Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

MGK’da sustunuz, şimdi mi konuşuyorsunuz?

MGK’da sustunuz, şimdi mi konuşuyorsunuz?

Değerli komutanlar... Kıymetli askerler... Başlıktaki tonlamayı, “meydan okuma” şeklinde yorumlamayın lütfen. Bir “istiskal” ve “muaheze” çabası yok. Hepiniz bu ülke için önemli ve değerlisiniz. Hasbihal ediyoruz burada...

Ben düşüncelerimi aktarıyorum.

Siz de isterseniz “mukabil düşüncelerinizi” seslendirebilirsiniz.

Seslendiriyorsunuz da zaten.

Kamuoyunda “Kürt açılımı” olarak bilinen “demokratikleşme süreci”nin, bu topraklarda barışın tesis edilebileceği konusunda, az da olsa bir umut ışığı doğurduğu hepinizin, hepimizin malumu.

Henüz ortada bir “paket” yok.

Bir “yol haritası” yok.

Bir pazarlık yok.

Dile getirilen tek temenni şu:

Bu ülkede kan akıyor. Artık kan akmasın. İnsanlar ölüyor. Artık ölmesin.

Bir “irade beyanı” olarak gündeme gelen “açılım ihtiyacı”, doğal olarak hem bol miktarda taraftar buldu, hem de karşıtlarını üretti.

İki muhalefet partisinin (CHP ve MHP’nin) sorumsuz, çatıştırıcı, kutuplaştırıcı, nefret ettirici “karşıt” tutumunu saymazsanız, toplumdaki genel hava düne kadar olumluydu.

Sivil toplum örgütlerinin tavrı da olumluydu...

Medya çoğunluğunun tavrı da olumluydu...

Peki, bu iş “cihet-i askeriye”de nasıl karşılanıyordu?

Gözler, ister istemez, MGK’nın olağan toplantısına çevrildi.

Hayrettir, MGK’daki hava da olumluydu ve toplantıdan “açılıma devam” kararı çıktı.

Sonra ne mi oldu?

Rütbece en büyüğünüz olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ yazılı bir açıklama yaptı ve açılım konusunda “kuşkucu” bir duruş içinde olduklarını gösterme ihtiyacı hissetti.

Muhalefet partilerinin baskısı ve cihet-i askeriyeye yönelik sert eleştirileri mi bu ihtiyacı doğurmuştu?

Başka baskı grupları mı devreye girmişti.

İşin içinde bilmediğimiz derin hesaplar mı vardı?

Ne olmuştu?

Başbuğ, açıklamasında, “üniter devlet”e ve anayasanın “değiştirilemez” maddelerine vurgu yapıyordu.

Oysa, siyaset kurumunun ortaya koyduğu irade, “bu iş çözülsün” temennisiyle sınırlıydı.

Kimse üniter devleti tartışmıyordu.

Kimsenin vatanın bölünmez bütünlüğüyle bir alıp veremediği yoktu.

Derken, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay’ın sertlik dozu yüksek açıklaması geldi. Aksay, özetle, “son terörist de ortadan kaldırılıncaya kadar terörle savaşımızın devam edeceğini” söylüyordu.

Ne anlama geliyordu bu açıklama?

Terörle savaş konusunda bir zafiyet mi saptamıştı?

Bir geri çekilme mi söz konusuydu?

Bir “teslim anlaşması”nın maddeleri mi oylanıyordu?

Kim, hangi gafil değerli komutana “terörle savaşmaktan vazgeç” demişti?

Kaldı ki, bütün ayrılıkçı unsurları bire kadar kırarak yok edemezsiniz; bütün insanları tek tek öldürerek terörü sona erdiremezsiniz. Aslolan, savaşı darpsız, kansız, iki taraf adına da daha az hasarla bitirmektir.

Bu da, “siyaset”in işidir... Yüksek siyaset becerisidir.

Savaşı asker yapar... Kazanır veya kaybeder.

Siyaseti ise siviller üretir.

Madem öyle, niçin “çekincelerinizi, endişelerinizi, kaygılarınızı” MGK toplantısında dile getirmediniz?

MGK toplantısında konuştuysanız, neden çıkıp tek tek açıklama yapma ihtiyacı hissediyorsunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi