Birlik, beraberlik, kardeşlik nasıl sağlanacak?

Birlik, beraberlik, kardeşlik nasıl sağlanacak?

Bütün siyasi liderler, bu ülkede yaşayan herkesin kardeş olduğunu her fırsatta tekrarlıyor... Buna kimsenin bir diyeceği yok! Lakin memlekette çeyrek asrı aşkın zamandan beri yaşanan sıkıntıları, sadece sözde kalacak bu kardeşlik edebiyatıyla aşmanın imkanı da yok... Gerçekçi olalım.
Önceki gün, Erdoğan, Baykal ve Bahçeli’nin yaptığı açıklamalarda, en fazla tekrarlanan ortak sözcükler, hep bu kardeşliğe vurgu yapan ifadelerdi. Gelgelelim iktidar ve muhalefet kanadının başını çekenler, birbirlerine karşı öyle hücumlarda bulundu ki, ne kardeşlik kaldı, ne o ne o!.. Liderlerin üslubuna, parti tabanları da uyacak olsa vay o kardeşliğin haline...
Şimdi hamaseti bir tarafa bırakıp gerçeklere bakalım. Çünkü bölücü terörün başladığı günden bu tarafa, aralıksız bu söylemler de devam ediyor. Fakat lafla olmuyor işte!.. Demek ki, bir yerlerde yapılmış ve sürüp gitmekte olan yanlışlıklar var. Öyle olmasaydı, herhalde adı ister Kürt meselesi, ister başka bir şey olsun, ülkeyi bu kadar bunaltan problem, hal yoluna konulmuş olurdu. O halde lafı bir tarafa bırakıp çözüme kilitlenelim.
Çözüm nedir, ne olabilir? Nasıl olabilir?
Buna kafa yoralım. Buna kafa yoranları da peşinen vatan haini filan ilan etmeyelim. Doğrudur işin tabiatı icabı, siyasetçiler gerilimi severler. Hatta bazıları siyasi stratejilerini hep gerilim üzerine kurar. Üslupları gerilimden beslenir... Lakin bu demek değildir ki, gerilim her zaman puan kazandırır. Bazen gerilim siyaseti öyle ters teper ki, onu gütmeye kalkışanlar neye uğradığını şaşırır. Yakın tarihimizde örnekleri çoktur.
Önceki gün Sayın Baykal ve Sayın Bahçeli’yi dinlerken bunu düşündüm. Bir süre sonra CHP ve MHP tabanları bu gerilim siyasetinden dolayı liderlerini sıkıştırmaya başlayabilir. Zira çözümsüzlüğü çözüm diye dayatmak bir yere kadar... Çözüm mutlaka olmalı, olacak... Çözüme engel olanlar da sonuçta kârlı çıkmaz!..
Sayın Devlet Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamlarına karşı ifade ettiği suçlamalar ürperti verici. Henüz daha işin başında, üstelik herhangi bir paket, teklif vs. dahi ortada yokken, vatanı satmakla ve bölmekle itham etmek doğrusu çok garip. Şu ifadeler Bahçeli’nin: “Dağdan beslenen yıkım sürecinin şehirdeki sözcüleri haline gelen Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamı barıştan, fırsattan ve demokratik çözümden ne anladıklarını kavramları karıştırmadan, zihinleri bulandırmadan Türk milletine bütün yönleriyle açıklamak durumundadır.
.... Girdiğiniz yol tehlikelerle doludur. Ulaşılacak sonuç Anayasanın değişemeyecek maddelerini değiştirmeye yönelik girişim olup, vatana ihanetle eş değerdir. Bunu yapmaya yeltenenlere yüce divan yolu açılmıştır...” Doğrusu bu yaklaşımı anlamak mümkün değil.
Sayın Baykal da kısmen MHP liderinin yaptığı türden hücumlarla, hükümeti sıkıştırmaya ve âdeta bu çözüm girişiminden vazgeçirmeye dönük bir hava estiriyor. Diğer taraftan Baykal’a kalırsa, Güneydoğu bölgesine devlet fabrika yaparsa bu iş hallolacak... Oysa bu meselenin kaynağı ne sadece işsizlik, ne de fakirlik. Böyle bir bakış çok yüzeysel olur. Baykal’ın söylediği bazı doğrular da var: “Türkiye bir ırk ve kan devleti değildir. Bizim milletimiz bir ırk milleti değildir. Biz bu milletin parçası olma zihniyeti ile yaşayan herkesin kimliğine saygı duyarız...” Deniz Beyin bu beyanını çok önemsiyorum!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi