Rahim Er

Rahim Er

Yollar köprülere, köprüler medeniyete çıkar

Yollar köprülere, köprüler medeniyete çıkar

Küçüklüğümüzde değişmez gündem maddelerinden biri köprü kavgasıydı. Yerli zihniyet, İstanbul Boğazına köprü yapmak istiyor, ilerici, devrimci ve sosyalistler sara nöbetleri geçiriyordu. Köprü, bu kavga-dövüş arasında bir gerdanlık gibi Boğaziçine asıldı. Asya ile Avrupa tarihte ilk defa kucaklaştı. İnşaatı engellemek için neler söylenmiyordu ki? “Köprü, zenginlere hizmet edecek” safsatasından tutun da “doğunun kasabaları köprüsüzken İstanbul’a nasıl köprü yapılır?” kınamalarına kadar.
Yaşımız icabı ilk defa köprü kavgasına şahit oluyorduk. Daha evvel bildiğimiz kavga Deli Dumrul hikâyesinden ibaretti. Geçenden bir akçe, geçmeyenden iki akçe alıyordu.
Meğerse bu köprü, yol kavgaları tek parti dönemine kadar uzanırmış.
Bunu çok sonraları öğrendik.
Adnan Menderes, Vatan Caddesini yaptırtırken İsmet İnönü’nün “tayyare mi indireceksiniz?” dediğini bugün artık herkes bilmektedir. Ama şunu az insan bilir. Bir gün meclis kürsüsünde şöyle köpürür: “Bu Demokrat Partililer, öyle hayalperest insanlardır ki bir gün Boğazın bir yakasından diğerine köprü kuracaklarını söylerlerse şaşmam!”
Halbuki sonraları öğrendik, projelerini gördük ki Boğaza ilk köprü fikri Sultan Abdülhamid Han’a aittir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 3. Köprüye muhalefet edenleri eleştirirken ilk köprüye karşı çıkanları bayağı bir hırpaladı.
Üç yıl kadar önce bir grup medya mensubu Fer’iye Lokantasında öğle yemeği yiyorduk. Oturduğum yerden köprü görünüyordu. Birand, solumdaydı. Neden icap ettiyse ortaya şunu sordum “merak ediyorum, vaktiyle köprünün yapılmasına karşı çıkanlar, şimdi geçerken acaba ne düşünüyorlardır?” der demez, M. A. Birand, koluma vurdu “sorma, o eşekliği ben yaptım, dedi ve ilave etti, daha beteri var, bir insan başka bir insan asılsın diye yürüyüş yapar mı? Ben Menderes asılsın diye yürüyenlerin en önündeydim. Fakat Kırat Belgeselini de bu sözlerle bitirdim.”
Sadece Turgut Özal zamanında yapılan ikinci köprü için laf edilmedi.
İlk köprünün yazı hayatımızda da bir hatırası var. İsminin Fatih Köprüsü olmasını teklif etmiştik. ’76 veya ’77’de yazdığımız Pırıltı’nın başlığı Fatih Köprüsüydü. İkinci köprüde hakikat oldu. Daha güzel isim verildi, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü. Rumeli Hisarı’nın yanından geçtiği için isabetli olmuştu. Ancak yol levhalarında FSM’leri gördükçe korkuyoruz ki köprünün adı FSM kalacak diye.
Yollar, köprülere, köprüler medeniyete çıkar.
Eski şehirlerimizde hayat, surlar içinde, Taş Köprüler etrafında döner. İvo Andriç’in Drina Köprüsü, Balkanlar’da Osmanlı şehir hayatını anlatır.
Akan su varsa köprü de vardır.
Çünkü insanda ulaşma, varma, aşma arzusu bitmez.
Köprü Amerika’da da Avustralya’da var.
Yol yoksa, köprü yoksa medeniyet de yoktur.
İlk köprüye karşı çıkanlar, bugün kendi kendilerine hakaret ediyorlar.
Üçüncü köprüye karşı çıkanlar da yarın Birand’ın pişmanlığına maruz kalabilirler..
Köprüye muhalefet edilmemeli.
Medeniyet ortak değerdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahim Er Arşivi