Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Hiç utanmaları da yok...

Hiç utanmaları da yok...

Demek ki, ‘411 el kaosa kalktı!’ Demek ki bütün dünya şaşkın ve Türkiye’deki utanç verici başörtüsü düzenlemesini izliyor!

Dünya gerçekten şaşkın mı?

Bence dünyanın ipinde bile değil.

Ama kendisini ‘muhalefete konuşlandıran’ gazetelerimizin bir bölümü maalesef şaşkın...

Bunlardan biri, Alman basınının, Başbakan Erdoğan hakkında demiş bulunduklarından medet umuyordu; ‘çenesi düşük Erdoğan...’

Ne yapmış çenesi düşük Erdoğan? ‘Cumhuriyete hakaret’ anlamına gelen başörtüsü düzenlemesiyle laik sistemin belini kırmış, bütün dünya gelişmeleri kaygıyla izliyormuş.

Peki, kendisini ‘amiral gemisi’ olarak pazarlayan gazetenin ve bu gazetenin başında bulunan zatın yazdıklarına ne buyurmalı?

Bütün dünya, işi gücü bırakmış, Ertuğrul özkök’ün kaygılandığı başörtüsü meselesini konuşuyormuş.

Kim konuşuyor, gerçekten çok merak ediyorum.

Ertuğrul özkök gibi, artık ‘azgın azınlık’ tanımına giren üç-beş tahammülsüz dışında, kimse konuşmuyor görebildiğim kadarıyla.

Haa, bir de ‘Ordu göreve’ diye pankart açıp, darbe buyurganlığı yapan üç-beş faşist profesör...

Kaldı ki, özkök hangi hakla konuşuyor da, bir de ‘kaos’ uyarısında bulunuyor?

Kaosun ne olduğunu onlara sormak lazım...

Bir dönem, ‘darbe karargahı’ işlevi gören gazetelerinde ne ürettiklerini, ürettikleri şeyin ‘kaos’ dışında hangi sözcükle tanımlanacağını onlara sormak lazım...

Şu, ‘Topyekün seferberlik’, ‘İşi bu defa silahsız kuvvetler halletsin’, ‘Paşa başkanı hizaya soktu’, ‘Vay şerefsiz’ manşetleriyle ne murat ettiklerini onlara sormak lazım...

Karargahta pişen bilgileri manşete taşıyarak esasında ne tür bir görev ifa ettiklerini, ‘andıç’layıp suç örgütlerine hedef gösterdikleri meslektaşlarının gaybubeti üzerine nasıl bir ‘aydınlık gelecek’ kurmak istediklerini onlara sormak lazım...

Bunlar, bir de ‘kaos’a karşı, ‘normal’i ve ‘olması gereken’i savunduklarını söylüyorlar.

Hiç utanmıyorlar da...

Normal olan ‘Paşa başkanı hizaya soktu’ şeklinde manşetler atmak mıdır?

Hükümete ve temsil kurumuna karşı ‘topyekün savaş’ ilan etmek midir?

Kişilik haklarına saldırmak mıdır?

Yalan ve asparagastan medet ummak mıdır? (Bkz. ‘Mini etekli kızı diri diri yaktılar.’)

Tartışmalı yargı kararlarını ‘generallerin hukuk zaferi’ saymak mıdır?

Karargáh bilgileriyle habercilik yapmak mıdır?

Muhalif gazeteciler hakkında andıçlar hazırlamak mıdır?

Hukuk dışı brifinglere alkış tutmak mıdır?

Bu mudur?

öyle ya, her şey ‘hukuk’ demek değildi.

Pakistan’daki darbenin ‘Pakistan Yüksek Mahkemesi’nce ‘haklı’ bulunmasından yola çıkarak 28 Şubat müdahalesine meşruiyet arayan, hiç sıkılmadan ‘İyi ki 12 Eylül oldu’ diyen ve darbe paşasını kendi halinde, tonton, masum bir ihtiyar olarak gösteren zat, ‘Her şey hukuktan ibaret değildir arkadaşlar’ diyordu.

Doğrudur...

çünkü ‘hukuk’ ona ihtiyaç duyan kahir ekseriyet için bir anlam ifade eder. Varlıklarını, konumlarını, mevcut zenginliklerini ‘hukuk dışı siyasi gelişmelere’ borçlu kişiler/kurumlar için, olsa olsa ‘ayak bağı’dır.

Şimdi açtırmasınlar kutuyu...

Hangi haberin arkasında ne tür bir ‘çıkar ilişkisi’ yattığını söyletmesinler adama...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi