D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Kumda oynayan denizciler...

Kumda oynayan denizciler...

“Amiral”, deniz kuvvetlerinde paşa=general karşılığı olarak kullanılan bir rütbe. Dilimize fransızcadan geçmiş. Peki, fransızcaya nereden geçmiş? “Arapçadan” desem, mevcut amirallerimiz burun kıvıracaklar. Fakat öyle!
Kelime aslında çok tanıdık. Amir/âmir, dilimizde hâlâ kullanılan bir kelime. “Emîr” aynı kökten “baş, reis, bey, idareci” demek. “Hanedana, büyük bir soya mensup kimse, prens”, “ Peygamberimizin soyundan gelen kimse”, “ kumandan” ve “ kafile başkanı” gibi anlamlarda kullanılıyor. Doğu türkçesinde “mîr” şeklini almıştır. Emr/emir, malûm olduğu üzere, “buyruk, ferman” anlamındadır.
Emirülbahr (deniz beyi) veya emirülmâ (su beyi) olmuş “amiral”. 1930’larda rütbeleri özleştirirken, “general”de olduğu gibi, batı dillerinden apararak türkçeleştirivermişiz! Anlayacağınız, tipik öztürkçe canbazlığı! Elbette maksadımız dil dersi vermek veya iştikakçilik yapmak değil. Şu günlerde, denizciler gündemimizden düşmüyor. “İrtica eylem planı”nın altında bir deniz kurmay albayının imzası çıkıyor. O bir “kâğıt parçası” bile olsa, çok sayıda deniz subayı, ETÖ davası ile ilgili olarak Adliye’ye gidip geliyor. Tutukulananlar da var. Denizcilerimizin boş durmadıklarına dair kuvvetli belirtiler mevcut, anlayacağınız...
Karacılardan pek söz edilmezken, “deniz üstünde bu darbe sesleri nerden geliyor?” Bunlardan birisinin sadece senaryo olarak kalması bile insanın kanını dondurmaya yetiyor. Bir emekli binbaşıda yakalanan CD’deki şifreli bir belgede Koç Müzesi’nde öğrencilerin ziyareti sırasında yapılacak eylemin planları olduğu sanılan billgilere ulaşılmış. Bunun üzerine Rahmi Koç Müzesi’nde demirli Uluç Ali Reis Denizaltısı’nda Ergenekon savcısı ve Terörle Mücadele polislerince keşif yapılmış. Uluç Ali Reis Denizaltısı’nın santral dairesinde 14 Kasım 2008 günü tesadüfen bulunan patlayıcılarla ilgili ihbarda iddia edilen fiille ilgili ayrıntılı bilgiler ETÖ tutuklusu emekli deniz binbaşının evinde çıkmış...
“Koç Müzesi’ne konulmak üzere gönderilen malzeme operatöre ulaştırıldı. Müzenin ziyaretçilerini artıralım. Okullarda tanıtım reklam ve organizasyon faaliyetleri yapılarak ziyaretçi yoğunluğunun en fazla olduğu zamanı belirleyelim. Öğrenciler projelerin en önemli parçası, operasyon tarihini teyit edelim”...
Bunu nasıl tefsir edeceğiz? Çocuklarımız müzeyi gezerken, havai fişek göterisi yapılacağı şeklinde değil elbette. Kalabalık öğrenci grubunun müzeyi ziyaretleri sırasında, patlayıcılar patlatılacak ve ortalık kan gölüne dönecek. Bu patlama, hükümetin zaafı olarak ilan edilecek. Faillerin yakalanamaması gerginlik meydana getirecek...
İyi ki bu plan, Denizaltı’da rehber olarak çalışan emekli astsubayın TNT kalıbı, fitil ve fünyeleri tesadüfen bulmasıyla akim kalmış... Askerî savcılık, denizaltıda bulunan TNT kalıpları için soruşturmaya gerek görmemiş ve mühimmat için “Denizaltıda eskiden beri unutulmuş” kararına varmış...
TNT kalıpları bulunduktan sonra müze yetkilileri Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’na bildirmiş, aynı gün içinde bir SAS (Sualtı Savunma) timi tarafından teslim alınan TNT kalıpları üç gün sonra Beykoz’da imha edilmiş. Patlayıcıları teslim alan ve imha kararı veren isim ise halen Kuzey Saha Komutanı olan koramiralmiş. Bu koramiralin adı Ergenekon soruşturmasında daha önce de gündeme gelmiş. Mezkur rütbelinin Ergenekon’un TSK içindeki yapılanmasını sağlayan “Karargâhevleri” örgütlenmesinde önemli rol üstlendiği iddia ediliyormuş... Bu komutanın sahasında bulunan Beykoz Poyrazköy’de toprağa gömülü halde büyük bir cephanelik ele geçirilmiş...
Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke. Fakat, donanmamızın harekat sahası kısıtlı. Çünkü, Türkiye’nin Akdeniz’e çıkışı şimdi “Ege” denilen Adalar denizi adalarının neredeyse tamamının Yunanistan’a verilmesi dolayısıyla ciddi zorluk taşıyor. Donanma Marmara Denizi’nde üslenmiş. Arada bir, Ege’de, Akdeniz’de tatbikat yapılmıyor değil. Fakat bir türlü Akdeniz’e açılan veya Akdeniz’de bulunan bir üs aktif hale getirilemiyor. Osmanlı donanmasının Akdenize çıkış üssü Çeşme idi. O zaman Sakız Adası, Osmanlı’nındı şimdi ise, Yunanistan’ın. Komutanlarımız, subaylarımız İstanbul ve Marmara civarında olan yerleri pek terketmeye meyyal görünmüyorlar. O zaman, kumda oynayan bahriyeliler, dünya denizlerinde güç gösteremeyince, başka şekilde kendilerini ıspat adiyorlar. 28 Şubat’ın deniz kuvvetleri kumandanı hâlâ hatırlardadır. Başbakan Erbakan’ın resm-i kabulüne dışarıdan alkollü içki getirterek fevkalede müthiş bir laiklik mesajı vermişti!
Amirallikle bu içkili laiklik mesajı bağdaştırmakta güçlük çekiliyor olabilir. Aslında yok öyle bir güçlük. Çünkü “amiral” aynı zamanda bir içki adı. İnanmayanlar, sözlüklere, ansiklopedilere müracaat edebilir!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi