Hüseyin Gülerce

Hüseyin Gülerce

Dut yemiş bülbüller

Dut yemiş bülbüller

İster Kürt açılımı deyiniz, ister demokratik açılım; geldiğimiz noktaya bakar mısınız?.. Bir Genelkurmay Başkanı'mızın konuşması eksikti, o da geldi. Ayıklayınız bakalım şimdi pirincin taşını.
Dil ve söz, ikisinden oluşan üslup, o üslubun kaynağı ufuk, temenni ve sabır, sonra da yürek... Bunlar olmazsa, Türkiye'nin en önemli meselesini nasıl çözeceksiniz?

25 yıldır kan akıyor. Kandan rant elde ediliyor. Ergenekon, faili meçhullerle, suikastlarla, bombalamalarla kol geziyor. Canlar gidiyor, analar feryat ediyor. Herkes, "çözülmeli" diyor, fakat gelin çözelim denince statükonun duvarları karşınıza dikiliveriyor.

Bu duvarı, ancak çözüm isteyenlerin samimiyeti aşabilir. Samimi olan da dilini tutmalı, sözüne dikkat etmelidir. Dil ve söz, bugün iki altın anahtardır. Dilinizle, "kardeş olalım, bölünmeyelim" demek kolay, adam gibi durmaya, yürekten kardeş olmayı istemeye var mısın? "Hepimiz bu ülkenin eşit vatandaşları olalım" demek kolay; kibirden, elinizdeki gayri meşru imkân, statü ve yetkilerden vazgeçmeye var mısınız?

Dilimizde tüy bitti, Kürt sorununa genel bakılmalıdır. Terör bitmiyor, dağa çıkışın önü alınamıyor. Bölge halkı, Kürt milliyetçiliği yapan, aslında Stalinist bir sol parti olan PKK çizgisindeki siyasî partilere, giderek daha fazla destek veriyor. Demek, ortada sadece bir terör problemi yok. Asıl ayrışma, problemin çözümü uzadığı için oluyor. Ortada, bir an evvel çözüm gerektiren bir sorun var. Başta geçmişin genelkurmay başkanları, bir yanlış olduğunu itiraf ediyorlar. Güvenlik dışında konunun, sosyal, kültürel, ekonomik boyutları olduğu neredeyse her gün tekrarlanıyor. Dilimizde tüy bitti; o zaman neden çözmüyorsunuz/çözemiyorsunuz?

Dilin kemiği yok ya, Sayın Bahçeli de, Sayın Baykal da ağzına geleni söylüyorlar. Kalplerdeki katılık, öfkeli ses tonlarına, hançerelerini yırtarcasına çıkan laflara yansıyor. En ağır eleştirileri yapıyor; fakat "sizin çözümünüz nedir?" dendiğinde, dut yemiş bülbül gibi oluyorlar. Dilleri dolaşıyor. Dilim varmıyor ama, Doğu ve Güneydoğu'da iki partinin toplam yüzde 3-5 civarında oy alması, onlarda başka havalar estiriyor. Kürt asıllı seçmenden ümitlerini kesince milliyetçi hamasete sarılıyorlar. Ama şunu bilmeliler, Kürt vatandaşlarımızı çok incitiyorlar. Kullandıkları dil çok acımasız. Bıçak yarasının geçtiğini, dil yarasının geçmediğini unutuyorlar. Yine unutuyorlar; dilin kendi küçük, cürmü büyüktür.

Ülkeyi yönetenler, sorumluluk sahibi olanlar, sözlerine neden dikkat etmiyor? Söz var, insanı yola getirir, söz var insanı yoldan çıkarır. Neden kurumlar, o kurumların yöneticileri kendilerine çizilen anayasal konumlarda kalmak istemiyor? Neden sadece kendileri söz sahibi olmak istiyor? Mesela askerler... 5 gün önce Milli Güvenlik Kurulu'nda konuşmuşsunuz. Sivillerle, ortak bir metne imza atmışsınız. Sonra kalkıp neden tartışmaya katılıyor, siyasetçilere laf yetiştiriyorsunuz? "Boşuna konuşmayın, bu ülkede söz sahibi biziz" mi demek istiyorsunuz? Biz hangi askerlerin sözüne bakacağız? Milli Güvenlik Kurulu'nda konuşanların mı, yoksa 27 Nisan e-muhtıralarını yazan, ikide bir demokratik hiçbir ülkede görülmeyen basın toplantılarında, bildirilerde "güç bizde" diyenlerin mi?

Bu ülkede problemlerin kaynağı, demokrasi konusundaki samimiyetsizliktir. Herkes sözünün eri olsa, sözünde dursa, sözünün sahibi olsa başka söze ne hacet...

Son sözümüz AK Parti yöneticilerine: Herkesi iyi tanıyın. Her söze inanmayın. Yüreğinizden konuşmaya devam edin, ama pusulayı şaşırmayın. Diliniz sertleştikçe kaybedersiniz, üslup güzelliğinden ayrılmayın. Açılım hamlenizin en büyük faydası şu oldu: Kim kimdir, kim nerede duruyor bir daha test ettiniz. Şimdi işinize bakınız. Ergenekon davasında da görülüyor ki, statüko direniyor ve direnecek. Tek bir çıkışınız var: Demokratikleşmeyi, AB üyelik sürecine endekslemek ve ekonomik iyileştirmelerle halka hizmet yarışını hızlandırmak.

Yolunuza taş koyanlara, laf yetiştirmekle vakit kaybetmeyiniz...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Gülerce Arşivi