D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Uygurlar ve uygarlar!

Uygurlar ve uygarlar!

Doğu Türkistan’da kalsa idik, Uygur olacaktık! Türkiye’ye geldik, 20. yüzyılda “uygar” olduk!
“Medenî” karşılığı olarak 1935’te uydurulan “uygar” kelimesi, öztürkçeciliğin gayri ciddiliğini gözler önüne seren örneklerdendir. “Medenî”yi 19. yüzyılda “civil/sivil” karşılığı olarak yapmıştık. Şehirle medeniyet ilişkisi düşünülürse bu cuk oturmuş bir karşılıktı. Sivilizasyona karşılık da “medeniyet” demiştik. 1935’te düştüğümüz duruma bakın ki, özel bir ismi kafamıza göre kesip biçerek “uygar” ve “uygarlık”ı yaptık!
Anlayacağınız, uygar ve uygarlık kelimelerini, Uygurlara borçluyuz. Kim bu Uygurlar? Şimdi Çin hâkimiyeti altında bulunan Türkler.
Uygurlar kanlı bir katliamla yeniden gündemimize girdi...
Coğrafya olarak çok uzağımızdalar... Ellerimizi uzatsak onlara erişmek çok güç. Onların bize uzattığı eli ise tutamıyoruz.
Uygurlar muhtemelen ilk yerleşik Türkler. Muhtelif dinlere girdiler, sonunda Müslüman oldular, kendilerine uyarladıkları bir alfabeleri oldu. Bu alfabe ile Orhun alfabesiyle kıyaslanamayacak kadar eser ortaya konuldu. Cengiz Han’ın kâtipleri de yazışmaları bu alfabe ile yaptı. Fatih devrine kadar Türkiye’de bu alfabenin az da olsa kullanıldığı anlaşılıyor. Bu Uygurların Müslüman olduktan sonra da eski alfabelerini uzun süre kullandıklarını gösteriyor.
19. yüzyılda, Doğu Türkistan Çin, Batı Türkistan Rus hakimiyeti altına girdi. Şimdi Batı Türkistan’da bağımsız “Türk” devletleri var. Doğu Türkistan ise nefes alamıyor. Dünyanın özgürlükler konusunda hassas kurumları Müslümanlar ve Türkler sözkonusu olunca, hassasiyetlerini belli etmekte geç kalıyorlar. Devlet, binlerce kilometre ötede kültür olarak çok benzerimiz olan bir topluluğa ciddi bir ilgi gösteremiyor. Çünkü Çin ekonomik ilişkilerimiz itibarıyla önemli bir büyük devlet!
Peki Uygurlar bizimle ilgilendi mi?
19. yüzyıldan ilginç bir örnek var.
Türkistan hanlarının, emirlerinin ve ulemasının dünyayı kavramaktaki bilgi ve idrak noksanlıkları yanında, 19. yüzyılın ikinci yarısında Kaşgar’da müstakil bir devlet kuran Yakub Bey’in konumu çok farklı bir zemine oturuyor.
Yakub Bey, Orta Asya’daki siyasî kargaşadan yararlanarak iktidarı ele geçirmiş ve Kaşgar’da hükümran bir devlet ve modern bir idare kurmaya yönelmiştir. “Yakub Bey, İstanbul’daki halife sultanın, Müslüman ümmetinin başı olarak herşeyden önce kendi menfaatlerini düşünen gelgeç mahallî hanedanlardan -görkemli geçmişlerine rağmen- çok daha güçlü ve güvenilir bir kaynak teşkil ettiğini gören veya sezebilen yeni tip bir Müslüman devlet adamıydı.” (Kemal H. Karpat: İslâmın Siyasallaşması. İstanbul 2004, sf. 103)
Yakub Bey, önce Hokand hükümdarının hizmetinde bulunmuş ve burada sivrilmiş, daha sonra Ruslara karşı mukavemette ismi duyulmuştur. 1860’larda bölgeye hâkim olmuş, Ruslara karşı İngilizlerle ilişki kurmuştur. Osmanlı Devleti ile ilişki kurma yönündeki tutumu onun dönemini kavrayışının derecesini göstermektedir.
1868’de Sultan Abdülaziz’e özel elçi göndermiş, padişahın halife olarak kendisini himayesine almasını istemiştir. Bu kabul edildiği için, kendi bayrağı yanına Osmanlı bayrağı çekmiş, halife adına hutbe okutmuş ve sikke kestirmiştir. Yakub Bey’in bu ileri görüşlülüğü, ne yazık ki geleneksel iktidar çekişmeleri ile kısa sürede etkisiz hale getirilmiştir. Kumandanları ve oğulları arasında iç savaş çıkmış, Yakup Bey 1877’de şüpheli bir şekilde ölmüştür.
Kemal Karpat, sözünü ettiğimiz eserinde, Yakub Bey’in tutumunu şöyle değerlendiriyor: “Son tahlilde çabaları başarılı olmasa da, Kaşgarlı Yakub Bey Müslümanlar arasında yeni yeşermeye başlayan siyasî-modernist uyanış hareketinin müjdecisi ve öncüsü sayılabilir. Hac da dahil olmak üzere eski tarihî ve dinî bağlar ve Orta Asya ile Osmanlı Devleti arasındaki kültür, dil, gelenek ve görenek benzerlikleri kuşkusuz Yakub Bey’in İstanbul’a bağlılık ve sadakat taahhütlerinde büyük bir rol oynamıştır. Bununla beraber, bu bağlar yüzyıllardan beri mevcuttu, fakat hilafet, gücü hayalî de olsa, Müslümanların gözünde derin bir siyasî sembolik dönüşüme uğamış olmasaydı, tek başına Kaşgar’ı Osmanlı nüfuz alanının içine almış olamazlardı. Hilafet kurumu asırlardan beri uyuyakalmış, fakat şimdi Müslümanların bağımsızlık ve yenilik beklenti ve özlemleri ve İngilizlerin manevraları sayesinde yeniden hayata dönmüştü.”
Yakın dönemde Türkiye Devleti’nin bir oyununu hiç unutamıyorum: Devlet, Türkiye’de milliyetçiliğin partisi olan MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli eliyle Çin Cumhurbaşkanı’na liyakat madalyası verdi. İşte Uygurlara karşı yaptığımız uygarlık!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi