Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bu adam akıllanmayacak!

Bu adam akıllanmayacak!

Hep söylüyorum ama, kendim uygulamıyorum... İki şey yapacaksın... Ya da yapmayacaksın...

BİR: “Lafın tamamı aptala söylenir” sözünün ciddiyetine inanacaksın. Mecazları, eğretilemeleri, metaforları bir kenara bırakıp, diyeceklerini dosdoğru diyeceksin.

Böyle yapmazsan, üzerler.

Feodaliteyi savunduğunu, “ağalık düzeninin sürmesinde çıkarın olduğunu” öne sürerler.

PKK niçin modernist bir harekettir?

Feodal üretim ilişkileri ve üretim tarzı niçin bir tür güvenlik supabıdır?

Bu konu üzerinde düşünülmesi gerektiğini söylüyorum.

İsteyen düşünür, isteyen düşünmez.

Kemal Tahir ve İdris Küçükömer düşünmüşler.

İlerici aydınlarımız da düşünsünler...

İlkel, kaba ve “geri” bulunan feodalitenin çözülmesiyle, ortaya ne cinsten bir “yapı” (ve durum) çıkacağını, ortaya çıkacak durumun murat edilen sonucu doğurup doğurmayacağını “irdelesinler...”

Ben diyorum ki, ortaya çıkan şey, bir tür modernlik anlayışı ya da zaruretidir.

Bu da, kendi içinde araz olan bir başka modernlik zaruretine elvermiştir.

Ulusçuluğu, dolayısıyla PKK’yı çıkarmıştır.

İyi olmuştur, kötü olmuştur, ayrı...

Fotoğraf budur.

Bunu bilebilmek ya da görebilmek için Emre Kongar olmaya, her cümlenin içinde “feodalite” sözcüğünü geçirmeye gerek yok.

İKİ: İroni yapmayacaksın.

Hele, ironi yaptığını insanların gözüne gözüne sokmayacaksın.

Kendisini “liberal” olarak pazarlayan ama liberal

camiada hiçbir saygınlığı ve ağırlığı bulunmayan bir terbiyesiz çıkar, “beyinsel evrimini tamamlayamamış olmak”la suçlar.
Hazır konu açılmışken, üçüncüsünü de ekleyeyim:

ÜÇ- Aydın Doğan’ı savunmayacaksın. Hele, başındaki “ağır vergi cezası” gailesine gönderme yaparak, “Bugüne kadar birçok insanı üzdünüz. En zor zamanınızda kimseyi yanınızda bulamıyorsunuz. Rakipleriniz ellerini ovuşturuyor, düşmanlarınız son tekmeyi vurmak için düşmenizi bekliyor. Bari bundan sonra adaleti, ölçüyü, vicdanı elden bırakmayın, insanları üzmemeye bakın” demeyeceksin.

Ben böyle şeyler dedim.

Bunu demeye getiren çok yazı yazdım.

Böyle şeyler dediğim için de, “beyinsel evrimini tamamlamış”, ancak ironi özürlü olan bir Hürriyet yazarının hakaretlerine maruz kaldım.

Ne halleri varsa görsünler.

Benim savunmama ihtiyaçları yok.

Nasılsa işin “asparagas” yollarını biliyorlar.

İsterlerse, ısrarla karşı oldukları AB’den bile destek demeçleri alabilirler.

Nitekim böyle bir şey yaptılar. Bir AB yetkilisinin eski vergi cezasıyla ilgili sözlerini, güncel bir demeçmiş gibi manşete çaktılar.

Şimdi de, “Dünyanın en saygın ekonomi ajanslarından Bloomberg” diye pazarladıkları sıradan bir haber ajansının konuyla ilgili haberini gezdiriyorlar internet sitelerinde.

Bu ajansın Celestine Bohlen adlı muhabiri diyesiymiş ki, “Bu dev ceza basın özgürlüğüne bir saldırıdır. Doğan Yayın Holding’e kesilen 2.5 milyar dolarlık vergi cezasına karşı tüm Avrupa başkentleri seslerini yükseltmeli...”

İyi, yükseltsinler de...

Siz ne yapıyordunuz?

Rakip gazeteler kapatılırken, gazeteciler yazarlar tutuklanırken, düşüncesini söyleyen insanlar baskı altına alınırken Doğan Yayın Grubu ne yapıyordu?

Müsaade edin, biraz da işin bu kısmını hatırlayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi