TSK gereğini yapmalı!..

TSK gereğini yapmalı!..

“İrtica ile Mücadele Eylem Planı” denilen belgenin muhtevası, öyle yenilir yutulur cinsten değil.
Gerçekliği konusunda kanaatlerin giderek daha pekiştiği bu ‘belge’nin TSK’ya daha fazla zarar vermemesi için, bundan sonraki sürecin çok dikkatli ve mutlaka hukuka uygun biçimde yürütülmesi gerekir... Oysa böyle bir plan ve çalışmanın varlığının vahameti üzerinde durulmayıp, hâlâ daha belgenin medyaya sızmasının mahzurları öne çıkarılıyor!
TSK açıklamasının tam tersine, böyle bir belgenin varlığı, medyaya yansımasından bin kat daha kaygı vericidir.
Lakin, meselenin bu tarafı göz ardı edilip, başlangıçta, işin ciddiyetine uygun biçimde bir soruşturma ne yazık ki yapılmadı. Alelacele böyle bir belgenin yokluğuna hükmeden askerî savcılık, ortaya çıkan son durum üzerine yeni soruşturma başlatmış. Önceki akşam geç saatlerde TSK tarafından yapılan açıklama ile bu yeni soruşturma duyuruldu. Aynı açıklamada, TSK’nın hukukun üstünlüğüne bağlılığı vurgulanıyor. Bu beyanlar elbette önemlidir. Ancak uygulamada da, bu beyanlara uygun tavrın görülmesi gerekir.
2005 yılı Kasım ayında Şemdinli’de meydana gelen bombalama olayından bu tarafa, birçok kez askerî personelin karıştığı olaylara dair; hukuki sürece gizli açık müdahalelerin vuku bulmuş olması, kamuoyunda yüksek bir hassasiyet meydana getirdi. Bu hassasiyetin medyaya yansıması da her zamankinden fazla. Son olarak bir ay önce Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Şenlikköy’de, meydana gelen bir patlama sonucu hayatını kaybeden 14 yaşındaki Ceylan Önkol isimli kız çocuğunun ölümü ile ilgili adli soruşturmada; gösterilen gevşeklik ve ihmaller üzerine yükselen tepkiler, TSK tarafından “asimetrik bir yıpratma kampanyası” olarak değerlendirilmişti... Burada sormak gerekiyor: Acaba TSK’yı asıl yıpratanlar kimler?
Bu sorunun cevabı çok ama çok önemli. Zira uzun yıllardan beri, Silahlı Kuvvetler bünyesinde meydana gelen hukuka aykırı her gelişmeye dair yapılan eleştiriler, daima “orduyu yıpratmaya dönük” kampanya olarak değerlendirildi. Oysa her kurum gibi, pekala TSK’da da yanlış işler yapan kişilerin varlığı kaçınılmazdı.
Yapılan yanlışların üzerine gidilmemesi, hatta tam aksine kanunen suç olan birçok olayın görmezlikten gelinmesi, yahut örtbas edilmeye çalışılması, Orduyu giderek daha çok yıpratmaya başladı.
Şimdi artık kritik bir noktada bulunuyoruz. TSK’nın kendi imajına zarar veren her olayın üzerine tam bir kararlılıkla gidip, hukuk çerçevesinde sonuçlandırması gerekir. Bunu yaptığı takdirde, “Hukukun üstünlüğüne bağlılık” sözünün bir değeri olur.
Başbakan Erdoğan son olaylarla ilgili olarak, çok önemli çıkışlar yaptı. “TSK bu lekeyi kabullenmez...” dedikten bir gün sonra, “TSK zan altında kalamaz. Genelkurmay Başkanı ile görüşeceğim...” şeklinde beyanat vermesi, bu noktada hükümetin duyduğu hassasiyetin açık göstergesidir. Kamuoyu da şüphesiz bu hadiseyi çok yakından izlemektedir. Şu halde eski dönemlerde olduğu üzere, bazı şeylerin üzerinin örtülmesi artık mümkün değildir. Buradan hareketle TSK, kendisini töhmet altında bırakacak her davranışa set çekmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi