M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Büyük fitneler

Büyük fitneler

Fitnelere alışmak, fitnelerle birlikte yaşamayı çok tabiî görmek, fitneleri kanıksamak, fitne yangınları İslam dünyasını yakıp kavururken yan gelip yatmak, fitne yangınlarını söndürmek için çalışmamak... Bunlar da birer büyük fitnedir.

Yurdumuzdaki fitnelerin bazısı nelerdir?

1. Siyonizmin, Katolik ve Evangelist Haçlıların, küfür güç ve mihraklarının Müslümanların başına evcil, fantoş, işlerine gelen bir Halife getirmek için çalışmaları.

2. Müslümanların başlarına bir İmam-ı Kebir veya Emîrü'l-mü'minîn seçmek için çalışmamaları.

3. Bin çeşit küçük ve büyük bid'atin zuhur etmesi ve ümmet sorumlu ve temsilcilerinin bunlarla gereği gibi mücadele etmemeleri.

4. Bir kısım Müslümanın parayı, malı, serveti en büyük değer ve ölçü olarak kabul etmeleri, paranın putlaşması, bir tür din ve iman haline gelmesi.

5. İlmi, ehliyeti, liyakati, firaseti yeterli olmayan Müslümanların, içlerinde kasdî yanlış yorumlar bulunan Kur'ân meal ve tercümelerinden kendi re'y, heva ve güdük akıllarıyla din hükmü çıkartmaya yeltenmeleri.

6. Yeterli din kültürü almamış Müslüman halkın bozuk meal ve tercümelerle aldatılıp şaşırtılması.

7. Kur'âniyyûn denilen bozuk bir fırkanın zuhur ederek, "Biz din kaynağı olarak Kur'ân'dan başkasını kabul etmeyiz" demeleri, Sünneti reddetmeleri.

8. İctihad yapmaya ehliyetleri ve icazetleri olmayan birtakım yarı cahil reformcuların bozuk ictihadlar yaparak peşlerine takılan cahilleri aldatmaları ve doğru yoldan saptırmaları.

9. İslâm'ı, Kur'ân'ı, Sünnet'i hayata uygulamak için en kıymetli vasıta olan fıkhın inkar edilmesi.

10. "Asr-ı Saadet'te Peygamber'in ve Ashabının mezhepleri mi vardı?" diyen bazı çok bilmişlerin mezhepsizlik mezhebini çıkartmaları.

11. Diyalogçuların "Ehl-i Kitab ile Âmentüde ittifakımız" vardır diyerek, Tevhid inancı ile Teslis inancını bir tutmaları.

12. Ehl-i Kitab da peygamberlere iman ediyor diyerek, Hâtemülenbiya olan Resulullah Efendimizi inkar ve tekzib eden kafirlerin Cennetlik yapılması.

13. Kur'ân, Yahudileri ve Nasranîleri İslâm'a çağırmıyor denilmesi.

14. Zekatların Kur'ân'ın, Sünnet'in, Şeriat'ın, fıkhın emrettiği şekilde dağıtılmayıp, bunları toplamaya ve almaya hakları olmayan tüzelkişiler tarafından toplanması; bu suretle fukara ve mesakînin perişan ve sefil kalması, İslâmî sosyal adaletin darbelenmesi.

15. Müslüman ve musalli anne ve babaların, çocuklarını iyi Müslüman, iyi insan olarak yetişmesi için gereği gibi çalışmaması, onları öncelikle para kazanmaya, lüks ve konforlu hayat sürmeye yönlendirmesi.

16. Emr-i mâruf ve nehy-i münker farizasının terk ve tâtil edilmesi.

17. Birtakım Müslüman kadın ve kızların, şer'î tesettüre hiç uymayan ve benzemeyen acayip, gökkuşağı gibirengârenk, çıplaklardan daha dikkat çeken; sözde, sahte, yalancı tesettür kıyafetlerine bürünmeleri ve Ümmet ileri gelenlerinin ve temsilcilerinin bu rezalete ses çıkartmamaları.

18. Namazın ve cemaatin büyük ölçüde terk edilmesi.

19. Kanaat ve zühdün terk edilmesi; Müslümanların lükse, israfa, aşırı tüketime, gurura, kibre, şatafata, şaşaaya, debdebeye, gösterişe düşmeleri.

20. Umre ibadetinin bir tür din turizmi haline getirilmesi.

21. Fakir Müslümanlar açken, zengin Müslümanların alabildiğine yiyip içmeleri.

22. Yaşlılara saygı, çocuk ve gençlere şefkat ve merhamet gösterilmemesi.

23. Bina ve zinanın çok artması.

24. İslâm'ın, Kur'ân'ın, Sünnet'in, Şeriat'ın kesinlikle yasak kıldığı günahların, isyanların, münker işlerin; açıkça, küstahça alenen, cehren işlenmesi.

25. Ribanın çok yaygın hale gelmesi, ribasız iş yapılmaması ve Müslümanların bunu kanıksaması.

26. İslâmî kitabı adı altında bozuk bilgiler, fikirler, görüşler, re'yler ihtiva eden (içeren) binlerce zararlı kitap yayınlanması ve Müslümanların bunları alıp okumaları. Onları kimsenin uyarmaması.

27. Müslümanlarda Ümmet şuurunun çok zayıflaması onun yerine hizip ve fırka asabiyetlerinin kaim olması. Yukarıdaki 27 maddede yazılan kötülükler, uygunsuz işler hep birer fitnedir.

Müslümanların bir kısmının bunlardan haberi bile yoktur. Fitne yangınları Ümmet bünyesini sarmış, bizim bir kısmımız keyfine bakıyor.

Bu gidişin sonu nedir biliyor musunuz?.. Bilenler bilmeyenlere söylesin...

Uygur Müslümanları katlediliyor
Doğu Türkistan'da kanlı hadiseler oluyor. Yabancı gazeteciler o bölgeye sokulmadığı için facianın boyutları tam bilinemiyor. Barışçı bir yürüyüş yapan Uygur Müslümanlarının üzerine Çin kolluk kuvvetlerinin ateş açtığı, 500 kişinin öldüğü, binlerce kişinin yaralandığı, toplu tutuklamalar yapıldığı bölgede devlet terörü kasırgaları estirildiği iddia ediliyor.

Doğu Türkistan'ın başkenti Urumçi şehridir. Kaşgar, tarihî bir İslâm şehriydi, Çinliler oraya (resmî rehberlerle gezen) nâdir kişiler dışında yabancı sokmuyorlardı. Müslümanlığı silmek ve ezmek için son yıllarda oradaki eski tarihî dokuyu kazımışlar, yerine modern Çin işi beton binalar yapmışlardır. İçine on bin kişi alan tarihi cami de yıkılmıştır.

Doğu Türkistan'da gençler ve memurlar camilere gidemiyor, açıkta namaz kılamıyor, oruç tutamıyor. Müslüman yerli halkın din, inanç, inandığı gibi yaşamak hakları ağır baskılar altındadır.

Doğu Türkistan'a, Çin'in diğer bölgelerinde Han (Çinli) nüfus getirilmektedir.

Doğu Türkistan'ın yerli halkın ezici çoğunluğu Uygur'dur. Az miktarda Kazak da bulunmaktadır. Çinliler Kazaklar ile Uygurların aralarını açmışlar, Kazak asıllıları işlerin başına geçirmişler ve Uygurları ezdirtmektedir. (Genellemiyorum, Çin zulmüne alet olmayan erdemli Müslüman Kazakları tenzih ederim.)

İşler o raddeye gelmiştir, bir Uygur Türkü bin zahmetle komşu Kazakistan'a kaçsa, kazaklar tarafından yakalanıp Çinlilere iade edilmektedir.

Doğu Türkistan'da çok vahim, çok öldürücü bir insan hakları ihlali vardır.

İslâm dünyasının önemli bir parçası olan o bölgedeki durumu tam olarak bilemiyoruz. Çünkü maalesef bedeviyet kültürü bataklıklarına saplanmış olan İslâm dünyasında ciddî bir bilgi bankası yoktur.

Çin devletine, başta Uygurlar olmak üzere, ülkesindeki Müslüman azınlıklara zulm etmemesi, onların temel insan hak ve hürriyetlerini çiğnememesi konusunda baskı yapılmalıdır. Çince bilen ve yazan birini bulabilirsem bu konuda onların diliyle bir yazı yazdırıp posta ile Pekin'e göndereceğim. Çok küçük çok cılız bir protesto... Benim elimden bu kadar gelir.

Bu ülkede her yıl Müslüman halktan İslâmî hizmet ve faaliyetler için yekun olarak milyarlarca dolar para toplanıyor. Bu paraların küçücük bir kısmı ile zulme uğrayan din kardeşlerimizin haklarının savunulması gerekmez mi?

Ankara'daki iktidar Çin'deki Müslüman kıyımını protesto edemez. Gerekçe: Çinliler darılır...

Doğu Türkistan'da Müslüman kanı akıyor. Anadolu Müslümanları bu konuya fazla eğilemez. Sırtımızda yumurta küfeleri var. Üstelik havalar da çok sıcak. Milyonlarca fakir yiyecek yemek peşinde. Birkaç milyon zengin, acaba bu gün ne gibi pahalı, lüks, lezzetli, nefis, enfes şeyler yesem diye düşünüyor.

Vahşi Hülâgû orduları Bağdat'ı alıp yüzbinlerce Müslümanı boğazladıkları, yüzbinlerce yazma kitabı Dicle nehrine attıkları, kadın ve kızların sokaklarda ırzına geçtikleri zaman uzak Batı'daki Endülüs Müslümanları ne yapmışlardı?

Bir şey yapacak halleri yoktu. Çünkü, 250 sene sonra büsbütün batışlarına yol açacak olan bölünmüşlüğün, iç çekişmelerin, lüksün, rahatın, gel keyfim gelin, oh kekâh bir hayâtın, ten hazlarının sarhoşluğu içindeydiler.

Doğu Türkistan'da Müslüman kardeşlerimize yapılan zulüm ve katliam dolayısı ile en azından çok üzülmemiz gerekir. Âgâh olunuz, Hazret-i Peygamber (Salat ve selam olsun ona) meşhur hadîs-i şerifinde "Müslüman kötü (münker) bir iş görürse onu eliyle değiştirir. Buna gücü yetmezse diliyle (kalemiyle) değiştirir. Buna da gücü yetmezse kalbinde o kötülüğe buğz eder. Bu imanın asgarîsidir (en azıdır)" buyurmuşlardır.

Ölenlere rahmet, zalimlere lanet...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi