MHP’nin varlık nedeni PKK mı?

MHP’nin varlık nedeni PKK mı?

Kimileri soruyu, “PKK’nın varlık nedeni MHP mi?” diye sorabilir aslında. Ancak, 12 Eylül darbesinin en kötü bakiyesi olarak bilinen PKK’nın hangi amaçla kurulduğu, kimlere hizmet ettiği, kimleri hedef seçtiği ve bugüne kadar neyi başardığı konusundaki gerçekler göz önünde bulundurulursa birinci sorunun daha ağır bastığı görülecektir…

Geniş çaplı ve ayrılıkçı bir Kürt hareketinin önüne geçmek için kurulduğu öne sürülen, Ancak Ergenekon süreci ile birlikte derin yapılanmalara taşeronluk yaptığı ortaya çıkan PKK’nın MHP gibi bir varlık nedenine ihtiyaç yok sanırım.

Ancak, siyaseti sadece belli bir kesime endeksleyen MHP’nin varlığı ile ilgili akılları kurcalayan sorular, son dönem muhalefet çizgisinin de etkisiyle daha bir cazip hale geliyor. Milliyetçi harekete 12 Eylül öncesi ve 12 Eylül sonrası diye bakmakta fayda görsek de, bugün gelinen noktada ülke menfaatlerine nasıl bir anlayışla hizmet ettiklerini tarih sorgulayacaktır muhakkak.

İçeriği henüz açıklanmadığı için eleştirilere neden olsa da, demokratik açılımların-başlangıçtaki haliyle Kürt acılımı- sağlıklı bir zeminde işleyebilmesi için geniş çaplı bir mutabakata ihtiyaç duyduğu bir gerçek. Hükümetin ve bu konudaki temsilcisinin mekik diplomasisi yürütmesi de bunun bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Muhtemelen kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde taraflar, kendi isteklerini ve kaygılarını bütün ayrıntıları ile dile getiriyordur.

İçeriği hep birlikte göreceğiz yakın zamanda ama, bir kesim var ki bütün köprüleri atmakla nasıl bir sonuca ulaşmak istediği akılları karıştırıyor. Açılımla ilgili söylentilerin ortaya atılması ve süreç boyunca izlediği katı tutumu göz önünde bulundurulduğunda, MHP’nin varolan bazı sorunları görmezden geldiğini düşünmek, bölücü unsurların ülkede barınmasına neden olacak şartların varlığından rahatsızlık duymadığından kuşku duymak kaçınılmaz hale geliyor.

Bu durumda MHP’nin varlık nedenini sorgulayacak sonuçların ortaya çıkmasını kimse anormal karşılamamalı. 22 Temmuz milletvekili seçimleri öncesinde şehit cenazelerindeki manzaraları hatırlayın. Cami avlularında yapılan protestoları göz önüne getirin. Sadece bu da değil, mitinglerde Bahçeli’nin tutumunu, söylemlerini ve kullandığı argümanları göz önünde bulundurun.

Milliyetçi muhafazakar kesimin bu ülkenin en önemli unsurlarından biri olduğunu inkar etmek yanlış olur ancak, MHP’nin bugünkü muhalefet anlayışında önemli pürüzlerin ortaya çıkması kaygı veriyor.

Türkiye onlarca yıldır, türlü belalarla savaşıyor. Gerek içeride ve gerekse dışarıda ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik sayısız tehdidin varlığı, bu savaşı daha da önemli kılıyor. Bölücülük ve bölücülüğe neden olan ırkçılığın tamamen ortadan kalkması için sağduyulu ve sabırlı olunması gereken bir sürece girildi. Herkes elini taşın altına koymak için çalışmalar yapacaktır. Mutabakatın geniş çevrelere yayıldığını gören CHP bile yumuşama eğilimi gösteriyor. Sivil toplum kuruluşları ve diğer siyasi partiler de hazırladıkları raporlarla çözüme yönelik katkılarını bir şekilde ortaya koyuyorlar. Ancak, 57. Ecevit hükümeti döneminde uysal ve ısrarla uzlaşmacı siyaseti ile bildiğimiz MHP ve başındaki liderin izlediği politika, meselenin bir varlık sorunu olduğu konusundaki şüpheleri güçlendiriyor.

MHP’yi DSP ile birlikte iktidara taşıyan süreçte yine aynı argümanların etkili olması göz önünde bulundurulursa bu şüphelerin hiç de kulak ardı edilecek basitlikte olmadığı ortaya çıkacaktır.

Şimdi muhtemelen herkes şunu soracaktır: Bu sorun sağlıklı bir zeminde çözülürse MHP ve onunla birlikte hareket eden unsurlar ne olacak? Pişman olup çözümün bir parçası olmak için gayret mi sarfedecekler, yoksa yeni bir varlık nedeni bulma arayışına mı girecekler?

DTP’nin söylemlerinin de MHP’nin tutumunda etkili olduğu gerçeğini unutmamak gerek kanaatindeyim. Zira, çözüme giden yolda atılacak bütün olumsuz adımlar sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir.

MHP’nin bu süreçte tamamen kapıları kapatarak ortalığı DTP’ye terk etmesini neyle açıklamak gerek bilemiyorum. Hükümet kanadı da bence bu konuda MHP’yi doğrudan muhatap almak yerine DTP’nin ‘özellikle de muhatap’ konusundaki söylemlerine odaklanmalı. MHP tabi ki bir hassasiyet gösterecektir. Bu noktada yüzde 50’lik bir toleransı tanımak gerek. Geriye kalan yüzde 50’lik pay da MHP’yi çözüme giden süreçte muhtemelen eritecektir. Belki de Bahçeli, bu erimeyi fark ettiği için bu kadar katı bir tutum sergiliyor. Önümüzdeki günler, şiddet kokan olaylara gebe mi bilinmez ancak tüm dileğimiz bunun olmamasından yana…

Hepimiz böyle zamanlarda ne tür oyunlar oynandığına çok şahit olduk…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi