Karamsarım dostlarım, Kösoğlu ağabeyim kadar ümitli değilim

Karamsarım dostlarım, Kösoğlu ağabeyim kadar ümitli değilim

Zaman, zaman çok iyimser yazılar, analizler okuyoruz. Yeni bir medeniyet inkişafının eşiğinde olduğumuzu, Türk’ün talih sarkacının yeniden yükselişe doğru döndüğünü söyleyenler var. Keşke bende o kadar iyimser olabilsem.

Medeniyetleri insanlar kurar. İnsanın kalitesinin yükselmesi, medeniyet sarkacının da yukarıya dönmesi demektir.

Şimdi soruyorum hangi insanla?

Bugün sahip olduğumuz insan malzemesi ile bazı yazarların işaret ettiği büyük dirilişi gerçekleştirmek mümkün mü?

Ramazanı yeni bir hafta önce geride bıraktık.

Bu ayda büyük şehirlere gittiğim zaman bütün umutlarımı kaybediyorum. Sokaklar inançlı bir millete işaret etmiyor, inançsız, ibadetsiz bir topluluğa işaret ediyor. İstanbul’un,Ankara’nın, İzmir’in bazı sokakları, semtleri hiç Ramazan gelmemiş gibi bizim ruh iklimimize uzak duruyor.Her milletin bir inancı var.Ramazanda metropollerde gezen bir insan,sokağa taşan inançsızlığa, nezaketsizliğe, pervasızlığa, ahlaksızlığa bakarak bu milletin inançlı bir millet olduğunu söyleyebilir mi?

Sabri Ülgener Osmanlı’yı kuran ahlakın aşk ahlakı olduğunu söyler. Aşk ahlakı Allah’ın ahlakıdır. Allah’ın ahlakı ile ahlaklanan bir milletin neler yaptığını tarih her gün bize fısıldıyor. Fedakârlığı, mahviyeti, yardımseverliğ, güzel ahlakı esas alır. Hani nerede o millet?

Gün geçtikçe çözülüyor, bir daha düzelmeyecek şekilde çürüyoruz. Bu ahlakla bırakınız yeni bir medeniyet inşa etmeyi bu toprakları muhafaza etmemiz bile zordur.

Büyük şehirler dediysem bundan küçük kentler muaf değil. Büyük şehirlerde gözlenen ahlaki tereddi, süratle küçük şehirlere de yayılıyor. İnançsızlık, ahlaksızlık, ruhsuzluk artık meydan okuyarak geziyor.

İnsan günah işleyebilir, ama günahından utanması onu gizlemesi bir meziyet hatta fazilettir. İnsanın günahını ifşa etmesi, onunla iftihar eder noktaya gelmesi ise tam bir ahlaki tükeniştir. Bu ölçülerle baktığımız zaman acaba Türkiye nerede duruyor. Aşk ahlakına bürünmüş bir soylular kadrosu görebiliyor musunuz? En iddialı hareketlerin en iddialı kadrolarının bile menfaat karşısında nasıl küçüldüklerine, nasıl bir birini kazıklamaya çalıştıklarına yakinen tanık oldum.

Ümit var olanlara saygı duyuyor, onları ümit ahlakını empoze ederek, ahlaklılara öz güven aşıladıkları için takdirle yâd ediyorum. Ama bizin hakikatimiz budur. Müslüman bir milletin ramazan ayında sokakları hiç ramazan gelmemiş gibi duruyorsa veyl o milletin haline.

Ahlak meselemizi halletmeden hiçbir meselemizi halledemeyiz.

Keşke bir kutlu ses çıkıp bizi bir defa da güzel ahlaka çağırsa. Sur-u İsrafil çalınmadan bize bir büyük hesap gününün varlığını hatırlatsa. İnanın bu bizim için her şeyden daha hayırlı olurdu. Bu kadar siyaset yazacağımıza keşke kalemlerimize mana üfleyip, biraz da ahvali perişanımızı yazsak. Ama yazamıyoruz, particilik, menfaatperestlik ruhumuza işlemiş. İslam ise kapı önünde içimize girecek bir gedik arıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi