Her nereye bakarsan Hak gözüyle bak. Bir köy: Bilvanis

Her nereye bakarsan Hak gözüyle bak. Bir köy: Bilvanis

Efendi’me,

Öyle insan vardır ki, odun gibidir kesseniz sesi çıkmaz ve öylesi de vardır ki bir fakirin gözyaşından bir Nuh tufanı ıstırabı devşirecek kadar hassastır.

Hülasa herkes hissettiği kadar çeker. “Istırap çekiyorum” diyenin hassasiyetlerine bakmak lazım. Yağmuru bulutların gözyaşları diye tasvir eden hassasiyetlerdir gönül ve çile adamları.

Bilinir ki; tasavvuf İslam’ı takva ölçüsünde yaşama biçimi. Varlık sebebimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in ebediyete irtihalinden sonra sahabeler, tabiin, tebe-i tabiin ve gönül erleri Allah yolunun yolcuları hiç eksilmedi. Kıyamete kadar da eksilmeyecekler.

İslam; Müslümanları fertlere tabii olmak yerine ölçülere ram olmaya çağırır. Çünkü fertler çoktur, çok’a bağlanmak bölünmeye, ölçü tekdir, ölçülere bağlananlar vahdete koşarlar.

İslam’a hizmet eden ve Türkiye’deki cemaatlerin –ölçülere hizmet ettikleri sürece- üstadı mevkiinde olan insanları ümmetin ortak değeri olarak takdimi gerekmektedir. Nasıl ki gökyüzündeki güneş, ay ve yıldızlar âlemleri ışıtsınlar ve ısıtsınlar, diye yaratıldı ise cemaatlerin liderleri sadece o cemaatin değil ümmetin ortak değeri, ümmetin güneşi, ayı, yıldızlarıdır.

Eskişehir-Sivrihisar Gül çayır (Bilvanis) köyüne yolunuz düştü mü? Düşer mi? Bilemem.

Fakat nasibinizde varsa uğrarsınız. Çünkü tasavvuf bir telkin ve tavsiye işi değildir. O yalnızca bir nasip işidir.

Yeryüzünün en büyük evliyası diye takdim edilene intisap edersiniz de yine de manada mesafe kaydedemezsiniz. Fakat bilinmeyen, tanınmayan bir zat-ı muhteremle tanışırsınız, dünyanız ve ahiretiniz mamur ve makbul olur.

Gül çayır köyünden 10 km. içeride kıraç topraklar yeşeriyor, kuşlar cıvıldaşıyor. İnsanlar fevc fevc Bilvanis’de buluşuyorlar.

Gönül sultanı, gönül er’ini, Seyyid Feyzettin Efendi Hazretlerini ziyaret ediyorlar. Cemaat kültürünün aksine sade, saf, temiz bir tasavvuf kültürünün İç Anadolu’da neşv-ü nema bulduğuna şahit oluyorsunuz.

Televizyon, gazete, dergi, okul, yurt işini birileri iyi-güzel bir şekilde yapıyorlar. Bilvanis’te ise kelam, fıkıh, siyer, Kur’an öğretiliyor. Canlar cana karışıyor. Bezm-i elestte tanışan ruhlar, tanışıklığı Bilvanis’te vicahiye çeviriyorlar.

Zikirler, dualar, niyazlar, yalvarışlar, tıpkı Şeyh Edibali’nin, Mevlana’nın, Hacı Bek taş’ın, Hacı Bayram’ın, Akşemseddin’in, Aziz Mahmut Hüdai’nin, Taceddin Sultan’ın, ülkülerinin tecellisi göğe yükseliyor. Tıpkı, Bediüzzaman Said Nursi, Abdulhakim Arvasi, Süleyman Hilmi Tunahan, Ahmet Kayhan, Muhammet Raşid, Mehmet Zahid Kotku, Mahmut Sami Efendilerin direniş gayeleri gibi nefs-i emareden nefs-i mutmaine’ye ,seyr-i enfüsiden seyr-i afakiye doğru bir başkaldırı görüyoruz.

Bilvanis, İç Anadolu’nun menzili. Birileri(!) İç Anadolu da Size hayat hakkı tanımayız deselerde, yaşatacak ve hizmet ettirecek Rabb-i Rahimizdir. Bilvanis Seyyid Muhammed Raşit’in(KS) mahdumunun irşat merkezi. Bilvanis’te Horasan’ı, Türkistan’ı, Taşkent’i soluklar, Konya, Sivas, Harput, Bursa, Manisa ve İstanbul’un manevi havasının terkibini hissedersiniz. Gam ve keder zamanında ferah bulursunuz. Asr-ı saadetten gül kokuları duyarsınız.

İnsanlar idrakleri oranında nasiplenirler. Mevlana’ya sormuşlar, “Aşk nedir?” Cevabı “ol da gör” olmuştu. Tasavvuf, Bilvanis’te “ol da gör” ve “gör de ol” şeklinde tecelli eder. Süfyan Es Servi, “ İnsanlara ok atmak, dil ile taşlamaktan daha hafiftir. Zira dil taşlaması hedefini şaşmaz.” der. Bilvanis’te insanlar ne ok ne de dil ile taşlanır.

Bilvanis’te gözler konuşur, kelimeler adeta iflas eder. Gönüller maveraya açılır. Veraların verasında olan Allah’a bende olunur.

Bilvanis, kişilerin suret insandan, siret insana tebdil olmasına vesile olur. Orada insanlar “insan” olur.

Geçtiğimiz yüzyılın mücedditlerinden “Bir tek ben hakkım deme hakkına sahip değilsiniz, sen de haksın, o da hak, ben de hakkım deme hakkına sahipsiniz.” Sözü tecelli eder. Bilvanis’te Ehl-i sünnet olan, Edilleyi Şeriyye’ye mutabaat eden herkes haktır.

Dağın eteğinde yollar birbirine çok uzaktır. Zirvelere yaklaştıkça yollar birbirine yakınlaşır, zirvede vahit olunur, tevhit olunur, tek olunur, Fenafillâh olunur.

Bilvanis zirveye, Fenafillâh’a giden yollardan saf, duru, temiz olanlarından biridir. BİR’e giden fertlerin temizlendiği, Asr-ı saadet kokuları taşıyan mekândır.

Mekânların şerefi içerisindekilerin şerefi ile doğru orantılıdır. Yani “Şerefil mekân bil mekin’dir. Bir yerin onuru üzerinde oturduğu kişiden gelir. Oturduğu yerden kişiye onur gelmez.

Bilvanis’i onurlu kılan; “Her geceyi kadir, her gördüğünü Hızır bil” diyor.

Çağın bize sorduğu her suali, Kuran’a soruyor, aldığı cevapları insanlığa takdim etmek görevini deruhte ediyorlar.

Orda bir köy var uzakta.

O köy Bilvanis köyüdür.

Orda bir zat var,

O zat Allah’ın kuludur

Ve Peygamberin ümmetidir.

Menzili ırak bu yolun, bu yola kim varası

Müşkülü çoktur bu yolun, bunu kim başarası.

Yunus Emre

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi