Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ceylan’ı havan değil de, hayvan mı parçaladı!

Ceylan’ı havan değil de, hayvan mı parçaladı!

Bilir misiniz, bazı insanlarda “simetri” takıntısı vardır... Bu takıntı, bazen “hastalık” derecesine varabilir.. Öyle bir hastalık ki; “karıncaları bile incitmekten çekinen” bir insanın “duvardaki sineği” öldürdüğünü, “Yahu, sen karıncaları bile incitmezsin... Sineği niye öldürdün?” diye sorduğunuzda, “Ama duvarda yamuk duruyordu” cevabı verdiğini duyarsınız...
Simetri, bazı insanlarda işte böyle bir “takıntı” ve böyle bir “hastalık”tır!.. Bu tür insanlara göre; her şey “simetrik” olacak, hiçbir şey “asimetrik” olmayacaktır!.. Duvardaki tablonun düz durması, arabanın düz park edilmesi, bir şeyi istiflerken simetrik istiflenmesi ve hatta bazen uyumadan önce nefes alış verişlerin dahi iki parçaya ayrılarak ve aynı uzunlukta aynı seste simetrik alınması!.. Böyle kimseler, “asimetri düşmanı”dır!.. Asimetrik döşenmiş bir evde, farkına varmasalar dahi, huzur bulamazlar.
Kısaca ifade etmek gerekirse; simetri hastalığı “psikolojik bir dengesizlik”tir!..
Hayatlarını “simetri”ye göre dizayn edenler, “asimetri”den fena halde rahatsız olurlar ve hatta “asimetrik” olan her şeyi “düşman” ilân ederler!..
ASİMETRİK SAVAŞ NEDİR?
“Simetri” ve “Asimetri” konusunda yeterli bilgi sahibi olduğumuza göre, şimdi de sık sık duyduğumuz “asimetrik savaş” ne demektir, ona bakalım.
Asimetrik savaş;
Güçsüz olan askeri birliklerin daha güçlü olan askeri birliklere karşı yürüttüğü Gayri Nizami Harp unsurlarını da barındıran savaş yöntemidir.
Asimetrik savaş, özellikle 11 Eylül 2001’de İkiz Kuleler’in vurulması sonrasında ortaya çıkan bir kavramdır.
En basit anlamda;
“Güçlü ordu, güçlü devlet”lere karşı, “güçsüz devlet, güçsüz ordu”ların verdiği savaş yöntemidir!..
Bunu da izah ettiğimize göre; gelelim bu mevzuya niye girdiğimize... Efendim, Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, hemen her hafta düzenlediği “bil-gi-len-dir-me-me” esaslı “bilgilendirme”(!) toplantılarının dünkü bölümünde “asimetrik” kavramını kullanmış ve demiş ki;
“Son yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıpratılmasına yönelik asimetrik kapsamlı ve organize bir psikolojik harekat sürdürülmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yürütülmekte olan bu savaşın maksadı, kamuoyunu etki altına alarak Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine bir tutum ve yanlış bir algı oluşturmaktır. Uygulanmakta olan savaşın boyutlarının tahmin edilenden çok daha karmaşık ve büyük olduğunu düşünüyoruz.
Unutmayalım ki (...) bu psikolojik harekatın nihai hedefi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıllardır bölücü terör örgütüne karşı sürdürdüğü mücadeledeki azim ve kararlılığına zarar vermektir.”
HİZA İSTİKAMET BİR HAYAT TARZI!
Tuğgeneral Metin Gürak bu sözleri söylüyor, çünkü gazetelerde yer alan “haber” ve “yorum”lardan fena halde “rahatsız”dır!..
Hangi haber ve yorumlardan?..
Özellikle “Ceylan Önkol adlı genç kızın parçalanarak ölmesi”yle ilgili haber ve yorumlardan!..
Bu olaya geçmeden önce, “asimetri” kavramı üzerinden, “TSK’daki rahatsızlığın kaynağı”nı tahlil etmeye çalışalım!..
Efendim, “askerlik” yapan hemen herkes bilir ki; askerlikte “nihaî” hedef, “simetri”yi sağlamaktır!..
Yani, her şey “düzgün” olacak!..
Meselâ, komutan emir verir “asker”lere:
“Hiza istikamete geç!”
İsterse, “ip gibi düzgün” olmasınlar!..
Anında yerler “ceza”yı!..
Askerleri “hiza istikamete sokma” işi, ne yazık ki “tel örgüler”le sınırlı kalmaz!.. Bu, neredeyse bir “yaşam biçimi” haline gelmiştir!.. “Asker”lere emir verip onları “hiza istikamete sokan” komutanlarımız, aynı “düzgün”lüğü “millet”ten de beklerler!..
Ne de olsa, “güçlü ordu”durlar ya, isterler ki herkes “hiza istikamet”te dursun!..
Millet fertlerinden biri çıkıp da;
“Heyy komutan, bana düzgün dur diyorsun ama, sen kendi botlarına baksana!.. Bak, botunun bağcığı çözülmüş!.. Pantolonun da ütüsüz, bumburuşuk!”
Derse, işte bu, fena halde moralini bozar komutanın!.. Yani, bu “oyunbozanlık” da, bu “sorgulama” da yapılır mı şimdi?!?.. Hem de “güçlü ordu”ya karşı!..
Basite indirgeyerek izah etmeye çalıştığım bu sorgulama, “sorgulamaya alışmamış” askerlerimizin gözünde “asimetrik savaş”tır!..
Öyle ya;
“Asimetrik savaş”a girişinler, her zaman “ordu”lar olmaz!..
Bazen “örgüt”ler, “kabile”ler ve hatta “fert”ler bile “güçlü ordu, güçlü devlet”lere karşı savaş verirler!..
CEYLAN’I KİM ÖLDÜRDÜ?
Tuğgeneral Metin Gürak’ın sözünü ettiği “asimetrik savaş” yapanlar ve dolayısıyla “TSK’yı yıpratmak” isteyenler, “bazı gazeteler”dir!..
Çünkü bazı gazeteler;
“Çobanlık yapan 12 yaşındaki Ceylan Önkol” adlı çocuğun “nasıl öldüğünü” sorgulamaktadır!..
Sormaktadır gazeteler;
“Ceylan nasıl öldü?..
Öldü mü, öldürüldü mü?..
Öldü ise cesedi nasıl paramparça oldu?..
Parçalandı ise, kim parçaladı?”
Gazeteler bu soruları soruyorlar ki;
“Gerçek” ve “sorumlular” ortaya çıksın!..
Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, “TSK’ya karşı organize ve asimetrik kapsamlı psikolojik harekât sürdürülüyor” diyerek, herkesin susmasını ve “hiza istikamet”te durmasını mı istiyor acaba?..
Oysa, ortada bir “olay” var:
Lice ile Genç ilçesi arasındaki Demirbağ köyünde yaşayan Ceylan Önkol; 28 Eylül günü, köyün dışında koyun otlatırken; iddialara göre Tapantepe Alay Komutanlığı’ndan atılan bir “havan mermisi” ile parçalanarak can verdi!.. Onlarca hayvan da telef oldu.
Patlama sesinin duyulması üzerine olay yerine koşan köy halkı, 12 yaşındaki ilkokul öğrencisinin yerde yatan cansız bedeniyle karşılaştı.
Küçük kızın cesedi, etrafa saçılan parçaların yerden ve ağaçlardan, adeta kazınarak toplanmasının ardından köye getirildi.
Daha sonra cenaze, askerin talebi üzerine Bingöl’de bulunan Abalı Karakolu’na götürüldü.
Olayın duyulması üzerine çevre köylerden birçok vatandaş, Demirbağ Köyü’ne geldi.
Olayın en ilginç yanı ise;
Havan mermisinin minik bedenini parçaladığı Ceylan için köye bir savcı bile gelmemesi!..
Olay yerini “imam” kameraya çekti.
Karakolun kapısında şipşak otopsi yapıldı.
Devletin Ceylan suskunluğu anneyi de isyan ettirdi. Anne Saliha Önkol, “Kızım paramparça oldu. Ben kime hesap soracağım” diye feryat etti.
Ceylan’ın ağabeyi Rıfat Önkol ise savcı ve doktorun “can güvenliğimiz yok” gerekçesiyle köye gelmediğini belirterek yetkililere seslendi:
“Bizim değerimiz yok mu?.. İnsan hayatı bu kadar ucuz mu?.. Kardeşime niye sahip çıkılmıyor?”
GÜRAK’IN AÇIKLAMASI YETERLİ DEĞİL
Olayın özü ve özeti bu!..
Şimdi TSK’nın yapması gereken nedir?..
Olayın, gazeteler tarafından kamuoyuna duyurulduğu gün bir “açıklama” yapmak ve “olayın aslı”nı bildirmektir!..
Peki, Tuğgeneral Gürak ne diyor;
“Bir olay meydana geldiğinde konunun tüm yönleriyle araştırılması, ast birliklerden konuya ilişkin raporların gelmesi, doğruluklarının teyit edilmesi zarureti nedeniyle açıklamalar zaman alıyor!”
Söyleyin Allah aşkına;
Bir “savunma” mıdır bu?..
Hem “zamanında” açıklama yapmayıp “şüphelerin yoğunlaşması”na zemin hazırlıyorsun, hem de “TSK’ya karşı organize ve asimetrik savaş sürdürüldüğü”nden yakınıyorsun!..
Bakıyorsun ki, işler sarpa sarıyor, “günler sonra” bir açıklama yapıp, diyorsun ki;
“Yapılan incelemede, bölgede yer alan ve olay mahalline 9 kilometre mesafedeki Abalı Jandarma Karakolu ile 8 kilometre mesafedeki Tapantepe Üs Bölgesi’nden, silahların kontrolü ve kayıtlarına bakıldığında, olay günü herhangi bir havan atışı yapılmadığı tespit edilmiştir. Esasen, askeri birliklerin konuşlandıkları yerler dikkate alındığında mevcut havanların menzillerinin yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, patlamanın olduğu yerde meydana gelen mermi çukurunda yapılan teknik analiz raporuna göre, olayın herhangi bir atış sonrası meydana gelen patlamaların oluşturduğu çukurdan farklı olduğu tespit edilmiştir.”
Ne var ki;
“Geciken adalet” nasıl “adalet değil” ise, “geciken açıklama” da, maalesef açıklama değildir!..
Dahası, bu açıklama; “Ceylan’ın parçalanarak ölmesi”ni de izah etmekten uzaktır!..
Olay günü bir “havan atışı” yapılmadıysa, Ceylan’ı “parçalayarak” öldüren “ne”dir?.. O çocuğu, herhalde “kurtlar” veya “yırtıcı hayvanlar” parçalamadı!..
Bir “silah”la vurulduğuna göre; o silah, “nasıl bir silah”tır?. “Tetiği çeken kim”dir?..
Tuğgeneral Gürak, “Biz değiliz” dediğine göre; o silahı ateşleyen “PKK’lılar” mıdır?..
Eğer böyle bir “ihtimal” varsa, bu niye açıkça dile getirilmiyor da “dolaylı” ifadeler kullanılıyor?..
Hem sonra; madem ki, “PKK” ihtimali var ve “PKK’nın savcıya da saldırması”ndan endişe ediliyor, o halde, savcının yanına “askeri bir tim” verilip köye gitmesi sağlanamaz mıydı?..
“Devlet” niye var, “asker” niye var?..
Yazacak çok şey var...
Ama, şu kadarını söyleyeyim:
“TSK’ya karşı asimetrik bir harekât sürdürüldüğünden” şikâyet edenlerin kendileri de “simetrik” davranmalı ve işlerini “düzgün” yapmalı değil midir?..
“Emir”ler yağdırıp “asker”leri “hiza istikamete sokanlar” unutmamalıdır ki; 70 milyonun hepsi “asker” değildir!..
TSK, artık “alışkanlık”larından vazgeçmelidir!
==============
Danıştay niye gizledi?
Çocuğu olanlar bilir... Biraz öncesine kadar bar bar bağıran bir çocuk, “altını ıslattığında veya pislettiğinde” sesini keser...
Bazıları da vardır ki; eğer “yataklarını ıslatmışlar” ise, kalkmak istemezler!.. Çünkü, “altını veya yatağını ıslatma”nın bir “ayıp” olduğunu bilirler!..
Öyle “sessiz”dirler ki, aynen “süt dökmüş kediler” gibi!..
“Türk milleti adına” karar verip de, verdiği kararı her ne hikmetse “millete duyurmak” istemeyen Danıştay’ın tavrı, bana “altını pisleten veya yatağını ıslatan çocukların suçluluk psikolojisi”ni hatırlattı!..
Düşündüm de; “en dandikten meseleler” için verdikleri kararları bile kendi “internet siteleri”nde açıklayan Danıştay; “Aydın Doğan lehine” dün verdiği kararı acaba niye koymadı sitesine?..
“Ayıbımızı kimse görmesin” diye mi düşündüler, yoksa bir “suçluluk psikolojisi” içine mi girdiler?..
Değilse, o karar niye yayınlanmadı?.. Dahası; “millet adına verilen, ama milletten gizlenen karar”dan, Aydın Doğan’ın internet siteleri nasıl “anında” haberdar oldu?..
Danıştay açıklama yapsa da, neler döndüğünü öğrensek!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi