Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Tarihî gelişmelere tanıklık ettiğimiz bir hafta

Tarihî gelişmelere tanıklık ettiğimiz bir hafta

Geçen hafta, hem “Vakit” açısından, hem de “siyasî ve ekonomik gündem” açısından hayli “hareketli” geçti...
Vakit açısından hareketliydi, çünkü 4 Vakit mensubu, geçen hafta “tarihî adımlar” ve “tarihî imzalar” atılan “yurt dışı geziler”deydi...
Biz, bildiğimiz üzre geçtiğimiz Perşembe günü, “Başbakan Tayyip Erdoğan ve 9 bakan”ın katıldığı “Bağdat ziyareti”ndeydik... Ki, “8 başlık altında 48 anlaşma”nın imzalandığı bu ziyarette, “iki ilk” birden yaşanmıştı... Türkiye, ilk defa bir ülkeye “bir Başbakan, 9 bakan”la gidiyordu... Ve yine, Türkiye, ilk defa bir ülke ile “aynı günde 48 anlaşma” imzalıyordu... Bu anlaşmalar hem “Türkiye” açısından, hem de “Irak” açısından önemliydi... Türkiye için önemliydi, çünkü bu anlaşmaların hayata geçirilmesi demek, “Türkiye’nin uçması” demekti... Irak için önemliydi, çünkü bu anlaşmalarla Irak, “yeniden inşa” edilebilirdi...
İşte bu anlaşmaların imza törenine biz de “şahitlik” ettik... Bir anlamda “tarihe tanıklık” ettik... Çünkü bu anlaşmalar, özellikle “petrol ve doğalgaz” alanında atılan “imza”lar “tarihî bir adım”dı.
PROJELERİ OLAN TEK ÜLKE: TÜRKİYE
Bağdat’ta atılan bu tarihî adımı, Cuma günkü Vakit’te “Tam mutabakat” başlığı ile verdik ki, bu başlık, olayı anlatmaya yetiyordu... Çünkü, sadece Türkiye değil, “Irak Merkezî Hükümeti” de, Türkiye ile iş yapmaya “son derece istekli” idi.
Öyle umuyoruz ki;
Türkiye ile Irak Merkezî Hükümeti arasında imzalanan bu anlaşmalar; Irak’ta, “ABD’nin yol açtığı yıkımları” tamir eder... Bu anlaşmalar: “Son 7 yıl içinde dul kalan 1 milyonun üzerindeki kadın”ın ruhlarındaki tahribat ve psikolojik “travma”lara elbette merhem olmaz... Ama, en azından “insanca yaşama”larına vesile olur.
Çünkü, Başbakan Tayyip Erdoğan öncülüğündeki Türkiye, özellikle “komşu ülke”lerle başlattığı “sıfır problem” hedefli ilişkilerde; sadece “siyasî ve ekonomik” problemlerin halli için değil, “sosyolojik ve psikolojik” problemlerin halli için de çaba sarfediyor... İşte bu anlayıştır ki; Türkiye’ye “farklı bir misyon” yüklüyor... Hemen her ülke; Türkiye’yi ya bir “lider”, ya bir “ağabey” ya da bir “kardeş” ve “güvenilir dost” olarak görüyor...
Şunu da ekleyelim ki;
Türkiye de, bu “misyon”una ve “sorumluluk”larına uygun hareket ediyor... Çünkü, özellikle Ortadoğu’da, Türkiye “projeleri olan tek ülke” durumunda!..
İşte bu da; Türkiye’ye duyulan “ihtiyaç” ve “güven”i arttırıyor!..
VAKİT EKİBİ MISIR’DA
Biz Irak’ın başkenti Bağdat’ta bu “dev işbirliği”ne tanıklık edip, olayı “analiz” etmeye çalışırken, “Ekonomi” muhabirimiz İbrahim Acar ile İletişim Koordinatörümüz Sami Özey ve yazarımız Hüseyin Öztürk de, MÜSİAD’ın davetlisi olarak Mısır’ın başkenti Kahire’de “13. Uluslararası İş Forumu Kongresi”ni izlediler.
Arkadaşımız İbrahim Acar’ın aktardığına göre, MÜSİAD’ın eski başkanı Erol Yarar ve yeni başkanı Ömer Cihad Vardan, geziyi şöyle özetlemişler:
“2-3 günlük kısa görüşmeler neticesinde 80 firma somut iş bağlantısı yaptı. 160 firma, ciddi bir şekilde ticari potansiyelini artırıcı temaslarda bulundu. 40-50 firma ise burada nasıl kontak kurulduğunu gördü, Mısırlılarla ticaret yapmanın yollarını öğrendi. 13. IBF Kongresi, iki ülke ticaretine en az 1 milyar dolarlık ek katkı yapacaktır.”
İbrahim Acar’ın; “Mısır, Afrika’ya açılan kapı” başlıklı haberlerini okudunuz... Ama, insan “gazeteci” olunca, “tek konu” ile yetinmiyor... İbrahim Acar, “13. Uluslararası İş Forumu” ile ilgili haberlerin yanı sıra, “3 tane özel haber”e de imza attı ki, bu “gazetecilik heyecanı ve başarısı”ndan dolayı kendisini tebrik ediyoruz...
İbrahim Acar, Cuma günkü Vakit’te de okuduğunuz gibi El Ezher Üniversitesi Rektörü Muhammed Seyyid Tantavi ile de görüştü ve “kartel medyası”nda yer alan “El Ezher’de çarşaf yasağı” haberlerinin “yalan” olduğunu, bizzat “Tantavi’nin ağzından” gözler önüne serdi.
Aynı şekilde, Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ve Makedonya Devlet Bakanı Hadi Nezir ile de “özel röportajlar” yapan İbrahim Acar, “bir geziden 4 haber” çıkarma başarısını gösterdi ki, bir defa daha kendisini kutluyoruz.
SERDAR ARSEVEN BOSNA’DA
Vakit mensupları; geçen hafta sadece Bağdat ve Kahire’den değil, Bosna’dan da haberler geçip, gelişmelerden sizleri haberdar ettiler... Malûm, Ankara Temsilcimiz ve yazarımız Serdar Arseven de, Bosna ve Arnavutluk’ta, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun temaslarını takip etti... Davutoğlu’nun bu gezisi, gerçekten de önemliydi... Çünkü Bosna’da “kritik günler” yaşanıyordu... Sırplar, Hırvatlar ve Boşnaklar arasında 14 Aralık 1995 tarihinde imzalanan ve çatışmalara son veren Dayton Anlaşması, giderek “Boşnakların aleyhine” bir duruma dönüşüyor ve Allah korusun “bir savaşın fitilinin ateşlenmesine” zemin hazırlıyordu.
Vakit olarak, bu durumu Cumartesi günkü manşetimizde “Bosna’ya tuzak” başlığı ile gündeme getirdik... Çünkü Avrupa ülkeleri, “savaşa son verirken” bile, Sırplara ve Hırvatlara “ayrıcalık” tanımışlar, bir anlamda “barış” sağlamayı bile ellerine-yüzlerine bulaştırmışlardı!..
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Bosna gezisi, işte bu “kritik günler”e denk gelmişti... Ama, Davutoğlu “olan-biten”in farkındaydı ve duygularını şöyle dile getiriyordu:
“AB’nin Bosna’da yaşanan dramı görmezden gelecek ve Boşnakları Dayton Anlaşması’nın da gerisinde bir konuma düşürecek yaklaşımlarına seyirci kalmamız mümkün değildir.
Türkiye’de yaşayan Boşnak vatandaşlarımızın sayısı, Bosna Hersek’te yaşayan Boşnakların sayısından çok daha fazladır. Dolayısıyla, biz bu meseleye İskandinav ülkelerinin bakış açısıyla bakamayız.”
Evet, Bosna’da “kritik günler” yaşanıyordu...
Bakan Davutoğlu da, “kritik bir gezi” gerçekleştiriyordu... Serdar Arseven de; gerek geçtiği “haber”lerle, gerek “yazı”larıyla, tanıklık ettiği olayları sizlere aktardı.
KARTELDEN SİYONİST AĞZI
Tabiî, “kritik günler” sadece Bosna’da yaşanmıyordu... “Türkiye-İsrail ilişkileri”nde de “kritik günler” yaşanıyordu.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki oturumda “One Minute” çıkışıyla başlayan gerginlik, “İsrail’in Anadolu Kartalı Tatbikatı’ndan çıkarılması” ile tırmanmaya başlamıştı ki, TRT-1’de yayınlanmaya başlanan “Ayrılık” adlı dizi film, “İsrail’in daha da küstahlaşması”na yol açtı.
İsrail’in, Filistin’de, özellikle de Gazze’de gerçekleştirdiği “soykırım”a varan “katliam”ları ekrana getiren Ayrılık dizisi, İsrail’i adeta çıldırttı...
İsrail’in “histeri nöbeti”ne yakalanmışcasına gösterdiği tepkilere, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun verdiği cevap gayet sakin, ama bir o kadar da netti:
“İsrail, barış çabalarımızı bir hamleyle berhava etti... Ve ayrıca; TRT, özerk bir kurumdur, benim anladığım kadarıyla bu diziyi yapanlar da özel bir şirkettir. TRT, o özel şirketle bu diziyi yapmıştır. Bu, tamamen o yayın politikaları içinde değerlendirilecek bir husustur. Dışişleri, TRT’ye danışmanlık hizmeti vermiyor.”
Gerek Davutoğlu’nun cevabını, gerek İsrail’in eseri olan “katliam fotoğrafları”nı Cumartesi günkü Vakit’te yayınladık ve İsrail’e sorduk: “Bunlar mı yalan?”
Olayın enteresan tarafı;
Vakit ve benzeri sağduyulu gazeteler, olaya “Filistin’in gözü”yle bakarken, Hürriyet başta olmak üzere “Aydın Doğan gazeteleri”nin tamamının, adeta “İsrail ağzı” kullanmasıydı!..
DEPREMDE YARDIM HABERİ YALAN!
Aydın Doğan gazeteleri, son birkaç gündür, adeta “Siyonist bülteni” gibi çıkıyor ve “İsrail’in tepkileri”ne geniş yer veriyor!
O kadar ki; “İsrail’in notası”nda yer alan, “Eli kanlı denilen İsrail askerleri, 1999 depreminde yardımınıza koştu” cümlesini başlığa çıkaracak cür’eti bile gösterdiler...
Oysa, 1999 depreminde “arama-kurtarma” çalışmaları yapan İsrail askerleri, “Türk vatandaşları”nı değil, “İsrail vatandaşları”nı aradılar!..
Zaten 3 gün sonra da gittiler!..
Bu gerçeğe rağmen “İsrail ağzı” kullanmaya devam eden Aydın Doğan gazeteleri, dünkü Vakit’te de gündeme getirdiğimiz gibi; “Bunlar kime hizmet ediyor?” sorusunun sorulmasına yol açtılar!..
Bu soruyu soranlar, elbette haklılardı... Çünkü Hürriyet, sadece “İsrail ağzı” kullanmakla kalmıyor, aynı zamanda “Ayrılık” dizisinin reyting yapmadığını iddia ederek, “dizinin etkisini küçültmeye” de çalışıyordu.
Hasılı kelâm; Türkiye, gerek Bağdat’ta, gerek Kahire ve Bosna’da dev adımlar atarken, İkitelli’deki kartel medyası “İsrail lobisi” gibi çalışarak, “Türkiye’ye takoz olmaya” gayret ediyordu...
Tüm bunlar, “millet”in gözünden elbette kaçmıyor... Sadece “biz gazeteciler” değil, “millet” de “tarihe tanıklık” ediyor... Öyle umuyoruz ki; milletimiz, tarihe tanıklık etmekle yetinmeyecek; onları boykot ederek gereğini de yapacaktır!..
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi