Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ramazan

Ramazan

Ramazan geldi geçiyor, olayların peşinden koşarken Ramazan’ın heyecanı günlük gaileler arasında kaybolup gidiyor sanki..
Ramazan’da, daha çok içe dönecektik, ama yine dışımızdaki olaylarla daha çok ilgileniyoruz bakıyorum da..
Geçmiş bir yılı Kur’an-ı Kerim’in aydınlığında süzgeçten geçirecek ve gelecek yılın sorumluluklarını planlayacaktık..
Ramazan sadece oruç değil, itikaf zamanıdır aynı zamanda.. Radyoyu, televizyonu, telefonu kapatıyorsunuz.. Sadece zikir, dua ve tefekkür..
Eskiden evlerde de itikaf odaları, hatta çilehaneler olurdu.. Şimdi camilerde bile itikaf için uygun mekanlar yok.. Dergahların çilehanesi var mı sanki?
Ramazan çadırlarına insanlar yemek yemek için geliyor, sonra da vur patlasın çal oynasın, ucuz eğlenceler..
Bir zamanlar biz Direklerarasını, Osmanlı’da levanten, din dışı çevrelerin Ramazan’da kendileri için sığınma/gizlenme yeri olarak görürdük, şimdi cami önleri Direklerarasına döndü. Ne ararsan var Lunaparkı da var, canbazları da, macuncusu da. Animatörleri de, sucuk satanı da. Bangır bangır müzik.. Ve işportacı çığlığı..
Sükunet, sessizlik, tefekkür yok. Millet “Ramazan eğlencesi”ne gelmiş sanki..
Hızırilyas (Hıdırellez) günlerini, şenliğe döndürmedik mi? İki manevi önderin buluştukları kabul edilen günde Hz. Hızır ve Hz. İlyas’ı hatırlayan var mı?
İtiraf edelim ki, düğünü de, cenaze merasimini de, Ramazan’ı da nasıl idrak etmemiz gerektiğini bilmiyoruz..
Din, vicdani ve felsefi bir kanaat konusu değil. O daha farklı bir şey.. Ya da evreni yarattığı kabul edilen, tanımlayamadığımız bir güce karşı sadece şükran sunma töreni de değil bizim için.. O zaman dini “religio”laştırırsınız.. Yercil, insani bir şey olur o, ilahi değil..
“İnsani yardım” çabaları da dini bir boyutu olsa da, asıl yerine ikame edilecek bir şey değil.. Yani bu konuyu vicdani tatminle, insani sağduyu ile geçiştiremezsiniz..
Sanırım asıl sorun, aklımız mı dinimize yol veriyor, dinimiz mi aklımıza?
Bizim aklımız, paramız ve makamımız dinimizden daha baskın.. Onun için de yaşayışımıza, dünya görüşümüze göre, çıkarlarımıza göre bir din telakkisi giderek hayatımıza daha fazla hakim oluyor.. Yani inandığımız gibi yaşamak yerine, yaşadığımız gibi inanmaya başlıyoruz.. Ramazan da sanki bu kentli dindar sosyetenin “vicdan günü” ile cami avlusunda kendi misyonunu örgütlüyor..
Ramazan’nın bizi içimize döndürmesi gerek. Sessizliğe, yeni Ramazan kültürü bize dışarıya ve eğlenceye çağırıyor..
Oruç tutmak sadece aç kalmak değil. Kaldı ki, görkemli iftar sofraları ile Ramazan’dan çoğumuz kilo alıp çıkıyoruz.. Dünyevileşmekten kurtulamıyoruz..
“İslâm sosyetesi”, giderek “Dubai sosyetesi” gibi, Ramazan’da 14 günlük turlara çıkarak seferi oluyorlar, orucu kısa günlere, serin günlere erteliyorlarmış.. Ramazan’da oteller daha ucuz, çünki müşterisi az. Ama bu gidişle bizim sosyete otelleri dolduracak gelecek yıllarda.
Sanırım herkes bu konu üzerinde düşünmeli bugünden.. Benim korkum, bizim bu zaafımız giderek birilerinin umuduna dönüşüyor..
Karnavallar nasıl doğdu biliyor musunuz, o faşingler.. Şeytan kovma günleri ile başladı bu işler.. Fahişeleri, büyücüleri arabalara bağlayıp taşlarken; şeytan, korteji ele geçirdi zamanla, bir cinsellik gösterisine döndü iş..
Ramazan “eğlenceleri” de bizi bir yerlere götürüyor sessiz ve derinden.. Hem de birileri dini anlamda vicdani tatmine kavuşuyor.. Artık güllaç yemek bile dindarlık olarak algılanmaya başladı..
Mesela kurban kesmek, celeb ve kasaba 300-500 liralık bir siparişle kebab bayramına dönüşecek nerede ise.. Zaten Ramazan’a da şeker bayramı demiyorlar mı? Ya da parayı veriyorsunuz, birileri bir yerlerde o kurbanı kesip etini yoksullara dağıtıyor o kadar. Kendisi kurban gerçeği ile, ölümle, hayatla, canla yüzleşmiyor.. Kurban kendisi, ya da can paresi değil. İsmail’ini kaybetmiş bir kurban ne kadar kurbandır sizce!
Paranızı ve koçunuzu değil sadece, malınızı, canınızı, sevdiklerinizi, makamınızı Allah yolunda kurban edebilecek misiniz?
Ramazanlarımız tarihten kopuk, gelenekten kopuk, ibadet boyutu ötelenmiş, geleceğe yön gösterici olmaktan uzak bir Ramazan olmamalı.
Bugün trajik bir sapmanın eşiğinde olmasak da, gidiş pek iyi değil..
Radyolar, TV’ler, gazetelerin sahur ve iftar programları, sohbet ve söyleşileri, ziyaretleri ile Ramazan’ın rengi sokağa yansımıyor değil, ama gidişat çok da iç açıcı değil.. Gelecek için yeni şeyler düşünmeli, yeni şeyler yapmalıyız.. Her Ramazan bizim için yeni bir başlangıç, bir sıçrama vesilesi olmalı. Bilim, sanat, tefekkür boyutu ağır basan, evrensel renkleri ile daha farklı bir Ramazan idrak etmek mümkün..
Şimdi eve ve içe dönüş zamanı.. Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi