Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Cübbe sarık..

Cübbe sarık..

Bakmayın böyle aslan kesildiklerine; bugün evlerinde, bürolarında çetelerle toplantı yapanlar, bakarsınız yarın bir anda sakal bırakırlar, Siyah pardösülerini cübbe gibi giyebilirler.
Evlerinde görünür bir yere, subay şapkası yerine yeşil fes üzerine beyaz sarık sarıp koyabilirler..
Muhbirliğe soyunur kimi, “Ben size durumu bildirmedim mi?..” diye arzı ihlas edip, sadakat gösterisinde bulunabilirler..
Hatta daha şimdiden birileri namaz hocasını indirip bilgisayardan, ilkokulda öğrendiği süphanekeyi yeniden ezberlemeye başlamıştır bile..
En hızlı laikçinin ani “hidayet”i şaşırtmasın sizi.
Dışarıdan bakınca “dönek” gibi görülse de, ya da safdillerin “mühtedi” yakıştırması bir yana, onlar çıkarlarının gerektirdiği istikamette dosdoğru ilerlemektedirler..
Her zaman çıkarlarının gerektirdiği gibi ve her zaman güçlüden yana..
Bana kalırsa başörtüsündeki patlamanın arkasında biraz da bu var.. Bundan sonra başörtüsü satışları patlayacak..
Kuşkusuz bu arada hakikatin farkına varıp tevbe edenler de olacaktır..
Nereden baksanız bu ülkede menfaatinin gösterdiği istikamette hareket edecek en az %10 insan vardır..
Şu da var, bunların bir kısmı, inandıkları için, ya da çıkarları öyle gerektirdiği için değil, korktukları için, laikçi terörden kurtulmak için onlardan gözükmüşlerdir..
Bu cephenin güç kaybettiğini, artık bir tehdit olmaktan çıktıklarını görürlerse, önemli bir kesim daha bunların peşinde yürümekten vazgeçeceklerdir. Ama bunların korkuları iliklerine işlediği için, daha bir süre yoğurdu üfleyerek yiyeceklerdir.. Sonra onlar da kendi yollarını çizecekler..
Kızıl ordunun bir gecede nasıl dağıldığını hatırlayın.. KGB'nin nasıl çaresiz kaldığını. komünist partinin faşizmi lanetlerken bağrında nasıl bir faşizm beslediğini hatırlayın. “Halkların kardeşliği” nutuklarını atanların bir gün sonra Bosna'da işledikleri cinayetler gelsin gözünüzün önüne..
Derin çetelerin çelik zırhları da sadece bir görüntüden ibaret..
1. MC dönemiydi. İmar İskan Bakanlığı mı idi neydi; bakanlığın ilk günlerinde iş takibi için gelen bir işadamı, başörtülü sekreteri ile bakanlığa gelmiş ve özel kalemde, daha namaz geçmemesine rağmen, namazını eda edecek bir yer sormuştu.. Adamın suratında yeni bırakılmış bir sakal vardı..
Adamı aşağıda bir mescide yönlendirdiler. Bu arada daha önceki dönemden kalan bir sekreter, bu kişinin bakanlığa verdiği dilekçe ve evrakları buldu.. Dosyadaki evraklarda adamın çenesinden sakallı bir resmi vardı. Uzun favorili idi. Sekreter hatırladı. Daha önce geldiklerinde o gün başörtülü olarak gelen hanım mini etekli gelmişti..
Kıyafet, söylem ne kadar da çabuk değişmişti hemen..
Adamın peşine birini gönderdiler.
Adam dışarı çıkmış sigarasını tüttürüyordu..
Yani demek o ki, bunların bir kısmı menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yaparlar.. Ve bunların sayısı da az değildir.. Ve bunlar her dönemde, toplumun her kesiminde vardırlar..
Zaten büyük şirketlerin elinin altında danışman olarak her zaman, sağ-sol, alevi-sünni, emekli olmuş asker kesiminden mutlaka birtakım danışmanları vardır.. Kimi bela savmak, kimi iş bitirmek için.. Kimin köprüsünden geçmeleri gerekiyorsa, ona uygun bir adam mutlaka bulunur.. Bazıları iş için para ister. Bu işi yapan zurnikler de vardır. Kimi karı-kız ister. Bu işi yapacak icabında video kaydını alacak birileri de lazım.
Baksanıza; piyasaya kız yetişmiyor.. Manken diye aldıklarının bir kısmını uyuşturucuya bulaştırıp, tehditle, şantajla kirli işlerinde kullanıyorlar..
Mediada da bu tür işler için kiralık kalemler, tetikçiler her zaman bulunur.
Ve tabiî yeri geldiğinde korkutmak için Mafia ya da çetelerle de dirsek teması içinde olma gereğine inananlar vardır..
Başörtüsü konusunda rektörlerin gözünü korkutmak için, hakimlerin gözünü korkutmak maksadı ile lojmanlarının bahçesine bomba attıran adam gibi, birileri korku havasını sürdürmek için şu günlerde yüksek sesle bir şeyler söyleyebilir ve kendilerinin hâlâ güçlü olduğunu, iddialarından vazgeçmediklerini, kendilerine dokunulamayacağını göstermek için şecaat arzedebilir..
Bilim adamlarının çoğu bu tür işlerden ürkerler..
Ama buna rağmen birkaç gün içinde 3500 öğretim üyesinin özgürlük bildirisine imza atmış olması, umut verici bir durum. Ve tabiî aynı zamanda bu bildiriye imza atanlar arasında ilahiyat kökenlilerin sayılarının azlığı da işin bir başka düşündürücü yanı..
Türkiye'de toplum brifinglerle, faili meçhullerle, fişlemelerle korkutulmuş ve baskı altına alınmıştır.. Bu korku, insanların genlerine işlemiştir. Bunlara dokunulmaz. Bunlara yargı işlemez, siyasilerin gücü bu çetelere yetmez anlayışı toplumda öylesine hakim ki, kolay kolay ikna olmuyorlar. Ama artık bu işin de sonuna gelindiği görülüyor. İşin tadı kaçtı.. Haddinden fazla şiddet, sonunda gayesindeki hikmeti kaybetti. Gelinen noktada keskin sirkenin küpüne zarar vermeye başladığı görülüyor.. Derin çete deşifre oldu ve uluslararası desteklerini kaybettiler. Kimse, yenileceği belli olan ata oynamaz..
Şu Anıtkabir eylemleri, sokak gösterileri aslında basit bir güç ve kararlılık gösterisinden ibaret. Ama bakıyorum da, onun da tadı kaçtı.. 5000 sivil polis, Şamil Tayyar ne diyor: “MİT Başkanı Atasagun, Aytaç Yalman'a gidiyor. ‘Paşam, Şener Eruygur'la ilgili kötü duyumlar alıyoruz. Herkesin olan bitenden haberi var..’ diyor. Herkesin dediği Başbakan. Olan biten de darbe planı. Şemdinli Ergenekon'un işi. ülkeyi karıştırmak için eylemler, doğuda JİTEM'le, batıda STK'larla yürütüldü. Vatanseverlerin yöneticisi, ‘Dört bin askeri sivil kıyafetlerle yürüttük. Kimse fark etmedi..’ diyor.” CHP, DSP, ADD, çYDD, emekli asker örgütleri, topu 25.000 bile etmiyor. Medianın şişirmesi de işe yaramıyor..
25.000 kişi kimlerden oluşuyormuş..
Güç gösterisi dedikleri şey aslında bir iflasın, çöküşün, tükenişin ilanıdır..
Selam ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi