Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Islak imza taklit makinası çıkmış!

Islak imza taklit makinası çıkmış!

Kenan Evren’in sevdiğim tek yönü, “doğrucu” bir asker olması... Dünya durdukça yaşayacak “Asmayalım da besleyelim mi?” ve “Sabrettik muradımıza erdik” vecizelerini pek bir beğenirim, buradaki “doğrucu” tavra bayılırım.

Bir de kitap yazdı...

İsmini “Kenan Evren’in Anıları” koydu.

Picasso’ya özenip ‘resim’e başlamıştı. Bir darbe de sanata vurmuştu.

Kime özenerek kitap işine girdi, bilmiyorum.

Herhalde, “De Gaule da yazdı Paşam, sizin neniz eksik” demişlerdir.

Bence de... Fazlası var eksiği yok.

Boş kaldıkça, bu değerli kitabı raftan indirir, şurasından burasından okurum. İbretliktir...

Meraklısı için biraz daha detay vereyim:

Benzerlerinden oldukça farklı bir kitap... “Anı” cehdiyle girişiyorsunuz, bir sürü rapor, yazışma, bilgi notu ve karargâh etüdüyle karşılaşıyorsunuz... Kenan Paşa, bizi, çaktırmadan “darbenin haklılığına” inandırmaya çalışıyor... İnandıramıyor ama kendini okutuyor.

Kim ne derse desin, Kenan Paşa, Melih Aşık’tan daha iyi bir yazar.

Serdar Turgut’tan daha
esprili...

Özdemir İnce’den daha bilgili...

Mehmet Yakup Yılmaz’dan daha rakik...

Kitapta bol bol sitem, laf sokma ve “giydirme” var.

Bunların muhatabı, meslektaşlarımız. Gazeteciler yani... Kenan Paşa, “O zaman böyle yazıyordunuz da, şimdi neden böyle konuşuyorsunuz” anlamına gelebilecek laflar ettikten sonra, sözü o zamanki meslektaşlarımızın yazdıklarına getiriyor ve bazı “örnek metinler” sunuyor.

İsim vermek istemiyorum... Bildiğimiz, tanıdığımız gazeteciler.

Hepsi de 12 Eylül taraftarıymış.

Hepsi de komuta kademesini yıkama yağlama telaşındaymış. Hepsi de “Ne iyi oldu da, darbe oldu” görüşündeymiş.
Bu yazarlar arasında, kendisini “solcuymuş gibi” gösteren eski bir cuntacı da var... Hani, yolu bir aralar Silivri’ye düşer gibi olmuştu da, yaş haddinden salıverilmişti. O ağabeyimiz işte... Evren’i yalayan gazetecilerden başında o geliyor.

Bu kadar laf ne için?

Şunun için:

Dursun Çiçek’in ıslak imzasıyla ortalığa saçılan “halka karşı psikolojik savaş” belgesinden sonra, Kenan Paşa’nın isim isim deşifre ettiği bazı ağabeylerimiz, “ordunun hesap sorulabilir bir noktaya gelmesi demokrasi adına sevindirici bir gelişmedir” türünden yazılar yazmaya başladılar.

Bence de sevindirici...

Bugüne kadar “hesap sormuş” ordu, artık “hesap sorulabilir” bir noktada...

Fakat, ordudan önce, meslektaşlarımızın “bu noktada” olması gerekmiyor mu?

Sen 27 Mayıs’ta Kurucu Meclis’e aza yazıl...

Memduh Tağmaç’a alkış tut...

Kenan Evren ve arkadaşlarını yala...

Postmodern darbeye can ver...

Hiçbir darbeyi, muhtırayı, cuntayı, lahikayı, andıçı eleştirme...

Sonra da, “ordu hesap sorulabilir bir noktada” diyerek, kendini bedavadan takdir makamına oturtuver. Sen geçmiş cürümlerinin hesabını verdin mi ki, Dursun Çiçek’i önümüze atıp kaytarıyorsun?

Biraz da “hesap sorulabilir medya”yı konuşalım.

Sizleri konuşalım... Meslektaşları hakkındaki andıçı manşete çeken akıl ve vicdan sahiplerini konuşalım... Karargâh çıktılarından haber kotaran bağımsız gazetecileri konuşalım... “Islak imza taklit makinası çıktı” diyen sersemleri konuşalım...

Bakalım, kim hangi noktadaymış...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi