Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Seçilmişler milletin vekili değil mi?

Seçilmişler milletin vekili değil mi?

CHP Genel Başkanı Baykal'ı çoğu zaman anlamakta zorluk çekiyorum. Bir konuşması içinde çelişkiler sergiliyor. Grup toplantısında yaptığı bir konuşmada askere sivil yargı yolu açan yasayı yerden yere vuruyor hatta gece yarısı baskını olarak nitelendiriyor ama aynı konuşmasında yasanın görüşülmesi sırasında Meclis'te bulunan arkadaşlarına da sitemde bulunuyor. Çünkü söz konusu yasal değişiklik toplantıda hazır bulunan iktidar ve muhalefet partilerinin oy birliği ile kabul edilmiş durumda. Ne var ki, yasanın görüşülmesinde hem CHP milletvekilleri kabul oyu kullanıyor hem de aynı CHP bu defa yasanın anayasaya aykırı olduğu iddiası ile Anayasa Mahkemesi'ne müracaat ederek yasanın iptalini istiyor. Güya kendilerinin de karıştığı bir yanlışı düzeltme operasyonu görüntüsü vermeye çalışıyorlar. Tüm bu gelişmelerin öncüsü ve yönlendiricisi Genel Başkan Baykal.

Yine aynı Baykal bir başka konuşmasında 12 Eylül darbesini yapanların yargılanmasını sağlamak için Anayasa değişikliği yapılmasını, bunun için CHP'nin destek vermeye hazır olduğunu söylüyor ama gelinen noktada darbe girişiminde ya da hazırlığında bulunan askerlerin sivil mahkemede yargılanmasını öngören yasanın iptali için harekete geçiyor.

Daha pek çok çelişkiyi alt alta sıralamak mümkün.. Maksadım Baykal'ın çelişkilerinden bir dizi yazı oluşturmak değil. Siyaset ile ilgilenen herkes aslında bu çelişkileri her gün görüyor ve duyuyor. Aslında Baykal'ın çelişkileri bizi fazlada ilgilendirmiyor. Ancak, bu çelişkiler toplumda kafa karışıklığına yol açarken atılması gereken adımların ve çıkartılması gereken yasaların çıkmasın ya geciktiriyor ya da tamamen engelliyor. Kısacası uygulanmakta olan siyasi sistem bir çelişkiler sistemi haline dönüşüyor. Böyle olunca da Türkiye'de her gün tüm siyasi liderler demokrasinin faziletlerinden söz edip, toplumumuzun demokrasiye ne kadar çok ihtiyaç duyduğunu dile getirirlerken bu yönde ciddi bir adım atılamıyor. Atılan adımlarda yine toplumun kafasında bir takım tereddütlerin doğmasına yol açıyor.

Bu arada Baykal'ın milletin oyları ile vekil olarak belirlediği bir siyasi kadronun sistem içinde kalarak yaptığı yasal düzenlemeleri "vesayet" olarak nitelendirmesi ve Başbakan Erdoğan'a yönelik "Askeri vesayet olmasın ama Erdoğan vesayeti de olmasın" şeklindeki sözlerinin demokrasi ile bağdaştırılması mümkün müdür?

Milletin oyları ile iktidara gelen bir partinin milletin kendisine verdiği vekalete istinaden millet adına bir takım görevler ifa etmesini "vesayet" olarak nitelendirirseniz bu nitelendirmeyi yapanlar er ya da geç bu sözlerinin altında kalırlar. Çünkü millete, milletin iradesi ile vekalet etmeyi vesayet şeklinde ifade ederseniz ya kavramların ifade ettiği manayı tam bilmiyorsunuz ya da bilerek konuyu çarpıtıyorsunuz demektir.. Sivil iktidarı askere şikayet ediyorsunuz demektir. Baykal'ın niyetinin bu olduğunu kabul etmek istemiyorum ama olayın başka türlü izahı da kalmıyor.

Kurumların birbiri ile karşı karşıya getirilmesi, hatta çatıştırılmasından ne ülke ne de kurumlar yarar görür. Bunun örneklerini geçmişte çok yaşadık. Kaldı ki devlet kurumları birbirinin rakibi değil, devleti tamamlayan unsurlardır. Her birinin ayrı görevleri vardır. Bu görevlerde yasalarla belirlenmiştir. Bu bakımdan hangi kurum bir başka kurumun görev alanına müdahale ederse suç işlemiş olur. Bu arada devlet kurumları arasındaki organizasyon ve yönlendirmeden sorumlu olan Başbakan, Devleti temsil makamında da Cumhurbaşkanı bulunuyor. Ama, siz kalkar millet iradesi ile bu görevlere gelmiş, daha doğrusu seçilmiş kişilerdi bir takım laf oyunları ile zayıflatır ve etkisiz hale getirirseniz ortaya sadece karmaşa çıkar.. Karmaşa acı ve gözyaşı demektir.

Bir takım devlet kurumlarını özellikle yasama ve yargıya karşı kışkırtmak, bu kurumları birbirine müdahaleye zorlamak toplumda kamplaşmalara yol açıyor hem de huzuru bozuyor. Buna rağmen kurumlar arası rekabetin kızıştırılmasından medet ummak ister istemez halkın seçimlere ve seçimlerin ortaya koyduğu sonuca güvenini zayıflatmasına yol açıyor. Çünkü, mademki belli bir süre ile halkın oyuna başvurulmuş ve bunun sonucu olarak ortaya bir tablo çıkmıştır, bu tabloya seçim süresinin sonuna kadar tahammül içselleştirilemediği sürece halkın kendisini aldatılıyor hissetmesi kaçınılmaz olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi