Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Çadır tiyatrosunda oynanan komedi

Çadır tiyatrosunda oynanan komedi

Herkes delilerin kuyuya attığı taşları çıkarmakla meşgul...
Birileri demiyor ki: “Arkadaşlar, taş çıkarma telaşını bırakalım, kuyuya taş dolduran deliyi/delileri etkisiz hale getirelim/....
Devri-daim makinesı durmadan çalışıyor...
Çarpıcı örnekler o kadar çok ki, hangisinden başlayacağımı bilemez oldum...
MEB (Milli Eğitim) çocukların görgüsü, bilgisi artsın, tarihimizi öğrensinler diye geziler tertipliyor tarihi beldelere...
Elbette takdir edilir...
Amma ne var ki haddinden fazla laikçi, Kemalist, ilerici, bir veya bir/kaç zırtaboz çıkıyor, başı örtülü kız çocuklarını otobüslerden indiriyorlar...
İktidarda “dindar ve hatta şeriatçı” nitelemesiyle töhmetlendirilen AKP var...
CHP zamanında olsa hepimiz kazan kaldırırız...
Haddini bildiririz otobüsleri “kamusal alan” ilan eden bakanlık memurlarına...
Mesela İP (İşçi Partisi) olsa etrafı yıkarız herhalde...
MHP yapsa, MHP ileri gelenleri gösterilen yasakçı faşizan harekete ses çıkarmasa, eminim siyasi demeçlerle, basın yoluyla yapmadığımız hakaret kalmazdı...
Ne demek, hem bir “Açılımcı-saçılımcı” iktidar döneminde basit memurların bildiklerini okumaları, çocukların heyecanını ve inançlarını baltalamaları?
Yasak!..
Nedir yasak olan, kim yasaklamış, hangi kanunda yeri var geziye giden öğrencilerin kıyafetine ambargo koymak?
Bu sorumun cevabını Deniz Baykal, Devlet Bahçeli, Hüsamettin Cindoruk verecek değil...
Yiğit ve dümdüz gitmeyi alışkanlık haline getiren Başbakan Erdoğan vermeli... Vermiyorsa, veremiyorsa, daha samimi olanlara bırakmalı makamı...
Hastanelerde, okullarda, devlet dairelerinde emsallerini görmüştük.
Amma bu yolculukta vuku bulan sergerdelik...
İktidarın gücü mü yetmemekte, bizi mi aldatmaktalar dindar/demokrat görünmek suretiyle...
Örnekleyeceğimiz ikinci hadise daha bir enteresan, ayrıca düşündürücü ve ürkütücü...
Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla yapılan bir açıkhava veya kapalı alan toplantısı... Toplantı halka açık...
Yine bir öğrenci, şenliği seyretmek için kalabalığa dahil oluyor...
Vali bey kükrüyor:
“Çıkartın alandan o başörtülüyü...”
Emriniz olur vali bey demeye gerek yok... Derhal harekete geçiyor emirkulu kolluk kuvvetleri ve rejimi yıkması muhtemel kız çocuğu alan dışına püskürtülüyor...
Bravo beyler!..
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, ayrıca Türk orduları Başkomutanı unvanına sahip Cumhurbaşkanı, kendisini temsil eden valinin faşizan veya dikta unsurları taşıyan valisine söz geçiremiyor mu, bile bile mi göz yumuyor?
Ben karar veremez oldum...
Yapılan hareketlere ülkemin aşırı laikçileri, kahraman Kemalistleri, sözde demokratlığı savunan medya ses çıkarmıyor... Üstelik seviniyorlar bile...
Bizim cenahtan (Allah beni o cenahın ikiyüzlülüğünden saklasın) hiç ama hiçbir ses-nefes sadır olmuyor...
Tasvip ettiklerini söyleyemem...
Görmezden gelmeyi yeğliyorlar... Çünkü bazı musluklardan kendileri için akacak menfaat şerbetlerinin kesilmesinden mi korkuyorlar, yoksa aslında hiç mi samimi değillerdi?
Eğer bana: “Ne yapalım? Sözünü ettiğiniz isimler kendi hanımlarının haklarını korumaktan acizler” diyen olursa /Eyvallah/ derim...
Çankaya Köşkü’nü ne kadar eski tüfek, yeni düdük solcu varsa hepsine gıdalanma alanı olarak sunan zihniyeti nasıl anlatsam ki?
Bir mısra düştü hatırıma şu anda:
“Korkak bana kurban, ben de yiğide...”
Biliyorum, epey bir eksilme olmuştur bu yazıdan dolayı beni sevenler hanesinde... Ona da eyvallah!..
===================
Herkes /benimdir/ diye çekiyor bir tarafa
Ülkemin ve halkımın gerçek sahibi kimdir?
Kafa hep mermer kafa, kafa hep mantar kafa
İmamı istenmiyor, amma rahibi kimdir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi