M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Cadı kazanı

Cadı kazanı

1. Türkiye cadı kazanına dönmüştür.Toplum genelinde cinnet rüzgârları esiyor. Korkunç cinayetler, dehşet verici bir suç patlaması. Hapishaneler tıklım tıklım dolu. Halkın yarısı birbiriyle nizalı; o kadar çok dosya var ki, mahkemeler davalara bakmaya yetişemiyor. Toplumda sosyal ve millî barış ve uzlaşma yok.

2. On milyon (belki de 15) işsiz var. İktisadî ve ticarî hayatta kaygı verici bir durgunluk.Milyonlarca vatandaş yarı aç yarı tok sefalet, zaruret, ihtiyaç içinde kıvranıyor. Öte yanda tuzu kuru bir azınlık vur patlasın çal oynasın. Şu Müslüman memlekette zekatların çok büyük kısmı fukaraya ve miskinlere verilmiyor. Zekatlar ve sadakalar fakirlere verilse sosyal adalet olacak.

3. Haram yeme yaygın hale gelmiş.

4. Para en büyük değer ve put olmuş, azgınlar güruhu para, mal, zenginlik içinde kudurmuş gibi çırpınıyor.

5. Milyonlarca çocuk ve genci yetiştirmekle; iyi insan ve iyi vatandaş yapmakla yükümlü eğitim bitmiş, iflas etmiş.

6. Vefasızlık, ehliyetsizlik, ahlaksızlık, karaktersizlik, yiyicilik teşvik ediliyor.

7. (Abartıyorsun diyene hazır cevap:) Türkiye'nin uluslararası temizlik ve şeffaflık notu 10 üzerinden 4'tür, yani ülkemiz sınıfta kalmıştır, kokuşma korkunç boyutlardadır. (Bu notun en az 7 olması gerekir.)

8. Ülkenin dominant/hâkim unsuru olan Müslümanlar, planlı ve programlı olarak bin parçaya, cemaate, hizbe, fırkaya, sekte ayrılmış; İslâmî birlik, vahdet, tesanüd, beraberlik berhava edilmiş; çekişme ve tepişme son haddinde. Ümmet şuuru gitmiş, yerine fırka asabiyeti gelmiş.

9. İki yabancı ülkeden gelen petro-dolarlarla ülkedeki Ehl-i Sünnet Müslümanlığı yerine iki bid'at cereyanı getirilmek isteniyor.

10. İslâm dinini AB, çağdaşlık, laiklik, Kemalizm standartlarına ayarlamak için büyük paralar sarf edilerek, yüksek telif (telef) ve tedkik ücretleri ödenerek dinde reform hareketleri yapılıyor.

11. İslâmî hareket ve siyasal İslâm kirletilmiş.

12. Ümmet içine bir sürü ajan, casus, provokatör (kışkırtıcı), yönlendirici, sabotör sokulmuş.

13. Ülke çapında çok yoğun, çok şiddetli, genel, topyekûn bir psikolojik savaş sürdürülmektedir.

14. Kadın Hakları sözleşmesine imza koymuş ve köleliğin en çirkini olan resmî ve yasal fahişeliğe izin vermeyeceğini taahhüt etmiş bulunan devletimiz, üzerinde TC antetli resmî vesikalarla fuhuş yaptırıyor, bunlardan KDV ve gelir vergisi alıyor, bu paraları bütçeye koyuyor. Yakın tarihte İstanbul vergi rekortmeni olan Genelevler İmparatoriçesi haşmetli bir madama resmî törenle ödül verilmişti.

15. Toplum planlı şekilde seks manyağı haline getirilmek isteniyor. Bu yolda hayli ilerlemişlerdir. Çocuklar iki yaş önceden büluğa ermektedir. Bazı büyük gazeteler ve televizyonlar müstehcenlik konusunda birbiriyle yarışıyor. Memleketi büyük bir kerhâneye çevirmek istiyorlar.

16. Vatandaşlık, komşuluk, ana-baba hakları ve vazifeleri ile ilgili değerler büyük erozyona uğramıştır. Büyüklere saygı, küçüklere şefkat ve merhamet hemen hemen kalmamıştır. Evinden kaçan salak bir kıza 35 kişi tecavüz etmiştir.

17. On yedi yaşında liseli bir kızın dekolte kıyafetle geceleyin yabancı bir erkeğin evine gitmesi normal görülmekte, bunu tenkit eden EmniyetMüdürü "Kızlarına sahip olsalardı" dediği için yerden yere vurulmaktadır.

18. Aylar geçtiği halde hâlâ yakalanamayan katili kaçırmak için bir milyon lira harcandığı (veya verildiği) rivayetleri fısıltı gazetesiyle yayılmaktadır.

19. Hedonizmin en âdisi ülkenin temel felsefesi haline gelmiştir.

20. Sivas'ta öldürülenler için davullar çalınırken, Başbağlar'da camiden çıkarken şehid edilen Müslümanların esamisinden bahs edilmemektedir.

21. Uyuşturucu, beyaz kaçakçılığı bütün hızıyla devam etmektedir.

Ben ne kadar karamsar bir adamım değil mi?.. Hayır hayır hiç karamsar değilim, sadece gerçekçiyim.

Bu gidişin sonu iyi midir kötü mü? Cevabı siz verin.

Sen yalan söylüyorsun, ülkemiz dört nala nurlu ve pembe ufuklara dolu dizgin çılgın gibi koşmaktadır.

Çanakkale Şehitleri

Bendeniz bizzat şahit olmadım, olanlar anlatıyor: Çanakkale şehitliklerine kafile halinde giden Müslümanlara birtakım güçlükler çıkartılıyor, tarihçilerin kafilelere bilgi vermesi, din adamlarının şehitlerin ruhu için dua etmesi önleniyormuş. İlle de resmî rehberler izahat verebilir, başkaları rehberlik taslayamaz deniliyormuş.

Açıklamaya lüzum yoktur ki, bu gibi baskılar insan hakları ihlalidir, din ve inanç hürriyetini ayaklar altına almaktır.

Hac konusunda da aynı tekelciliği görüyoruz. Vatandaş dünyanın her yerine canının istediği gibi gidiyor, sadece hacca serbestçe gidemiyor.

Benim elimden gelse her yıl milyonlarca vatandaşı Gelibolu'daki ve başka yerlerdeki şehitliklere götürür, onları ağlatacak konuşmalar yaptırır, güzel sesli hafızlara Kur'ân okutur, yüz binlerce şehidin mübarek kanlarına bilahare nasıl hıyanet edildiğini anlattırırım.

Çanakkale savaşları esnasında olağanüstü hadiseler yaşanmıştır. Evliya derecesindeki mübarek şehitlerin nice kerametleri görülmüştür. Birileri bunların anlatılmasını istemiyor. Yarım ağızla şehid diyorlar, ileri gidilmesini istemiyorlar.

Kitaplarda yazılı bir vak'ayı anlatayım:

Savaşın kızgın bir anında Müslüman bir zabit vurulur, yere yığılır. Yarası ağırdır, kanlar akmaktadır, ölecektir. Yüzü beyazlanmış, nurlanmıştır. Yanında subay arkadaşları, askerler vardır. Can çekişirken kısık bir sesle beni ayağa kaldırınız der. Kaldırırlar, râşeler (titremeler) içinde şu sözleri söyler:

- Zahmet buyurdunuz Yâ Resulullah!.. Sonra Kelime-i Şehadet getirir ve son nefesini verir.

Biz Müslümanlar, o mübarek ve muazzez şehidin, ömrünün ölümüne bitiştiği o anda Resûlullah Efendimizi (Salat ve selam olsun ona) gördüğüne inanırız. Bazıları ise bize bu inanma hakkını tanımaz.

Resmî rehberler bu gibi kerametlerden, olağanüstü hallerden bahs etmezler. Yasaktır.

Devletimiz Ermeni vatandaşların, Rum vatandaşların, Süryani vatandaşların, Yahudi vatandaşların inançlarına, ibadetlerine, kiliselerine, havralarına, mezarlıklarına karışıyor mu? Karışmıyor. Öyleyse biz Müslümanlara da karışmasın.

Bıraksınlar Çanakkale'ye kendi rehberlerimizle gidelim, şehitliklerimizi ziyaret edelim, atalarımızın mezarlarına kapanalım ve hıçkıra hıçkıra ağlayalım.

Başımıza gelenler için göz yaşları dökelim.

Çanakkale savaşında ölenler niçin ölmüşlerdi?

Onlara, birkaç yıl sonra bu ülkede İslâm'a ve Müslümanlara zulm edileceği söylenmiş olsaydı ne derlerdi, ne yaparlardı?

Uçakta fosur fosur sigara

Çok ibretli bir hadise... Üç gün önce oldu. Uçak Erzurum'dan havalanmış, batıya doğru uçuyor. Aaa o da nesi!.. Yolculardan biri sigara yakıp tüttüre tüttüre fosur fosur içmeye başlamaz mı? Aman beyefendi demişler, uçakta sigara içmek yasaktır... Bizimki pişkince he he he ben tiryakiyim ille de içeceğim cevabını vermiş. Rica etmişler, olmaz demişler, yolcular rahatsız oluyor demişler, dinletememişler. Adam dumanları içine çektikten sonra etrafa savurarak içmeye devam etmiş. Tabiî içerim demiş, elbette içeceğim demiş, benim tiryakilik zevkimi kimse engelleyemez demiş.

Ya öyle mi? Uçak, Erzincan semalarındayken pilot dümeni çevirmiş geriye dönmüş. Erzurum'a inmişler. Bizim tiryakiyi polise teslim etmişler, yedek benzin almışlar ve tekrar hareket etmişler.

Bir sürü üzüntü, tartışma, sinir gerginliği, vakit israfı, yakıt israfı... Neymiş efendim Tiryaki beyimiz uçakta sigara içecekmiş.

Bir iki sene önce de yolcunun biri uçak seyir halindeyken cep telefonu ile konuşmaya kalkışmıştı. Ona da yapma etme diye yalvarmışlar, dinletememişlerdi. Öyle ya cep telefonu fennin son harikası, tabiî konuşacak, elbette konuşacak... Cep telefonuyla bir saat konuşmasa geberir musibet. Uçak düşebilirmiş, umurunda mı?

Maalesef insanlarımızda davranış bozuklukları, dengesizlikler çok arttı.

Arada bir görüyorum, Otomobilin teybini sonuna kadar açmış, avaz avaz rock müziği çalarak geçiyor fırtına gibi. Bir ay oldu mu, Çin'de 800 tavuk böyle berbat ve ...tan bir müzik yüzünden ölmüştü. Bizim direksiyondaki, pişmiş kelle gibi sırıtıyor. Herkes bana bakıyor diyor. Zavallı bilmiyor ki, bakanların bazısı içlerinden, bazısı arkasından yüksek sesle küfür ediyor, lanet okuyor.

Geçen gün otomobille gidiyoruz. Trafik karmakarışık, yoğun mu yoğun, vatandaşın biri kırmızı yeşil ışıkları dinlememiş, otomobillerin arasına girmiş, karşıya geçecek. Can pazarı... Bu geçiş esnasında ne yapıyordu biliyor musunuz? Cep telefonunu kulağına dayamış vır vır konuşuyor. Bir kazaya uğrayıp ölürse telefonlu bir ölüm olsun. Telefonsuz yaşanmaz ki...

Uçakta sigara içmekte direnen, bu yüzden uçağın geri dönmesine sebep olan, bir yığın üzüntü ve masrafa yol açan zat; bir eş olarak, bir baba olarak, bir komşu olarak, bir âmir veya memur olarak, bir vatandaş olarak 10 üzerinden kaç not alır dersiniz. Bendeniz böylesine 1 bile vermem.

Erzurum'da bu zata ne yapmışlar biliyor musunuz? 60 küsur lira para cezası kesmişler. Bir de, gideceği yere gidememiş. Aynı biletle başka bir seferde yolculuk hakkı tanımışlarsa hiç şaşmam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi