Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Üretici yüz 10 kuruş’a veriyor, tüketici ikiyüz 50 kuruş’a a

Üretici yüz 10 kuruş’a veriyor, tüketici ikiyüz 50 kuruş’a a

Gazetelerde hemen her gün köşe yazarları bu sıcak günleri geçirdikleri deniz kıyılarını anlatıyorlar. İnsanların beğendikleri yerleri köşelerinde anlatmaları, başkalarının da güzel buldukları o yerleri görmelerini istemeleri çok tabii. Ancak, köşe yazarlarının gittikleri ve anlattıkları deniz kıyıları Bodrum ve çevresi ağırlıklı.. Gazete köşelerine bakınca sanki gidilecek başka yerler yokmuş görüntüsü çıkıyor.

Halbuki bu ülkenin her köşesi ayrı güzelliklere sahip.. Aradaki fark yapılan reklamla ilgili.. Bazı yerler yıllardan beri reklamını yapmayı başarmış bu sebeple de pek çoklarının aklına tatil deyince oralar geliyor.

Benim yakın çevremdeki pek çok kimsenin tatil yerini de Anamur, Bozyazı ve Aydıncık ilçeleri ve beldeleri oluşturuyor. Ne yazık ki Akdeniz'in kıyısındaki Mersin'in bu güzel ilçeleri yeterince tanıtılamamış, tanıtımdan hak ettiği payı alamamış. Bundan dolayı da bu ilçeler Türkiye genelinde tatil yöresi olarak öne çıkmıyor. Daha doğrusu buralardan söz edince akla denizinden önce seralar ve bu seralarda yetiştirilen muz geliyor.. Kış aylarında da Türkiye'nin önemli oranda sebze ihtiyacını da bu bölgedeki seralardan karşılandığını hatırlatmak isterim.

Tüm çiftçiler gibi bu bölgenin tarımla uğraşan insanları da ürettikleri malın para etmeyişinden şikayetçiler. Bölgenin yerlisi muz sarartma tesisi işleten bir dostla sohbet ederken söz döndü dolaştı muz fiyatlarına geldi. Bu bölgeye yaklaşık 9 yıl önce ilk defa geldiğimizde de üretici muzu bugünkü fiyatlarla 100-110 kuruşa satıyordu, öğrendim ki bugünde aynı fiyata satıyorlar. Aradan geçen zaman muz üreticisinin ürününde bir değer artışı sağlamamış.. Seradan muzu alıp tesisine getiren burada gerekli ayıklamaları yapıp, sararttıktan sonra çeşitli illere gönderen arkadaş 16 yıl Ankara'da çeşitli işlerle meşgul olmuş daha sonra kardeşinin de isteği ile memleketine dönerek muz işine girimiş. İşinden de çok yorucu olmasına rağmen memnun..

Ben daha sormadan üreticinin elinden çıkan fiyat ile tüketicinin eline ulaştığı andaki fiyat arasındaki farkı izaha başladı.

"Biz seradan yüz 10 kuruşa alıyoruz. Arabaya yükleyip tesise getiriyoruz. Burada tamamını elden geçiriyor, yıkıyor, ambalajlıyor ve sarartıyoruz.. Tüm bu işlemlere karşılık bizim aldığımız ücret kiloda 30 kuruş. Bu ücret sabittir. Bunu canımız istediği gibi belirleyemeyiz. Biz sevk ederken yüzde 6 vergi öderiz. Bunun nakliyesi gideceği mesafeye göre değişir ama söz gelimi Ankara haline gönderdik. Orada da mal satılırken yine üzerine vergi biner.. Perakendeci de bu malla ilgili vergi öder. Kısacası perakendeciye ulaşana kadar muzun kilosu yüz 80 kuruşu bulur. Bazen de geçer.. Market sahibi ister istemez bu muzun üzerine 2 yüz 50 kuruş etiket koyar. Aksi halde zarar eder. Kısacası bizim üreticiden yüz 10 kuruşa aldığımız muzu Ankara'daki tüketici 2 yüz 50 kuruşa yer"

Muz üreticilerinin büyük bir bölümü seralarını yaparken kredi çekmişler. Yani borçlular. Hepsinin öncelikli derdi borçtan kurtulmaktır. Çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılarak kredinin ödeme süresinin uzatılması çiftçiyi biraz rahatlatmış durumda. Çiftçiler bundan memnunlar. Ancak piyasadaki ekonomik durgunluk, zirai girdilerdeki sürekli artıştan şikayetçiler. Hemen 10 yıldır muzu üretici aynı fiyata satarken geçen süre içinde sera demirinden naylona, kullanılan ilaçtan gübreye ve sulama maliyetine kadar her kalemde artışlar olması çiftçiyi sıkıntıya sokuyor.. Çiftçi zorlanırken tüketici rahatlıyor mu? Onun eline ulaşana kadar her safhada ortaya çıkan artışlar tüketiciyi de zorluyor.

Bölge insani baştan beri yukarıda sözünü ettiğimiz tatil beldeleri gibi turizme de fazla ilgi duymamış. Hatta turizmden biraz uzak durmuşlar. Tarıma, daha doğrusu seracılığa ağırlık vermişler. Eğer ağırlık verdikleri tarımdan geçimlerini sağlamakta zorlanırlarsa turizme bir kayış söz konusu olabilir. Böyle bir gelişme bölge insanını belki biraz rahatlatır ama sakinliğini alıp götürür. Aslında bir dönem buralara Ankara ve Konya'dan yazlık yapımı konusunda bir akın olmuş. Bu dönemde sahillerdeki tarım alanlarında siteler kurulmuş, tarımla uğraşan yerli halka da Toros'ların etekleri kalmış. Dağ yamaçları seralarla kaplanmış. Seralar iklim üzerinde etkili olmuş.. Yerli halk böyle düşünüyor.. Yağan yağmurlar toprağı görmeden denize akıp gidiyor deniyor.

Akdeniz'in bu güzel bölgesi tarımla turizm arasında sıkışıp kalmış haliyle tatilciler için ayrı bir güzellik oluşturuyor.

Gece sabahlara kadar uyumadan dolaşmak isteyen tatilciler için bu bölgeler cazip değil ama tatili kafa dinlemek, deniz ve güneşten yararlanmak olarak düşünenler için buralar gerçekten görülmeye değer, harika yurt köşeleri.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi