D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Kürt aklı nerede?

Kürt aklı nerede?

Kürtlerin tiyatroya bu kadar yatkın olabileceğini tahmin etmiyordum. DTP olağanüstü kongresi münasebetiyle öğrenmiş oldum. Bilindiği gibi tarih boyunca kayda geçmiş zengin bir kürtçe yazılı edebiyat yok. Buna rağmen kürtlerin tiyatroya bu kadar rağbet ve kabiliyet göstermesinin sebebini anlayamadım.
Hükümetin Türkiye’nin otuz yıllık terör meselesini halletmek için attığı cesur adım, “demokratik açılım” konusu gündeme geleli her kafadan bir ses çıkıyor. Laik Türk ulusçuları CHP’de mevzilenmiş, “olmaz da olmaz!” diyor. Laikleşmekte olan Türk ulusçuları MHP’de saf tutmuş, liderleri kürsülerde yırtınıyor. Öte yanda Kürt ulusçularının DTP’si var. Tecrübeli başkan “Türk”ün yanında bazı eksik etekler genel kurul sahnesini kurmuşlar.
Başlamasın mı icra-yı lûbiyyat?
Bir taraftan tercübeli, “umur görmüş” başkan bas bas bağırıyor. “Açılımın muhatabı ben değilim, ben bir hiçim, silahı tutanları, onun da arkasındakini muhatap alın!” diye. Öte taraftan kadıncağızlar ellerinin hamuruyla evcilik oynar gibi ulusçuluk oynuyorlar; belli ki ateşle oynuyorlar!
Demokratik açılım, Kürtleri temsil etmek iddiasında olan bütün görünür aktörlerin foyasını meydana çıkarıyor. Meğer bunlar aktör değil, kukla imiş. İpleri çekilmeden parmak bile oynatamazlarmış.
Hele kongreye bakın: Ankara’nın göbeğinde, maskeli beşler, onbeşler salona dalıyor, kürsüyü zaptediyor, bağırıp çağırıyor. Güya kongre yetkilileri onları uzaklaştırır gibi yapıyor!
Otuz yıllık trajedi ancak bu kadar müptezel bir komediye dönüştürülebilir.
Ya öyle Kürt ulusal giysileri kuşandığı söylenen döküntü kıyafetliler?
Beyler tiyatroyu bırakın! Mesele ciddi. Türkiye’nin geleceğinde varsanız, önce ciddiyetinizi takının; aklınızı başınıza alın. Yok başka hevesler, havalar cıvalar içindeyseniz. Durun orada!
Kültürel kürt milliyetçiliği şöyle böyle hoş görülebilir. Kürtle Türk’ün kültürü, hayat tarzı arasında fark icadı için uğraşanlar, bugüne kadar hüsrana uğradı. Neymiş efendim? “Nevroz” Kürt bayramı imiş! Şu bizim bildiğimiz “nevruz”. İran’ın, Turan’ın, Hind’in daha bilmem ne kadar kavmin, coğrafyanın baharın başlangıcında yaptığı bayram, birden “Kürt ulusal bayramı” oluyor!
Sovyet sistemi yıkıldıktan sonra Türkî cumhuriyetlere gidenler, Sovyet döneminde bir tek bayramın tatil olduğunu gördüler: Nevruz! Neden? Dini bayramları ekarte etmek için!
Siyasi Kürt milliyetçiliğinin etnik dayatmaya dönüşen tutumları misliyle mukabele görmekle karşı karşıya.
Türkiye’de bin yıldır ortaya konulan mirasda elbette Kürtlerin de önemli payı var; miras hepimizin. Bu miras siyasî, sosyal ve kültürel mirastır. Bu mirasta türkçenin, türkçe meydana getirilmiş yazılı edebiyatın da önemli bir yeri vardır. Bir çok etnik Kürt, türkçe önemli eserler yazmıştır. Ben adlarını saymayayım. Türkiyeli Kürtler büyük oynamak istiyorlarsa, türkçeye muhtaç olduklarını akıldan çıkarmamalılar. Eğer figüranlıkla yetineceklerse, kürtçeyi dayatırlar!
Hayır kürtçeye karşı değiliz, kürtçenin zorunlu olmamak kaydıyla öğretilmesine de karşı çıkmıyoruz. Türkiyeli Kürtler de bu ülkenin halkıyla, bu ülkenin halkına dahil olan Kürt kavimdaşlarıyla gerçek anlamda anlaşmak istiyorlarsa, yine türkçeye muhtaçtırlar.
Sade türkçeye mi? Müşterek kültürümüzün ortaya koyduğu her türlü değere ihtiyaçları var.
Mesele etnik Türk, etnik Kürt meselesi değildir. Öyle veya böyle, Türk kavramı, tarih boyunca etnikliği aşan bir muhteva taşımıştır.
Geçmiş yüzyıllarda hem Avrupa’da, hem Hind’de müslüman olanlara Türk denilmesi bundandır. Türk, bir çok etnik unsuru barındıran Osmanlının varisi olan kelimedir. Türk etnik Kürdün mukabili değildir. Ancak Türk kelimesinin başına ırk, etni koyarsanız böyle bir karşılıklılık sağlanabilir.
Demokratik açılım, Kürt aklını bekliyor. Fakat, etnik milliyetçilik aklı saptıran, ayran kabartan bir dalga meydana getiriyor ve gele gele üç kuruşluk Kürt tiyatrosu geliyor!
Türkler, Türk kavramı içinde yer alan bütün etnik unsurlar kardeşlik için ne gerekiyorsa yapmak üzere etnik heveslerini, asabiyetlerini değil, akıllarını, sağduyularını harekete geçiriyorlar. Şu sıralar en çok Kürtlerin akla ve sağduyuya ihtiyacı olduğundan şüphe yok!
Nerde Bitlisli İdris’in, Ahmed Hani’nin, Fakı Tayran’ın, Şeref Han’ın, Norşinli Ziyaeddin’in, Ahmed Arvasi’nin, Said Nursi’nin aklı? Nerede Kürtlük adına akıl satanlar?



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi