Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Biz de sizden korkuyoruz Ertuğ Bey...

Biz de sizden korkuyoruz Ertuğ Bey...

Buyurmuş ki muhterem, ‘Dünkü o şiddetli belagatı gördükten sonra son sözüm şu olacak: Böyle öfkeli bir üslup, bu hal, bu eda beni artık gerçekten korkutuyor.’

Haklı.

Başbakan’ın sözleri, korkutucu olmasa da, sertti.

Her zaman şunu savundum: Güç ve iktidar sahipleri tahammüllü olmak zorundadır.

Fakat, tahammülün de bir sınırı var demek ki. ‘411 el kaosa kalktı’ diye manşet atarsanız, hem ‘seçilmiş’ olmakları hasebiyle hiç değilse asgari bir nezaketi hak eden insanları, hem de o insanları seçip parlamentoya gönderen kahir ekseriyeti üzmüş olursunuz.

Buna kimsenin hakkı yok...

Başörtüsü düzenlemesini eleştirebilirsiniz, siyasi iktidarın icraatlarını yetersiz bulabilirsiniz...

örneğin, ‘Niçin bazı petrol firmalarına vergi muafiyeti getirmiyor, niçin bu firmaların kamuya olan borcunu daha çok ötelemiyor ve bazı bölgelerde rafineri kurmalarına izni vermiyor, niçin Hilton arazilerini imara açmıyor, niçin Süper Lig karşılaşmalarının yayın hakkını filanca gruba vermiyor?’ gibi... Fakat istiskal edemezsiniz...

Bir de diyor ki muhterem, ‘Ben eleştiri hakkını kullandım...’

Ben de hep şunu merak ederim.

Medyamız, niçin eleştiri hakkını, hep de ‘risksiz’ ve ‘steril’ alanlarda kullanır?

Niçin, kamusal yasakları savunmak ve muhalefete muhalefet yapmak dışında, herhangi bir güç odağına karşı ‘eleştirel tutum’ içinde olmaz?

Parlamentoyu eleştirmek, temsil mekanizmasını istiskal etmek, seçilmişleri gözden düşürecek yayınlar yapmak kolay.

Devlet ‘erk’ini oluşturan diğer kurumlara karşı neden bu kadar teslimiyetçi ve kırılgansınız?

Neden, örneğin, bürokratik istibdada karşı açıktan cephe alamıyorsunuz?

Neden eleştirdiğiniz kurumları arasında MGK yok, TSK yok; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ve sair kurumlar yok?

Başbakan ‘korkutucu’ konuşmuş olabilir.

Keşke sinirlerine hakim olabilseydi.

Fakat, ‘kaos’un kaynağı olarak gösterdiğiniz halk da sizden korkuyor.

Silahların arkasına gizlendiğinizde nasıl korkutucu olduğunuzu yakından biliyor.

Hep aynı şeyleri tekrarladığım öne sürülecek ama, bu gidişle hep aynı şeyleri tekrarlayacağım ve bundan bıkmayacağım:

Meslektaşlarınızı ‘andıç’layıp suç örgütlerine hedef gösterdiğinizde daha mı az korkutucuydunuz?

Karargahta pişen haberleri manşetlerinize taşıdığınızda daha mı az korkutucuydunuz.

Parlamenter demokrasiye karşı ‘cunta işbirliği’ni savunduğunuzda daha mı az korkutucuydunuz?

Peki, bazı darbelerin ‘meşru’ olduğunu/olabileceğini kanıtlamak için yaptığınız manevralar...

Keskin dönüşleriniz...

Kenan Paşa’yı masum, tonton, resim sanatının kitsch örnekleriyle iştigal eden kendi halinde bir ihtiyar gösterme çabalarınız?

Zaten mağdur konumdaki bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına ‘Vay şerefsiz’ şeklindeki yüklenmeleriniz? (Alt tarafı Kürtçe şarkısına klip çekeceğini söylemişti.)

Buram buram asparagas kokan haberleriniz? (‘Mini etekli kızı diri diri yaktılar’ ve ‘testis’ haberleri...)

Bunlar daha mı az korkutucudur?

Biz de sizden korkuyoruz Ertuğ Bey...

çok korkuyoruz hem de...

Gücü arkanıza aldığınızda neler yapabildiğinizi, nasıl ‘kıyıcı’ varlıklara dönüştüğünüzü, azgın azınlığı palazlandıran o netameli ‘28 Şubat süreci’nden biliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi