D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Anayasa profesörleri...

Anayasa profesörleri...

“Anayasa” kelimesi Dil Kurumu’nun 1945’te yayınlanan ilk Türkçe Sözlüğünde yer almıyor. Peki bu tarihte anayasamız yok muydu? Vardı elbette! Fakat adı farklıydı!
Türkiye “anayasa” ile 1877’de tanıştı. O zamanlar adı “Kanun-ı Esasî” idi. Yani “temel kanun”, “esas kanun”. Cumhuriyet’ten sonra adı “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” oldu. Aslında en doğru adlandırma bu olmalıdır: Temel teşkilat kanunu. Devletin yapısıyla ilgili temel kanun... Sonra ne olduysa, adı “anayasa” oldu. Anayasa teşkilat-ı esasiyeyi aşan bir anlama işaret ediyor. Bütün kanunların anası olan bir kanun!..
Bu kavram kargaşalığının 1960’larda başladığı ortada. Türkiye’nin en ünlü teşkilat-ı esasiye hocası, rahmetli Ali Fuat Başgil idi. 1960 darbecileri onu dışarıda tutarak zamanın üniversite hocalarına Anayasa hazırlattılar. Bu anayasaya göre Başgil cumhurbaşkanı adayı olduğunda da, ölümle tehdit ettiler! Demek ki, Türkiye’de Anayasa denilen metinler darbe ürünü ve onun nasıl yorumlanacağı konusunda asıl söz sahibi olan da darbeciler!
1960 sonrasının meşhur Anayasa profesörlerinin bazıları bizim de hocamız oldu. İki ünlüsü Muammer Aksoy ve Mümtaz Soysal’dır. Her ikisi de, 27 Mayıs darbe anayasasının hazırlama komisyonlarında yer almıştır. Bugüne kadar tanıdığım insanlar arasında, demokrasiye en uzak olanların başında Muammer Aksoy gelir. “Devrim”in moda olduğu 1960 sonları ve 1970 başlarında “askerî bir darbeyi çağıran bir anayasa profesörü idi” dersem tam anlaşılır sanırım.
Mümtaz Soysal, daha derinden giderdi, çünkü onun daha köklü bir “devrim” anlayışı vardı. Antidemokratiklik konusunda sadece derece farkına yol açan bir anlayış. Mümtaz hocanın daha sonra Muammer Aksoylaştığını da gördük!
Geçenlerde televizyon karşısında iken, bana bu eski hocaları hatırlatan bir “anayasacı” ile karşılaştım. İsminin türkçesi “Yaltırak”. Tabii siz onu arapça adı ile tanıyorsunuz: Süheyl. İlk ismi de Bediî (estetik) imiş! Malum Yaltırak, güney yönünden görülen parlak bir yıldızdır. Bu anayasa yıldızının yönünü, istikametini fark etmek bir hayli zor. Bazen kuzeyde parlıyor, bazan güneyde, zaman zaman da şarkta veya garpta! Şu sıralarda adı, Cindoruk’un veliahdı olarak geçiyor. Fakat, daha önce Baykal’ın halefi olmak istemiş. Durumu fark eden Deniz Bey, şimdi ergenekon mahpusu olan Tuncay Özkan’la birlikte onu da veto etmiş!
CHP’den yüz bulamayan ve böylece solu toplulaştıramayan anayasacı, sağı toplulaştıran çevrelerin şişirmesiyle DP’nin başına getirilecekmiş.
Onun cumhurbaşkanlığı seçimlerinden beri çizdiği portreye bakılırsa, şu sıralar DP’nin başında yerini alması şaşırtıcı olmaz. Bu portrenin hukukçu portresi, anayasacı portresi olmadığı kesin. Kısacası Demirelvari bir siyasetçi portresi. “Demirelvari” denilince bunun makyavelvari demek olduğunu tasrihe ihtiyaç var mı bilmem?
Ben derim ki, iki parti, yani şu anda fosil olan DP ile henüz fosilleşme sürecini tamamlamamış olan CHP yakın zamanda birleşmez belki. Ama, gelecek dikkate alınarak ortak bir başkanlık yapısı oluşturabilirler. Tüm fosil ve fosilleşmeye mütemayil partilerin temsil edildiği yüksek konseyin başına bu Yaltırak hoca getirilir!
İşin şakaya gelir yanı yok. Türkiye’de hukukun neden yerde süründüğünü, neden böyle darbe anayasalarına mecbur kaldığımızı, neden hukuk devletine tam manasıyla ulaşamadığımızı hukuka ters, anayasaya kontur profesörlere bakarak kolayca anlayabiliriz!
Bakın hukukçuya, anayasa profesörüne: TSK filan cemaate karşı irtica ile mücadele operasyonu yapabilirmiş! Eğer “hukuk” bildiğimiz “h” harfiyle yazılıyorsa bu çeşit adamların hukuk talebesi bile olması mümkün olmaz, “g” ile yazılıyorsa, elbette olur hem de her şey olur!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi