Cemal Nar

Cemal Nar

Kitap Tavsiyesi

Kitap Tavsiyesi

Zaman zaman “hocam hangi kitapları tavsiye edersiniz?” diye soruyorlar. Bazen bu, “hangi tefsiri okusak?” şeklinde de oluyor.

Evet, okuyacağı kitabı sormak, bilenlerle istişare etmek her zaman güzeldir. Bunu yapmalıyız. Ama bunu yaparken, sorduğumuz adamı tanımak ne kadar önemli ise, sorduğunuzun da sizi tanıması o kadar önemlidir. Onun için mektupla bunu soranlara maalesef doğru cevap verme imkanımız pek olmuyor.

Neden mi?

Hastalığı teşhis etmeyen doktor nasıl reçete yazar birisine? Bir mimar arsayı ve adamın bütçesini bilmeden plan çizer mi? Aynen öyle, bir kişi muhatabını tanımadan, tahsil seviyesini bilmeden, daha önce okuduklarını tanımadan birisine kitap tavsiye ederse, elbette yanılır. Muhatabı bilmek, seviyesini iyi tespit etmek gerekir bu işler için.

Çocukluğumda kendi kendime okurdum. Bol roman okurdum o zamanlar. Bir gün Maksim Gorki’nin “Bir devin Düşüşü”nü aldım. Yazdırırken katip, “Yaşın küçük, sen bundan anlamazsın, başka bir kitap al” dedi. Alındım ve almadım. Zorladım ama kitabın yarısına gelince adama hak verdim ve bıraktım. Sonra fakültede okuyunca bayağı beğenmiştim.

Öyledir efendim alınmamak ve danışmak gerekir. Bunu yaptık sonra. Bir tavsiye ile okumaya başladım. Faydalandım da. Nasıl olmasın ki, yüzme bilmeyen bebeleri ırmağa atmazlar. Babalar yüzme öğrenmesini istemediğinden değildir bu yasaklama. Erken olduğundandır. Gün gelir, deryaya atarlar.

Anlatılır ki Muzaffer Ozak’a biri gelir ve “Füsus” sorar, “Fütühat” sorar. O da elini atar masa altına ve bir “Mızraklı İlmihal” çıkarır, “sen önce bunu oku” der adama. Ne kadar haklı!

Halktan birisinin eline otuz ciltlik tefsiri vermişler “al oku” diye. Ne anlar? Bırakın tefsirin tamamını, bir ayetin tefsirini bitirdiğinde, “bu ayetten ne anladım” dese, aklında hiçbir şey bulamaz. O tür tefsirler tefsir değil, birer İslamî ansiklopedilerdir. Zamanında Razî’nin “Tefsir-i Kebir”i için aynen böyle söylenmiş, “fihi küllü şey’in ille’t tefsir.” Ne demek mi? İşte manası: “Onda tefsirden başka her şey vardır.” Hem de tam tercüme etmişlerken Türkçeye, hadi ver de avama, okusunlar onu!..

Böyle birisine, “önce Sabunî’nin ‘Saffetü’t Tefasir”inin tercümesinin sadece metnini oku, sana yeter” dedim. Bir müddet sonra dua ederek geldi. “Allah senden razı olsun hocam, Kur’an tefsiri okuduğumun farkına vardım yahu” diyordu.

İlk defa İslamî ilimlerle muhatap olanlara kanaatimce öncelikle “siyer” okutmak gerekir. Siyer, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)in hayatından, ahlakından, yaratılış özelliklerinden ve onunla ilgili her şeyden bahseden ilim dalıdır. Böylece İslam’ın inişindeki aşamaları, inançtan ibadete, oradan hukuk ve devlete, ama hiçbir zaman ondan ayrılmayan ahlaka ve cihada vakıf olunur.

Bu konuda bazı yazılarımız olduğundan tekrardan kaçınmak adına eser ismi vermek istemiyorum. Sonra bu eserler durmadan değişebilir, güncellenebilir de. Önemli olan küçükten büyüğe, basitten derine doğru gelişim ve zenginleşimin olmasıdır. Bu da uzmanlarıyla istişareyi gerektirir. Bizim medeniyetimiz bir yerde sohbet medeniyetidir de. Onu hiçbir zaman bırakmamak gerekir.

Çarşı pazarda öyle kitaplar vardır ki “bunu niçin yazmışlar” diye hayret edersiniz. Mesela her siyer kitabında az çok bulunan Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)in azılı düşmanlarını kitap haline getirmeye bence gerek yoktur. Ama birileri oturmuş bunları da derlemmiş. Eh, ne diyelim, eline sağlık olsun. Aslında ciddi bir kitabın bir faslı olan nice kitaplar vardır ki, yazarı oradan alarak bağımsız bastırıvermiştir. Asıl kitaplara erişebilenler, bir sürü ayrıntı kitaplardan kurtulabilirler.

Bunu şunun için söylüyorum, kitap çok, ama ömür, Şeyh Sadi’nin dediği gibi “temmuz güneşi altındaki bir avuç kar” gibi azdır. Mecburen seçmeci olacağız. Binlerce kitap içinde beş altı eseri okuma şansımız var. Öyleyse bunlar hangileri olacaktır, bu elbette önemlidir.

İşte burada bir rehbere ihtiyaç var. O rehber, o ilim dalını bilecek, o konuda yazan yazarları bilecek, kitapların özelliklerini bilecek. Hangisinin başkasından farkını bilecek. Bu ise az bir şey değildir. Yılların birikimini ister.

Biz de yıllarımızı kitap tanımaya verdik. Eriştiğimiz eserlerin en azından içindekilerine baktık. Önsöz ve sonsözlerini okuyarak bir fikir edinmeye çalıştık. Hangi bilgiyi nerden alabileceğimizi öğrenmeye uğraştık. İlim dallarında yazılmış literatürü tanımaya ve taramaya gayret ettik. Yine de bu konuda cesur olamıyoruz.

Anlatılır ki bazı depo kitapları ambarda gören Ahmet Mithat Efendi, “bunlar da nedir?” diye sorar. Ambarcı “Aşık Garip, Aşık Kerem, Köroğlu, Mızraklı İlmihal…” diye saymaya başlayınca, sözünü keser ve der ki: “Canım, birer birer sayıp da nefesini tüketeceğine, ‘bunlar ol kitaplardır ki, hepimizin böyle cahil kalmasına sebep olmuşlardır’ de çıkıver!”


www.cemalnar.com



Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi