Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Değişim derken toplumu cinnete sürükledik

Değişim derken toplumu cinnete sürükledik

Bu ülkede yıllardan beri her ağzını açan gelişimden ve değişimden söz eder. İktidarların ilk hedefi de toplumu değiştirmektir. Çoğu zaman değişim ile gelişim eş anlamlı kullanılmıştır. Halbuki değişim farklı gelişim farklı anlamlar ifade eder. Çünkü değişim çift yönlüdür müspet anlamda da olabilir menfi anlamda da değişim söz konusudur. Mevcut halin farklılaşması değişim demektir. Halbuki gelişim değişimi de içinde barındırmakla birlikte genellikle müspet anlamdaki değişimi ifade eder. Gelişim yerine değişim demekle gelişimin müspet anlamını izlemek mi istediler bilinmez.

Bu millette yıllardan beri örnek ve ulaşılması gereken hedef olarak Avrupa daha geniş anlamıyla batı toplumları gösterildi. Tüm çabalar bu hedefe ulaşmak adına sergilendi. Elbette çabalar sonuçsuz kalamadı 50 yılda ciddi bir değişim yaşadık. Hatta, bizim yaşta olanlar bu hızlı değişime ayak uydurmakta güçlük çektiler. Hemen belirteyim ki hayatımızı kolaylaştıran teknolojik gelişmelerin ülkemize getirilmesi ve hayatımıza girmesini hedef alıyor değilim. Benim esas üzerinde durmak istediğim tüm gelişme ve değişme isteklerinin toplumumuzu bugün içine yuvarladığı durumdur.

Belki bazıları olaylara çok kötümser baktığımı söyleyebilir ama hemen belirteyim ki toplumun ruh sağlığının giderek bozuldu, hem de öylesine bozuldu ki cinnet hali yaşadığımızı düşünüyorum.

Hergün gazete sayfalarına yansıyan cinayet haberleri, toplu katliamlar, cinayetlerin işleniş şekli ve sergilenen vahşeti cinnet dışında bir kelime ile ifade etmek mümkün olmuyor. Gün geçmiyor ki, karısını ya da kocasını, evladını ya da anne ve babasını, bunun da ötesinde evladını öldüren anne ve babaların haberleri gazetelere yansımasın. Belli ki artık hiç değerin anlamı kalmadı. Anneliğin kutsallığı, baba hakkının ağırlığı, evlat sevgisinin güzelliği giderek anlamını yitiriyor. Toplumsal değişim deyince sanki sapkınlıların yaygınlaşması akla geliyor. Ve bunun adı da medenilik oluyor. Batsın böyle medeniyet. Eski anlayış ve değerler tümden kötülenerek yerine mutlaka özellikle batı kökenli değer yargılarının yerleştirilmesi çabaları ülkemizi sapkınların cirit attığı bir alana çevirdi. Çünkü kötülenen, terk edilmesi gereken değerler yüzyıllar boyu bizi biz yapan değerlerdi. Kaldı ki kendi değerlerimizi terk ederken yerine başkalarını koymak da mümkün olmadı. Çünkü, Batı'nın değer yargıları bir bütün içinde oluşmuş ve sadece onlara has değer yargılarıydı. Onlar olduğu gibi bize aktarılmaya kalkıldığında ortaya bir yığın sapıklık ve cinnet hali çıktı.

Bunun yanında uyuşturucu alışkanlığının lise ve ilköğretim çağına indiğini ilgililer açıklıyorlar. Haytalarının baharında gençlerimizin uyuşturucudan ölüm haberleri sık sık gazetelere yansıyor. Evlatlarının ardından gözyaşı döken anne ve babalar çocuklarına sahip çıkamamanın acısını dile getiriyorlar.

Tüm bunlar değişim ve gelişim adına, bir diğer ifade ile batıya benzeme çabalarının sonucu ülkemizin ve insanımızın içine düştüğü çukuru göstermiyor mu?

Artık uyuşturucu bağımlıları ve yakınları ile yapılan röportajlara çok sık rastlar oldu. Çünkü, uyuşturucu kullanımı tehlikeli boyutlara ulaşmış durumda. Dünkü bazı gazetelerin Pazar ilavelerinde bu hususta yapılmış röportajlarda insanı derinden üzen açıklamalar vardı. Söz gelimi bir genç, "Uyuşturucu bulmak çok kolay. Her semtte içen de var satan da." Derken aynı röportajdan dikkat çekici bazı cümleler aktarmak istiyorum:

"Benimle aynı zaman maddeye başlayanların yüzde 90'ı öldü, sonum onlar gibi olmasın..

Yavrum gözümün önünde eriyor elimden bir şey gelmiyor..

Begüm ağır dönemi atlatmıştı, onun şanssızlığı tedavisi sırasında bir satıcıyla tanışmasıydı."

Netice itibariyle birtakım kavramların dışına tatlı sürülerek millete yutturulmasından vazgeçilmelidir. Her toplum kendi değer yargıları ile vardır ve o değer yargılarını terk edip başka toplumların değer yargılarını onun yerine hakim kılmak mümkün değildir. Çünkü, bir başka topluma ait değer yargıları üzerimizde sırıtıyor, bize olmuyor. Bunu söylerken içimize kapanalım, dış dünya ile bağlarımızı keselim elbette demiyorum. Ama şimdiye kadar yürüdüğümüz ve toplumu da yürümeye mahkum ettiğimiz yolun sonu yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi