Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Beklenen gecemize “Merhaba”

Beklenen gecemize “Merhaba”

Küçüklüğümüzden beri hep “Kadir Gecesi, niçin Ramazan ayının son günlerinde aranmıştır?” diye düşünmüşüzdür. Elbette en iyisini ve hayırlısını Rabbimiz bilir. Ama şöyle bir düşünmeye dalmak, umarım hayırlara vesile olur.
Ramazan ayının ilk günlerine dönecek olursak, nice alışkanlıklarımız birden bıçak gibi kesilir. Yeme-içme alışkanlığı, yatıp-kalkma alışkanlığı, kötü alışkanlıklardan olan sigara içme alışkanlığı, gibi. Birçoğumuzda baş ağrıları başlar. Uykusuzluk sıkıntısı ve gündüzleri uyku hali... Derken bir de bakarız ki üç beş gün sonra bedenimiz yeni gün ve gecelere alışır. Bir kabulleniş, bir boyun eğiş ve rahat bir değişim hayatımızı kuşatmış olur. Bu kabulleniş neticesinde zihinsel ve ruhsal dünyamızda anlayış ve kavrayış başlar. Kötü alışkanlıklardan ve olumsuzluklardan ve birtakım uyuşukluklardan kurtulmuş oluruz. Sanki Rabbimiz, biz kullarına göndereceği kitabı için, zemin hazırlamaktadır. Kalplere inecek Kur’an’ın, zorlanmadan, zevkle, aşkla ve büyük bir ümitle gönüllerimizi sarması söz konusudur. Ramazan ayının ilk gününden başlayıp üç hafta boyunca ruhi ve zihni hazırlık bitiminden sonra Kur’an, insanın gönlüne, kalbine girmeye bir yol bulur. İşte bu hikmet dolu oluşumun farkına varan Müslüman, Kadir Gecesi’ni ve o gecede inmeye başlayan Kur’an’ını yani kulluk kitabını zorlanmadan sahiplenmiş olur.
Gecemizle alakalı bir başka konuya geçelim isterseniz. Şimdi de trafiği çok yoğun olan bir cadde ve caddenin kenarında, karşıdan karşıya geçmek için duran bir çocuk düşünelim. Öyle bir trafik yoğunluğu var ki, bu çocuğun bu şartlarda karşıya geçmesi mümkün değildir. Ama bir el kalkıyor ve çocuk rahatlıkla karşıya geçiyor. Bu el elbette trafik polisinin elidir.
Tıpkı bunun gibi, şeytan, nefis, insanların yanlış ve batıl düşünceleri, fikirleri, sözleri; insanı yanlışa ve batıla çağıran romanlar, hikâyeler, eserler, şiirler, filmler günümüz insanının önüne, zihnine takılmış, adeta kuşatma altına alınmış. İnsan, bunalıyor, üflüyor, pufluyor, la havle çekiyor, tüm bu olumsuzluklardan kurtulmak istiyor. İşte bu anda Kur’an insanın imdadına koşuyor. Trafik polisinin elini kaldırdığı gibi, batıl ve yanlış olan her şeye, “ben geldim, defolun karşımdan, yeter bu insana çektirdiğiniz” dercesine insanın elinden, zihninden ve kalbinden tutuyor ve doğru yola sevk ediyor.
Kadir Gecemizin bereketini bu anlayışla değerlendirmenin faydalı olacağına inanıyorum. Basmakalıp düşüncelerden, şekilci yaklaşımlardan kurtularak, bir geceyi bin aydan hayırlı kılan Kur’an ve ayetlerini bir daha düşünelim, diyorum. Mesela, normal bir gece iken, nasıl oluyor da bin aydan daha hayırlı gece oluyor? Aslında gecenin kendisinde bir şey yok. O geceyi hayırlı, bereketli kılan bir gerçek var. O da, inen Kur’an ayetleri. Evinize şerefli, saygılı bir misafir gelse, komşunuza ne dersiniz? “Falan zatın evimize teşrifi ile evimiz şereflendi.” Böyle demez miyiz? İşte Kur’an, dokunduğu, girdiği, temas ettiği her şeyi bereketlendirir, şereflendirir. Böyle olunca:
- Namaz kılarak geçirdiğimiz bir günümüz, namaz kılmadan geçireceğimiz bin aydan daha hayırlı olur.
- Bir hanımın, tesettürlü geçireceği bir günü, tesettürsüz geçireceği bin aydan daha hayırlı olur.
- İnfak ederek, hayır yaparak yaşayacağımız bir gün, infaksız, hayır yapmadan yaşayacağımız bin aydan daha hayırlı olur. Artık örnekleri çoğaltabilirsiniz.
Burada önemli olan şudur: Rabbimiz, kitabını semadan yere indirdi. Biz insanlar, Müslümanlar ise indirilen ayetleri hayatımıza, yaşayışlarımıza, kalbimize, kalıbımıza; ticaretimize, hukukumuza, aile hayatımıza indirmenin mücadelesini vermeliyiz. Hayatımıza ait nereye bir ayet götürmüşsek, orası bereketlenir, şereflenir, kıymetlenir. Öyle ise, buyurun Kadir Gecemizde inmeye başlayan Kur’an’ın bereketli, feyizli sofralarına. Okuyalım, anlayalım, benimseyelim, özümseyelim, iman edelim ve amele koşalım. Allah’ın kitabına ve kulluk kitabımıza yapacağımız en önemli vazife budur işte. Bundan dolayı, Efendimiz, tüm mazeretleri, kaçamaklıkları, tembellikleri beri taraf edecek çok önemli bir hadisinde mealen şöyle buyurur:
“Sizden birinin, çarşı veya ihtiyaçlarını görmesinden, eve dönüp de döşeğinin üzerinde yaslanarak oturduğunda Kur’an’dan 3 ayet okumasına ne mani olur?” Darimi: 6/405
Böyle bir usulü ve sorumluluğu kavrayamazsak, sıkıntılarımızı, dertlerimizi hiçbir şeyle çözmemiz mümkün görülmemektedir. İşte alimlerimizin ortak kararları:
“Kur’an’ın manası senin kalbine yeniden nazil olmuyorsa, ne Razi’nin tefsiri, ne de Zemahşeri’nin Keşşaf’ı, senin derdine çare bulamaz.”
Yani günümüzün dili ile söylersek, okuduğumuz ayetlerin manasını kalbimize indirmez ve gereğini yapmazsak ne Seyyid Kutub’un Fi Zilal’i, ne de Elmalılı’nın Kur’an tefsiri dertlerimize çare bulamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Büyük Arşivi