Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Gül: Damıtılmış düşünce...

Gül: Damıtılmış düşünce...

Dünkü yazımda, Cumhurbaşkanı Gül'ün tavırlarının "damıtılmış" niteliğinin altını çizdim. Bunu, belki başkaları da yararlanır ümidiyle, biraz açmam gerektiğini düşünüyorum.
Bir kere Gül'ün, AK Parti kurulurken, çok iyi bir çizgi analizi yapmış olduğunu düşünüyorum.

Erbakan hükümetinde dış işlerden sorumlu başbakan yardımcısı, sonra Refah'ın Avrupa Parlamentosu'ndaki temsilcisi...

Bunlar az bir tecrübe değildir.

Bu tecrübe Gül'e, Refah çizgisindeki bir siyasi temsilin Amerika'da, Avrupa'da ve İslam dünyasında nasıl bir karşılık bulacağını göstermiş olmalıdır.

D-8 tecrübesi, İslam dünyasına ilişkin projelerin gelişme-tıkanma noktalarına dair gözlemler sunmuştur.

Koalisyon görüşmeleri, Meclis tecrübesi, söylenen sözlerin bir gün karşınıza çıkma gerçeği...

Ve 28 Şubat, Refah'ın düşürülmesi, kapatılması, Refah -halk ilişkilerindeki düşüş- yükseliş seyirleri... Söylemlerin halktaki-aydınlardaki karşılığı...

Refah'tan koparken, tüm bunların tahlil edilmediğini sanmıyorum.

Sayın Gül'ün, bir ortamda şunları söylediğini hatırlıyorum:

-İki kişi arasında ne konuşuyorsak, onu kamuoyu önünde de konuşabilecek bir siyaset çerçevesi oluşturmalıyız.

Sonunda AK Parti oluşumu gerçekleşti.

AK Parti oluşumundan Gül'ün cumhurbaşkanlığına kadar geçen süre bile, gören için, sayısız tecrübelerle doludur.

Bütün bunlar, benim "Damıtılmış tavır" dediğim şeyi kazandırmıştır Abdullah Gül'e.

Dikkat eden görür ki, Gül bazı konularda çerçevelenmiş düşünceler seslendiriyor.

Mesela, alın açılım vs. konusunu...

Nasıl başlıyor Gül bu konuların değerlendirilmesine?

Terörü dışlayarak başlıyor.

Tunceli'de de aynısını yaptı.

-Terör bitmezse sorun çözülmez dedi.

Bu, en temel devlet felsefesi.

-Terör olduğu sürece, polisin, askerin dışında 'Benim de gücüm var' dendiği sürece hiçbir sorun çözülmez."

Cumhurbaşkanı bunu bütün açılım taleplerinin-tasarılarının önüne koyuyor. Eminim ki bunu DTP'lilerin huzurunda da söylemiştir, Diyarbakır'a gitse orada da söyleme ihtiyacı duyar.

Bu çok temel bir yaklaşım.

Mesela, "Ordu" konusu.

Ne diyor Cumhurbaşkanı Gül?

-Güçlü ekonomi, güçlü demokrasi, güçlü ordu.

Bunu, güçlü ülkenin üçlemesi olarak sunuyor. Birçok konuşmasında yer aldı bu üçleme.

Evet güçlü ordu lazım ama güçlü demokratik yapı içinde... O da güçlü ekonomi ile atbaşı gider.

Bu yaklaşım slogandan ibaret değil. Bir düşünce zeminine oturuyor.

Orduyu, son zamanlardaki kimi söylemlerde egemen olduğu gibi dışlamıyor. Ordusuz devlet olmaz çünkü.

Cumhurbaşkanı Gül, bu düşüncesini TSK'nın önünde de ifade ediyor, anti militarist çevrelerin önünde de... Çünkü kendine göre damıtılmış bir mantığı var bu tavrın.

Cumhurbaşkanı Cemevi'ne kompleks duymadan, çok rahat gitti. Ayakkabılarını çıkardı, galoş giymedi, hayır, ibadethane olduğu için değil, kendi evine, ana babasının evine girer gibi girdi.

Cumhurbaşkanı Gül, geçen yıl Kurban Bayramı namazını Diyarbakır Ulu Camii'de kılacaktı, rahatsızlığı sebebiyle gidemedi. Eminim orada da çok rahat hareket edecekti. Camide saf tutacak,

sonra dışarı çıkıp, halkla kucaklaşacaktı. Belki bilebildiği kadarıyla Kürtçe sözler söylemekten kaçınmayacaktı.

Tunceli'de çocuklarla, genç yaşlı hanımlarla nasıl bir iletişim kurdu? Bence bunlar da damıtılmış tavırlar. Abdullah Gül, bunları spontane de yapabilir. İçinden geldiği Kayseri kültürü, bu insani ilişkileri ona kazandırmıştır. Ama bence Tunceli'deki o görüntülerde bile bir damıtma hassasiyeti mevcuttu.

O hassasiyet bence şu cümlelerle somutlaşabilir:

-Ben gideyim Tunceli'ye ve hem devletin hem Abdullah Gül çizgisinin (Bence belirgin sünni Müslüman kimlik çizgisi) Tunceli insanına sevgisini en coşkun beden diliyle ifade edeyim.

İşte böyle.

Cumhurbaşkanı Gül'ün, dış politikaya ilişkin değerlendirmelerine bakın, hepsinin "çerçeve" niteliğinde yaklaşımlar olduğunu görürsünüz. Çünkü siyasette, devlet yönetiminde ağzınızdan çıkan her şey, aleyhinize delil olabilir. Lozan müzakere zabıtlarını okuduğunuzda görürsünüz ki, orada temsilciler, sık sık "Bu sözünüzü not ediyorum" diye kayıt düşerler.

Ben, siyasete soyunan her kişinin, hele temsili konumlara sahipse, böyle damıtılmış ve içselleştirilmiş bir siyaset anayasasının olması gerektiğini düşünürüm.

Siyaset adamlarının zor zamanları sürekli olur ve o zamanlarda, damıtılmış ve içselleştirilmiş düşünceler imdada yetişir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi