Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Sen de nerden çıktın?

Sen de nerden çıktın?

Lakın ne buyurmuş? “Çok partili siyasi hayata girdiğimiz günden bu yana Türkiye’de görev yapmış tüm belediye başkanları, Türkiye’deki çarpık kentleşmeden sorumludurlar. Bunun cezasını çekmelidirler. Hak etikleri ceza idamdır. Anayasamızda idam yoktur ama mutlaka cezaya çarptırılmalıdırlar. Hatta şu bile düşünülebilir: İdam cezasının kaldırılmasıyla ilgili maddeye bir parantez açılarak ‘belediye başkanları hariç’ yazılabilir.”

Nasıl?

Harika, değil mi?

Bizi çarpık kentleşmeden, yanlış yapılaşmadan koruyacak bu “büyük politik buluş”un sahibi kim?

Kim olabilir?

Elbette dostumuz Abdullatif Şener.

Kendisi Türkiye Partisi genel başkanıdır.

Mevcutları yetersiz, hatta ülke için zararlı bulduğu için, kurucu genel başkan yardımcılığını yaptığı partiden istifa edip yepyeni, sıfır kilometre, hiç yıpranmamış, iktidara gelme şansı bulunmadığı için hiç yıpranmayacak bir oluşuma gitmiştir.

Şener, “Madem oluşuma gittik, oluşumumuzu da partiye çevirdik, bari muhalefet yapalım” tadındaki konuşmalarından birini, geçen hafta Bolu İzzet Baysal Üniversitesi’nde yaptı.

Ben dinlemedim.

Bir gazetede okudum.

Hani, Bedrettin Dalan’ın kıyağıyla inşaat yapılması yasak olan dere yatağına plaza konduran, sonra da maaşlı memurlarına “Çarpık kentleşme ve Kadir Topbaş” türünden yazılar yazdıran adamın gazetesi...

Konuşmasında çok ilginç noktalara parmak basmış Şener.

Sel felaketinden sırasıyla Başbakanı, hükümeti ve belediye başkanını sorumlu tutmuş.

Çok iyi yapmış...
Ben de olsam öyle yapardım.

Bir bölgede yanlış yapılaşmanın da tetiklediği bir felaket varsa, sorumluluğu öncelikle adı geçen kişi ve kuruluşlarda aramak lazımdır.

Şener de, bir muhalefet partisi yetkilisi olarak bunu yapıyor.

Fakat, durduk yerde kendisine “muhalefet misyonu” biçen ve bizden de bunu ciddiye almamızı bekleyen kıymetli Şener alemi kör milleti sersem mi sanıyor?

Kendisi de, daha bir yıl öncesine kadar, bugün felaketten sorumlu tuttuğu yapının en önemli parçası, hatta “en yetkili” elemanı değil miydi?

Çinçin deresi taştığında iktidarda kim vardı?

Kağıthane deresi taştığında iktidarda kim vardı?

Sel her ilkbahar ve sonbaharda Alibeyköy semtini vurduğunda iktidarda kim vardı?

Bilmem kaç vatandaşımız sel ve su baskınlarında hayatını kaybettiğinde iktidarda kim vardı ve (daha da kazığını soruyorum) Abdullatif Şener kimin başbakan yardımcısıydı?

Geçmişe gidiyoruz ve sel felaketinden siyasi iktidarı sorumlu tutan, bir Abdullatif Şener cümlesine rastlayamıyoruz.

Nasıl oluyor da, kendi iktidarı döneminde “vakayı adiye”den bile sayılmayan “aşırı yağış” ve “sel felaketi”, kendisinden sonra “idamlık suç” haline geliyor?

Muhalefet yapıyorsun, bari ciddi yap.

Hükümete çakacaksın, bari doğru yerden çak.

Laf söylüyorsun, bari içini doldur.

İnsanın, “Bu kadar muhalefet partisi, bu kadar muhalefet kalemi, bu kadar muhalefet yordamı var, böylesi ilk kez görülüyor. Belediye başkanlarına yağlı urganı hatırlatan bu tuhaf adam da nerden çıktı?” diyesi geliyor.

Demek ki eskiden de böyleymiş bu.

Biz fark edememişiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi