Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Sayın Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’na

Sayın Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’na

Göreve geldiğiniz veya getirildiğiniz tarihten itibaren, onurlu, cesur ve edepli tavrınız gerek kamuoyunda ve gerekse Diyanet camiasında memnuniyet uyandırdı. Sizi ve heyetinizi tebrik ediyoruz. Buna paralel olarak Hac ve Umre ibadetleri sebebiyle mübarek beldelere götürdüğünüz ziyaretçilerimize gösterdiğiniz yakınlık, ilgi, yemek, yatmak, istirahat gibi müspet tavırlardan da hem dua ve hem de takdir alıyorsunuz.
Özetlemeye çalıştığımız bu güzellik ve iyilik dolu hizmetlerinize ilave yapılmasını istediğimiz birkaç konuda size bazı açıklamalarda bulunmak istiyoruz. Zahiri olarak basit algılansa bile, dinimize fatura edilmek istenen ilgili konularımıza açıklık getirmenizi ve gerekeni yapmanızı bekliyoruz. İşte onlardan bazıları:
1. MERKEZİ EZANLA İLGİLİ OLARAK: Diyanet İşleri Başkanlığımızın uygulamaya koyduğu merkezi ezan ile alakalı bizlerin bir sıkıntısı yoktur. İbn Hanbel’in Müsned’inde, Hz. Bilal Mescid-i Nebevi’de ezan okurken, mescidin etrafında dokuz on tane mescitte ezan okunmadığı, tek bir ezanla iktifa edildiğini okumuştuk. Burada sıkıntı olan konu, toplumda ezana karşı bir saygısızlık veya ilgisizlik oluştu. Bunun birinci sebebi ise ezan okunurken, vaizlerimizin vaazlarına devam etmiş olmalarıdır. Şöyle ki zat-i âliniz çok iyi bilirsiniz ki ezan okunmaya başlayınca Kur’an okuyan kari ve vaaz eden vaiz, okumasını ve konuşmasını bırakır ve ezanı dinler. Ne var ki vaizlerimizin ezan okunduğunu bildiği halde ve cemaate “şu anda ezan okunuyor” dedikleri halde vaazlarına devam etmeleri, ezana karşı oluşacak ilk saygısızlığa sebep oldu. Şimdi dükkânında, bürosunda, pazarında bulunan insanımızın konuşması yalan, gıybet değil ve doğru, faydalı bir konuşma, sohbet ise, bu insanların konuşmaları ile vaiz efendilerin kürsüden konuşmaları arasında ne fark vardır? Ezan okunurken, vaizlerimizin konuşma hakkı varsa, meşru, doğru, faydalı konuşan her kadın ve erkeğin de ezanı dinlememe hakkı olmaz mı? Lütfen bu alışılmış, fıkıh dışı tavırlara müdahale yapılsın. Din adına, fıkhın ölçüleri çiğnenmesin.
2. ERKEZİ VAAZLARLA İLGİLİ OLARAK: Merkezi bir camide vaaz yapan vaizlerimizin dikkat edeceği, gözden kaçırdıkları bazı konulara değinmek istiyoruz. Konya’dan canlı bir örnek vermek gerekiyor. Konya’da öğle namazı vakti bugünün tarihi ile saat 12.41’dir. Vaiz efendi kürsüye çıkar. Belli bir zaman dilimi olmasına rağmen, konusunun giriş, gelişme ve sonuç bölümlerine pek önem vermez. Konyamızda binin üzerinde cami vardır. Her camide asgari 100 cemaat olsa, yüz bin kişi yapar. Vaizimizin gözü ile gördüğü üç bin küsur insandır. Cuma vakti geldiği için, cami sorumlusu, vaizin merkezi sistem bağlantısını keser. Vaiz efendi ise bağlantının kesildiği anda ya bir ayet ve hadis okumaktadır. Tüm camilerde cereyan kesildiği gibi, vaiz efendinin cümlesi tamamlanmadan bağlantı kopar. Dünyanın hiçbir yerinde böyle sevimsiz bir olayı görmek mümkün değildir. Vaizimiz hakkı olmayan konuşmasına devam eder, ancak diğer camilerle tüm irtibatı kesilmiştir. Ama niçin bunlar yapılıyor? Buna hakkımız var mı? Vaiz efendi ezan okuma vakti geldiği halde, konuşmasını niçin sürdürür? Bu olumsuz olaylara acaba il müftülerimiz niçin müdahale etmez? Lütfen bu konunun üzerinde durur musunuz?
3. CUMA GÜNÜ OKUNAN İÇ EZAN İLE ALAKALI OLARAK: Malumu âliniz ezan duyurmaktır, davettir, çağrıdır. Bu davet ise minarelerde yapılmış, ezanı duyan insanlar bölük bölük camilere gelerek, yerlerini almışlardır. İmamımız minbere çıkmış ve hutbe okuyacaktır. Biliyoruz ki, Cuma günleri okunan iç ezan kısa olur ve akşam ezanı gibi kısadır. Ne var ki cemaatin çokluğunu, kalabalığı gören müezzinimiz bir başlar ezana, 5-6 dakika sürer. O cemaatin içinde memurlar vardır, öğrenci vardır, çalışan işçi vardır. Gözleri sürekli saatlerdedir. Bir an evvel namazı kılıp, okuluna, fabrikasına, bürosuna gitmek, muhtemel bir azar işitmemek için işinin başına dönmek ister. Ortaya koymak istediğimiz bu konuları herkes konuşuyor, ama dillendiren kimse yok. Şimdiye kadar ciddi adımlar attığınıza şahit olduğumuz gibi, lütfen din adına fıkhi ölçüleri ihlal eden bu gidişatlara dur deyiniz. Ve bu konuları basite de alamayız. Said Nursi Hazretleri bir şehir halkına der ki: Ey insanlar, bir ay Ramazan boyunca oruç tuttunuz, iftar açtınız, teravihler kıldınız. Ancak zafer gelmedi. Niçin? Çünkü ibadetlerinize bid’atlar karıştırdınız.
Netice: Camilerimize girmiş olan bid’atları kaldırmadan, dine sokulan bid’atları kürsü ve minberlerden anlatmanın tesir gücünün ne olacağını size hatırlatıyor, selam, saygı ve sevgilerimizi sunarak, hayırlı ve meşru olan tüm hizmetlerinizde başarılar diliyoruz. Ve sizi Allah için seviyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Büyük Arşivi