Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Beklenmedik bir şey mi oldu?

Beklenmedik bir şey mi oldu?

Şamil Tayyar’a göre, bundan sonra büyük bir dalga olmaz. Tepede uzlaşma sağlandı.
Acaba, DTP krizine rağmen TSK’nın Meclis’in açılışında tam kadro hazır olması buna mı bağlı?
Doğan niçin Başbuğ’la görüşmek istedi ve daha sonra bu işten vazgeçti?.
Peki bundan sonra ne olacak? Bu işlerin üstü örtülebilecek mi?
Bazı savcıların görev yerlerinin değiştirilmesi, bazı sanıkların sürpriz bir şekilde serbest bırakılması bu konu ile ilgili mi acaba?.
Bu işleri kim tezgahlıyor?.
Bundan sonraki adım ne?
Hangi konuda, kimler arasında mutabakat sağlandı?.
Şamil’in iddia ettiği gibi, soruşturma bir anda Mason locasına ve P2’ye mi uzandı?
Bana göre süreç devam ediyor. Bir kanadın çözüm için masaya getirdiği planı yarın bir başka kanat bozacaktır..
Belki biraz ara vermek, katedilen mesafeyi görmek ve bundan sonrasının haritası üzerinde çalışmak gerekecektir..
Çünkü boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor..
Şunu söyleyeyim, bu durumda beklenen Ekim krizi de ertelenmiş oldu. Ekim’den sonra ne olur, onu bilmiyorum..
Kimlerin üzerini çizdiler göreceğiz..
Gelişmelerin istikametini görmek için, Dalan, Doğan, Koç triosuna bakmak gerek..
Erdoğan’ın Anayasa değişikliğini erteleme eğilimi de bu konuyla ilgili olabilir mi?
Bir “mutabakat” olmadan bu gelişmelerin olması mümkün değil.
DTP’liler ile ilgili bundan sonra olacaklara da bakmak gerek. Ve tabii Baykal ile Bahçeli’nin söylem, eylem ve üslubuna da bakmak gerek..
Demek ki, birileri bir yerden düğmeye basınca, politikacısından askerine, hukuk adamlarına kadar birçok kişi hizaya gelebiliyor..
Herkes, bundan sonra hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam edemeyeceğinin farkında.. Köprünün altından çok suların aktığı ortada.. Peki geçmişin hesabı ne olacak ve bundan sonra bu işler nasıl çözülecek? Tepedekiler, bunu aşağıdakilere nasıl kabul ettirecek?.
Kimler gidecek, kimler kalacak? Gidenler gelecek için garanti istemeyecek mi?
Peki biz yani halk, toplum bu oyunun neresinde?
Sürecin bundan sonraki gelişmesini takip edebilmek, manipüle edebilmek için Emniyet / İstihbarat, Yargı ve Medianın kontrol altında tutulması gerekiyor..
Bu alanda neler oluyor, şimdi ona bakmak gerek.. Bu piyasada ciddi değişiklikler olması kaçınılmaz..
Bana göre, Ergenekon soruşturmasında, derin ilişkiler sadece locaya değil, ABD, İsrail, İngiltere, Almanya, İtalya, İsviçre ve Yunanistan’a da uzandı. Yani yeni bir durumla karşı karşıya kalındı..
Bakalım Rusya bu gelişmeler olurken ne yapacak?
Aslında bu sonuç kaçınılmazdı. Herkes başından beri bu işin loca, ABD, İsrail’le ilişkisinin farkındaydı.. Yunanistan ve Bulgaristan üzerinden az işler çevrilmedi. Mumcu’nun peşine düştüğü silah/uyuşturucu takasındaki kilit ülke neresiydi?
Rusya gibi, İngiltere’nin de bu süreçte oynayacağı rol önemli.
İçerideki kontrol dışı unsurlar ve başka hesaplar peşindeki kişi ve grupların bu konuda nasıl bir yol izleyecekleri de ayrı bir konu..
Böyle bir durumda birtakım intihar ya da kaza süsü verilmiş infazlar gündeme gelebilir.
Bir yandan dışa dönük olarak daha istikrarlı, sessiz bir sürece giriliyor gibi olsa da, içerideki derin hesaplaşmanın şiddetleneceğini düşünüyorum..
Bakalım bu durumda Meclis’in öncelikleri neler olacak? İlk MGK’da neler konuşulacak? Hükümetin öncelikleri neler olacak? Kürt ve Ermeni konusu, demokratik açılımların bundan sonraki seyri nasıl olacak?. Dağdakiler indirilebilecek mi? Terör bitecek mi? Türkiye’nin Kuzey Irak’taki rolü ne olacak? İrtica ve laiklik tartışmaları devam edecek mi?
Cevabını arayan o kadar çok soru var ki.
Erdoğan’ın ABD seyahatinin ve G-20 toplantısının ardından bu tür konuların konuşulmaya başlanması da dikkat çekici..
Bana kalırsa Türkiye global trendleri öngörüyor, doğru okuyor ve o konuda kendi sözünü söylüyor. Bu arada kimseyle inatlaşmadan, çatışmadan mesafe almaya çalışıyor. Bana göre onun için IMF ile masaya oturdu ve pazarlık yaptı. Daha pragmatik ve gerçekçi bir politika izliyor.. Her şey ideal düzeyde olmasa, hatta birçok eksikleri olsa da, gelişmeler doğru yönde ve ileri doğru..
Ancak şunu da görelim ki, bu dışa açılım ve genişleme sürecinde merkezin güçlendirilmesi, alanın kırılgan olmaktan kurtarılması için derinleştirilmesi ve sinir sisteminin kaslarının oluşturulması gerek. Unutmamak gerekir ki, “kontrol edemediğin güç güç değildir”.
Tam da bu olaylar olurken Koç ve Doğan cephesindeki hareketliliğe dikkat çekmek istiyorum.. Ve aynı şekilde, Kemalist soldaki hareketliliğe de.. İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, İstanbul, Diyarbakır, Ankara ve Denizli’de Devrimci Karargah örgütüne yönelik operasyonlarda 15 kişinin gözaltına alındığını söyledi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gelişinde basın mensuplarının sorularını cevaplayan Çapkın, “Operasyon çok önemli” dedi. Bana kalırsa, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Brüksel’deki temasları sırasında terör örgütü DHKP/C mensubu birkaç kişi tarafından protestosu da sponten bir gelişme değil. Bu arada MHP içindeki kripto adamlara da dikkat etmek gerek. Ulusalcı sol ile milliyetçi sağ, iktidarın “açılım”ına karşı, Doğan ve Koç’la birlikte iktidara karşı tepki örgütleyebilirler..
İç, bölgesel ve global dengeler ve denklemler açısından zor bir dönemden geçiyoruz.. Teoloji, ideoloji, siyaset ve ekonominin iç içe geçtiği bir süreç bu. Herkesin çok dikkatli olması gerek.
Hak şerleri hayreyler / Görelim Mevlam neyler, / Neylerse güzel eyler..
Selam ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi