlemeleri, yakın takip, derin çetenin özel oturumlarının zabtı da..
Bugün hâlâ birileri derin öfkeleri akıllarını zail etmiş olmalı ki, hezeyan halindeler. Gırtlaklarına kadar bu işlere battıkları için direnmekten başka çareleri yok. Onun için ağızlarına geleni söyleyecek ve herkesi kışkırtmaya çalışacaklar, ama bağıra bağıra sonunda onların da sesleri kısılacak..
Bu işin sonuna kadar gidilirse, kiminin marksist lider, kiminin şeyh efendi diye tanıdığı; kiminin Alevi, kiminin Sünni, kiminin milliyetçi, kiminin bölücü sandığı kişilerin aslında hepsinin aynı örgütte görev yapan, rolleri farklı naylon adamlar olduğu anlaşılacaktır..
İşin acı yanı, bu ajan ruhlu adamların çevresine bu kadar saf insanı nasıl topladığı ve tehlikeli senaryolar için ucuz bir şekilde gönüllü nasıl bir piyon olarak kullandığı ve herkesin kendini örgütleyen insanlara nasıl candan bağlandığı ve kendilerini uyaranlara karşı husumet beslemesi ile ilgilidir..
Sanki bu millet Lawrance'leri hiç tanımadı..
Cuma günü Müslümanlara zikir dersi veren kimilerinin bir gün sonra havrada ayin yönettiğini söylesen, çoğu inanmaz ve seni suçlarlar..
Tekinalp, Moiz Kohen değil mi idi, ya da Şemsi Efendi'nin asıl adı neydi sahi!
Sağı-solu, Kürd'ü-Türk'ü, Alevisi-Sünnisi ile birileri, bizlerin kanları ve gözyaşları, çalınan alınterleri üzerine kendilerine servet ve iktidar üretmeye devam ediyor..
Mumcu'nun öldürülmesini protesto edenlerin arasına karışıp, “Kahrolsun şeriat” “Mollalar İran'a” sloganı attıranların, işte, aynı zamanda bu sloganı söyletmek için Mumcu'yu katlettiklerini unutmamak gerek..
Sahi Mumcu'nun eşi, CHP'liler arasında ne arıyor ve kimin şarkısını söylüyor?
Bu arada üniversitelerde “Türban krizi”ne yol açacak komplo ve provokasyonlara dikkat. Birileri umudunu buna bağlamış gözüküyor.. Ancak bu konuda Mazlumder, özgürder, Akder, Hukukçular Derneği gibi kuruluşlar provokasyonlara karşı hazırlıklı.. İstihbarat ve emniyet yetkililerinin de yeni durumla ilgili sıcak ve yakın bir takip içinde olmaları bekleniyor.. Yine de herkesin bu süreç de çok dikkatli olması gerekiyor..
Selâm ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi