Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Lafı geveleme, nefret ediyorsun işte...

Lafı geveleme, nefret ediyorsun işte...

Başlık şuydu: ‘Laikler, dindarlardan nefret mi eder?’ Tahmin ettiğiniz üzere, tipik bir Ertuğrul özkök yazısıydı ve tepeden tırnağa ‘ama’larla doluydu.

Hani, arkadaşımız alışkanlık haline getirmişti ya, ‘Yanlış anlaşılmasın. üniversitede türbana karşı değilim ama...’ şeklinde cümleler kurmayı...

Karşı değil ama, ‘karşı değilim’ bağlamında söylediği her şey, öne sürdüğü her düşünce en kralından birer ‘karşı oluş’ gerekçesi.

Hem nalına, hem mıhına...

Hem tepeden tırnağa zekavet, hem yedirilmiş bir kurnazlık...

Bana sorarsanız, daha çok kurnazlık.

19 Şubat tarihli Herald Tribune Gazetesi’nde ‘Başörtüsü Türkiye’yi Bölüyor’ başlıklı bir haber yayımlanmış.

Haberi yazan, New York Times Gazetesi’nin İstanbul Temsilcisi Sabrina Tavernise, Ertuğrul özkök gibi ‘katı olmayan’ laiklerin de katkılarıyla hapis cezasına çarptırılan Prof. Atilla Yayla ile de konuşmuş.

Prof. Yayla şöyle demiş: ‘Katı laik Türkler, dindarlardan nefret eder. Dindarları insandan saymaz, bir an önce buharlaşmasını, yok olmasını isterler.’

Kurnazlıkta sınır tanımaz özkök, işte bu satırlara isyan ediyor.

İsyan etmekle kalsa iyi...

Bunun tam tersinin geçerli olduğuna bizleri inandırmaya çalışıyor.

Sonra da sözü, bir zamanlar gözden düşürmek için elinden geleni ardına koymadığı Atilla Yayla’ya getirip şu dehşetengiz saptamayı yapıyor: ‘Yazıyı okurken ister istemez düşündüm. Acaba, katı laik Türkler mi dindarlardan nefret eder, yoksa Prof. Yayla mı katı laiklerden nefret ediyor?’

Katı laiklerin dindarlara bakışını Sabah’tan Emre Aköz yazdı.

çok da güzel yazdı...

Evet, hem hor görürler, hem tiksinirler, hem de nefret ederler.

Kendi gettolarına, mahallelerine, daha da önemlisi ‘ortamlarına’ yakıştıramazlar.

Bu ‘yakıştıramama’ duygusunun altında ‘sınıfsal’ ayrım hemen kendini hissettirir

Emre Aköz’ün de belirttiği gibi, ‘Bu, ekonomiden ideolojiye çeşitli düzeylerdeki menfaatler zedelendiğinde devreye giren bir duygudur. Mesela bir türbanlı, diyelim ki TV’de, bir laikçinin iddialarını sorgularsa, ondan daha bilgili, daha kültürlü olduğunu gösterirse ‘hor görme ve tiksinme’ yetersiz kalır. Nefret devreye girer. Kendini aşağılanmış hisseden laikçi arkadaş ‘Cumhuriyetin elden gittiğini’ düşünür.’

Ben, ‘ama’lı cümlelerle ‘suret-i hak’tan görünmeye çalışan özkök’ün de dindarlardan nefret ettiğini düşünüyorum.

Onları ‘anlıyormuş gibi’ yapıyor ama, aslında anlamıyor.

Anlamak istemiyor.

Anlamak yerine, ‘muhayyel tehlike’ye vurgu yapmayı tercih ediyor.

Liberallerin, özellikle de Prof. Atilla Yayla’nın ‘katı laiklere’ yönelik nefretine gelince.

Fikrini beğenmediği kişilere bol keseden ‘azgın azınlık mümessili’, ‘despot’, ‘yaygaracı’ yaftalarını yapıştıran özkök, hatırlayalım, Kemalizm’le ilgili ters çıkış yapan Prof. Atilla Yayla’yla ilgili kötü, çok kötü ve bence ‘nefret dolu’ yazılar yazmıştı.

Bir de, ‘Keşanlı Galileo’ diye aşağılamıştı.

Bununla kalsa iyi...

Bununla kalmaz çünkü.

Bir de, Yayla’ya sahip çıkan liberal aydınları (ve tabii bu satırların yazarını da) ‘ayağımıza dalaşanlar’ diyerek zımnen köpeğe benzetmişti.

Kim kimden nefret ediyormuş?

Bu konuda söz söyleyecek en son kişi Ertuğrul özkök’tür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi